Akbaba fonlar iflastan besleniyor

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

Bankaların elindeki batıklara, iflasın eşiğine gelen şirketlere talip olan spekülatif yatırım fonlarına “akbaba fonlar” deniyor. IMF’ye göre, akbaba fonlar 2010 yılında gelişmekte olan ülkelerden 2 milyar dolar kazanç sağladılar.

Bankaların elindeki batıklara, iflasın eşiğine gelen şirketlere ya da takipteki alacaklara talip olan spekülatif yatırım fonlarına “akbaba fonlar” deniyor. Bu fonlar, kurum veya ülkelerin içinde bulundukları zor şartlardan faydalanarak, varlıkları genellikle değerinin yüzde 30-35 altına satın alıyorlar. Daha sonrasında ise bu varlıkları çok daha yüksek fiyatlara ellerinden çıkartıyorlar.

Bu fonlara, akbaba fonlar denmesinin başlıca nedeni; ölümün üzerine kanat çırpan akbabalar gibi, zor durumdaki şirketleri uzun süre boyunca takip etmeleri. Şirket batık duruma düştüğünde, aynı akbabalar gibi hızla devreye girip, ucuz fiyata satın alıyorlar.

Akbaba fonlar, Arjantin’in 2001 yılında yaşadığı ekonomik krizde, Arjantin’in borcunu, değerinin sadece yüzde 20’sini ödeyerek satın aldı. Fonlar, Arjantin’e toplamda 800 dava açtı. Hukuki süreç sonucunda, kazanan taraf akbaba fonlar oldu. 

Akbaba fonların devreye girdiği bir çok örnek var. 1996’da Peru; 1999’da Nikaragua; 2004’te Kongo Cumhuriyeti; 2007’de Zambiya ve 2012’de Yunanistan bu örnekler arasında. IMF tarafından  yapılan tahmine göre, 2010 yılında akbaba fonlar gelişmekte olan ülkelerden 2 milyar dolar kazanç sağladılar. Yunanistan’ın iflası ile bu miktar çok daha büyüdü.

1 milyondan 20 milyar dolara

Bugün Wall Street’in en büyük spekülatif fonlarından birisi Elliott Management. Fransız Le Point dergisine göre fonun sahibi Paul Elliott Singer, Wall Street’te adeta bir “efsane”. 68 yaşında olan Singer, yatırım fonunu 1977 yılında, ailesinden ve arkadaşlarından ödünç aldığı 1 milyon dolarla kurmuş. 36 yılın sonunda ise Elliott Management, ABD’nin en büyük 15 hedge fonu arasına girmeyi başarmış.

Fon bugün 20 milyar doları yönetiyor. Yıllık hasılatı borsanın iki katına denk geliyor. Hatta finans krizinin yaşandığı 2008’de bile, kaybı son derece az olmuş; çünkü Singer, subprime’ın zehirli olduğunu baştan anlamış.

Singer’ın en karlı darbelerinden biri ise 1996 yılında olmuş. Elliott Management, iflas durumunda olan Peru’nun borcunu satın almış. Fon, harcadığı 11 milyon dolar karşılığında, 56 milyon dolar kazanmış. Yani bire beş!

Akbaba fonlar genellikle eleştirilere hedef oluyor. Bunun başlıca nedeni, borç alanın başarısız olmasından beslenmeleri; ve zor durumdaki kurum veya ülke yere serildiği an, üzerine atlamaları. Yani aslına bakarsak, borç verme mantığının tam tersine işleyen bir süreç. Ama sonuçta, akbaba fonlar, yasalar doğrultusunda hareket ettiklerinden, mahkemelerde her zaman haklı durumdalar.

Arjantin örneğine daha detaylı bakacak olursak; Arjantin 2001 yılında üstesinden gelemeyeceği bir borç sonucunda iflas ettiğini açıkladı. Bu iflasın ardından ülke derin bir ekonomik, sosyal ve siyasi krize girdi.

Uluslararası fonların yaklaşık yüzde 93’ü, paralarının bir bölümünü kurtarabilmek amacıyla, Arjantin’in yaklaşık 100 milyar dolarlık borcunu yeniden yapılandırmayı kabul ettiler. Akbaba fonlar ise bu öneriyi reddettiler ve borcun tamamının ödenmesini talep ettiler.

Gerçekleşen mahkemeler sonucunda, Ağustos 2013’te Arjantin akbaba fonlara olan borcunun tamamını ödemek zorunda bırakıldı. Mahkeme sonucuna göre Arjantin’in, NML Capital ve Aurelius Capital Management’a toplamda 1.5 milyar dolar ödemesi gerekiyor. Fakat ülke hala bu borçları ödemiş değil. Hatta mahkeme kararını reddediyor.

Aslında, Arjantin, bu iki akbaba fona olan borcunu ödeyebilecek potansiyele sahip. 2000’li yıllarda, tarım ve enerji hammadde fiyatlarında yaşanan artış sayesinde, Arjantin önemli ölçüde gelir sağladı. Fakat uzmanlara göre, bu noktada sorun 1.5 milyar dolarlık borcun miktarı değil. Akbaba fonlarına olan borcun tamamının ödenmesi, diğer fonların da aynı talepte bulunmasına yol açabilir. Böylece ödenmesi gereken miktar bir anda 1.5 milyar dolardan, 40 milyar dolara yükselmiş olur.

Aslında bu konu sadece Arjantin’i değil, tüm dünyayı ilgilendiriyor. Arjantin’in bu ödemeyi yapması, hem ülke ekonomisini zor durumda bırakabilir; hem de dünya genelinde eski ve yeni borçların yeniden yapılandırılması konusunun sorgulanmasına yol açabilir. Bu da bir çok ülke için pek iyi olmaz.

Akbaba yöntemi

Akbaba fonların devreye girmesi ve uyguladıkları yöntem yedi adımda özetlenebilir:

1- Borç oluşumu

Bir devlet, borçlarını kapatmak veya borçlarının faizi ödemek için finans piyasalarından borçlanıyor.

2- Boğulma

Ekonominin kötüleşmesi üzerine, ülke borç bulmakta zorlanmaya başlıyor ve yatırımcıları ikna etmek için daha yüksek faiz ödemeye başlıyor. Bu da durumu iyice çıkmaza sokuyor.

3- Düşük fiyata satın alma

Devletin borcunu ödeyemez hale gelmesinden endişelenen yatırımcılar, 100 dolar değerindeki tahvilleri, örneğin 20 dolar gibi çok daha düşük bir değere akbaba fonlara satıyorlar.

4- İflas

Ülke, borcunun faizlerini ödeyememeye başlıyor ve iflasını ilan ediyor.

5- Anlaşmayı reddetmek

İflas eden ülke, borcunu yeniden yapılandırmaya çalışıyor. Borç veren fonların büyük bir bölümü ile borcunun bir kısmını ödemek üzere anlaşıyor. Fakat akbaba fonlar, bu yönde bir anlaşmayı kesinlikle kabul etmiyorlar.

6- Mahkeme süreci

Akbaba fonlar, borçlu ülkenin borcunun yüzde 100’ünü ödemesi için hukuki süreç başlatıyorlar.

7- Mahkumiyet 

Uzun mahkeme sürecinin ardından, ülke borcunu ödemek durumunda kalıyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar