Ailenin kurumsallaşması
Cuma akşamı Eski İstanbul Defterdarı ve Vergi Dairesi Başkanı Sn. Şükrü Dilaver’in konuğu olarak İzmit’ten yayın yapan bir televizyon programına katıldım. Güncel ekonomik konular ve vergi uygulamaları yanında “Şirketlerde Kurumsallaşma” üzerine konuştuk. Benim için heyecan verici bir tecrübeydi. Ayda bir tekrarlayacağız.
Gerek Dünya Gazetesi ve gerekse LinkedIn’daki sayfamda zaman zaman konuyu işleyip, kurumsallaşmanın gerekliliği, faydaları üzerine fikirlerimi paylaşıyorum. Türkiye’deki şirketlerin %95’inin aile şirketlerinden oluştuğu, ortalama ömürlerinin sadece 34 yıl ve %80’inin daha ilk jenerasyonda dağıldığı, ancak %4’ünün dördüncü jenerasyonu gördüğü gerçeklerinden hareketle, aile şirketlerinde kurumsallaşmanın önemi bir kez daha gün yüzüne çıkıyor.
Sadece şirketin kurumsallaşması yetmez!
Aile şirketlerinin devamlılığının sağlanması her şeyden öte ülke ekonomisi için önemli. Binbir zorlukla kurulan işletmeler, fabrikalar, sadece sahipleri için önemli değil. Çalışanları, müşterileri, tedarikçileri, bütün bunların aileleri ve nihayetinde Devlet bu teşebbüslerin dolaylı paylaşanları konumundalar. Aile şirketlerinin büyümesi, sonraki nesillere devri bütün bu paydaşları da güçlendiriyor.
Aksi durum hem kaynakların israfı hem de paydaşların kaybı anlamına geliyor. Kurumsallaşma, aile şirketlerinin devamlılığının sağlanmasında önemli faktörlerin başında geliyor. Ancak yeterli değil. Şirketlerin kurumsallaşmasının yanında aile üyelerine de benzeri bir yapı kazandırılması gerekiyor. Ailenin kurumsallaşamaması, birçok olumsuz örnekte şirketin yetersiz kurumsallığından daha fazla sorun üretiyor.
Genişleyen aile üyelerini ortak bir amaç etrafında toplayabilmek!
Çekirdek aile ile başlayan serüven zamanla kardeşlere, yeğenlere, kuzenlere, onların da çocuklarına evriliyor. Evlilikler yoluyla kan bağı olmayan mirasçılar da zamanla işin içine giriyor. Gelişen bu yelpazeyi ortak bir amaç etrafında, şirketin ilk kurulduğu anlardaki heyecanla bir arada tutmak zorlaşıyor. Genişleyen aile üyelerini ortak bir amaç etrafında toplayabilmek çok önemli. Yapılabilecek şeyler nelerdir? Ailenin kurumsallaşması nasıl sağlanır?
● Aile Anayasası: Son dönemlerde pek popüler olan bir argüman. İnternette bir araştırma yaptığınızda benzeri birçok metinle karşılaşıyorsunuz. Başarılı bir aile anayasası, basmakalıp düzenlemelerden öte, aileyi iyi analiz eden uzun soluklu çalışmalar ile mümkün.
● Ortaklık Sözleşmesi: Aile anayasaları genelde bir temenni hükmünde. Hukuki bağlayıcılıkları yetersiz. Kuralları daha sert hale getirmek isteyen aileler, bir ortaklık sözleşmesi de hazırlayabilirler. Bu sözleşmenin Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve Medeni Kanun’un konuya ilişkin hükümleri doğrultusunda profesyonel destek alınarak hazırlanması önemli.
● Aile Konseyi: Aile anayasası veya ortaklık sözleşmesi ile bir aile konseyi oluşturulabilir. Aile konseyi belirli dönemlerde bir araya gelerek gerek şirket stratejileri ve gerekse ailenin sorunları üzerine değerlendirmelerde bulunur. Bu konseyin başkan ve yönetim kurulunun oluşturulması ailede çok başlılığın da önüne geçebilir.
● Şirket Ortaklıklarının Yeniden Yapılanması: Evlilikler, doğum ve miras hukuku uygulamaları aile üyelerinin çoğalması halinde, her aile grubunun ayrı bir şirkette yapılanması, bu yeni şirketlerin ana şirkete ortak olması yoluna gidilebilir. Bu durumda büyük ailenin bir kolunda yaşanacak bir problemin diğer aile kollarına sirayet etmesi engellenmiş olur.
● Budama: Büyük ailenin sahip olduğu şirket veya şirketlerin aile kolları arasında hisse olarak veya sadece yönetimsel olarak bölünmesi mümkündür. Bölünme küçülme anlamına gelmez. Budanan ağaçlar zamanla daha gür ve hızlı büyürler. Ailenin yapılanması konusunda yazılacak daha çok şeyler var. Yeri geldiğinde yazacağız!