Aile şirketlerinde kurumsallaşma önündeki engel: İnsan odaklı olmamak

Rüknettin KUMKALE
Rüknettin KUMKALE rkumkale.ymm@gmail.com

 

Aile şirketlerinin Türkiye ekonomisinin can damarı olduğu bir gerçek. Bu şirketlerin unvanlarının sonunda her ne kadar şirket ifadesi bulunsa da  bunların şahıs işletmesi konumunda bulundukları da ayrı  bir gerçek. 
Kurumsallaşamadıkları sürece de şahıs işletmesi konumundan kurtulmaları imkansız. Türkiye’deki şirketlerin % 95’inden fazlasının aile şirketi olduğu artık hepimizce biliniyor. Ve bunların hemen hemen tamamı KOBİ. 
Aile şirketlerinin büyümesinin dolayısıyla kurumsallaşamasının önündeki en büyük engellerden birisi aile içi çatışmalar. Aile içi geçimsizlikler, elti faktörü, damat veya gelinle çıkan anlaşmazlıklar, aile şirketlerinin büyümesindeki en önemli engellerden.

Aile büyüklerinin yani şirketi kuran kişilerin aile ortamını,  kendisinden sonra gelenlerin şirkete sahip çıkacakları şekilde yaratmaları gerek. Bu iş kolay değil. Her şeyden önce babanın bu konuda niyetli olması ve bu niyetini çocuklarına dikte ettirerek değil, onlara hissettirmeden sunması gerekiyor.

Sayın Hamdi Akın’ın oğlu Sayın Selim Akın, “Babamın aile işine çok yönlendirmesi olmadı. “Oğlum mutlaka grupta olsun” diye düşüncesi yoktu. Biz kendi tercihimiz olarak aile işini seçtik” (1) diyor. İnci grup’tan Sayın Şelale Zaim’de aynı ifadeleri kullanıyor. “Ailem işe katılma konusunda beni zorlamadı.“ ne olmak istiyorsan ol dediler.”(2)  Aile şirketlerinde çalışan ikinci ve sonraki nesillerdeki gençlerde buna yakın söylemleri duyabilirsiniz. Aslında baba onlara aile şirketinde çalışmalarını söylememiştir, ancak onlara yaklaşımı feodal bir yapı içinde olmamıştır, evde baba hegemonyası, baskısı yoktur. Onları serbest bırakmıştır. Ve onlar bu serbest ortamda aile şirketinde çalışmayı seçmişlerdir. 

Aile şirketinde çalıştıkları süre içinde de aynı ortam devam etmiştir. Bu da onların başarılı olmalarını yaratmıştır. 
    
Ne kadar çağdaşlaşmış gibi görünsek, ya da öyle davransak ta, feodal düşünce aile şirketlerinin önünde bir engel. Bu ataerkil yapı KOBİ durumundaki bütün işletmelerde hakim. 
    
Babanın yani şirketin kurucusunun bütün davranışlarında bu ruhu görebilirsiniz. 
    
O şirketini kimseyle paylaşmaz. Ancak şunu bilmemektedir; Şirket kendisinindir ve o nu kimse elinden almaya kalkmamaktadır ve kalkmayacaktır.
    
Bu ruh içinde; 

Profesyonellerle çalışmaz. İşini profesyonellerle paylaşma ve onların bilgilerinden yararlanma arzusunda değildir.

Her şeyin en iyisini kendisinin bildiğine o kadar inanmıştır ki, en küçük bir işi bile kendisi yapmaya kalkar. Bu sebeple çalışanlar çekingen olur. Gerekli performansı gösteremezler. Halbuki onların bildikleri konularda serbest bırakılmaları gerekmektedir. 

Bu feodal yapı eve de yansımıştır. Çocuklar aile şirketlerinde çalışmak istemezler. Çocukların yaptıkları itirazlar baba tarafından dikkate alınmaz. Çünkü o her şeyin en doğrusunu bilmekte ve yapmaktadır. 
Her şeyle kendileri ilgilendikleri için çok yoğundurlar ve devamlı yorgundurlar. Bu sebeple de gelişen teknolojiye yetişemezler. 

Sadece gelişen teknolojiye değil, gelişen mali olanaklar ve alınması gerekli çağdaş tedbirleri bilemezler. 
Rakipleri ile rekabete geri kalırlar. 

Prof. Dr. Ali Rıza Berkem, Vehbi Koç’taki iş başarısının bir etkeninin ”Başarıda sermayede daha ziyade sevk ve idarecinin önemini iyice anlaması.” olarak belirtiyor. 
    
“Görerek, dinleyerek, okuyarak, dünyadaki gelişmeleri takip ederek ve başkalarının tecrübelerinden yaralanarak çalışma hayatının zorluklarını yenmeyi öğrendim. 75 yıllık iş hayatımda bana bir şirketin en değerli varlığının ne olduğu sorulursa, insan gücü derim. İnsanların kalkınması, iyi kazanç sahibi olmaları memleketin kalkınmasına bağlıdır. Memleketin kalkınması ve gelişmesi de her alanda iyi eğitim görmüş, bilgili ve kabiliyetli gençlerin yetişmesine bağlıdır. Yetişen gençlerimiz başkalarının tecrübelerinden yararlanmayı bilmelidirler.” Bu kelimeler Vehbi Koç’un. İlave edebileceğiniz bir ifade var mı? 
    
Ö. Faruk Reca, “Vehbi Koç’un Başarı Sırları” (3) yazısında şu ifadeleri kullanıyor.   “Bir iş, bir ortaklık iyi eğitim görmüş sevk ve idareciler tarafından yürütüldüğü taktirde başarı olasılığı daima çok fazladır. Bugün dünyanın her yerinde başarılı kuruluşların başında daima mükemmel sevk ve idarecilerin bulunduğu görülür. Vehbi Koç, sermayenin önemini % 40, elemanın önemini % 60 olarak kabul etmektedir.” 

(1) Capital Dergisi Temmuz 2015 Sayısı. Sayfa : 63
(2) Capital Dergisi Temmuz 2015 Sayısı. Sayfa : 63
(3) Son üç paragraf için kaynak: Ö. Faruk Reca’nın “Vehbi Koç’un Başarı Sırları” yazısı. http://dahibeyin.blogspot.com.tr/2012/11/vehbi-kocun-basar-srlar.html  (Erişim: 16.07.2015 S: 16.27)

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İnovasyon 16 Ekim 2019
İşletme sermayesi 16 Temmuz 2019