Aile şirketlerinde iç kontrol ve iç denetim
Aile şirketleri dediğimiz zaman bundan 10 sene evvel aklımıza kurumsallaşma sürecine başlamamış veya henüz başında olan, kurucu liderin yönetimde olduğu ya da 2. kuşağa yetkiyi yeni devretmiş, girişimci bir şirket kültürüne sahip, görev, rol ve sorumlulukların iç içe geçtiği, stratejinin kurucunun kafasında şekillendiği, büyüme ve ciro odaklı, yatırım peşinde kapasiteyi artırmak için çabalayan şirketler gelirdi.
Bugün epey bir şirket yine bu statüde olmakla birlikte, aile şirketleri ülkemizde ölçek ve kurumsallaşma yolunda oldukça ilerlediler. 10 sene sonra ise karşımızda bambaşka bir tabloyu göreceğiz. Büyüyen cirolar ile birlikte karlılığı ön plana alan, girişimcilik ile birlikte uzmanlaşma ve kurumsallığı da önemseyen, stratejiyi ortaklar ve profesyonel yönetimin birlikte belirlediği kolektif bir çaba haline getiren, kurucunun vizyon ve değerlerini koruyan ancak çağdaş dünyanın gerektirdiği ilke ve uygulamaları yakalamaya çalışan aile şirketlerinin sayısı bir hayli fazla.
İşler büyüyor, nasıl kontrol altına alalım?
Bu şirketlerde şu an en büyük sorunlardan bir tanesi ise faaliyetleri nasıl kontrol altına alıp denetleyecekleri. İşler hızla büyüyor, örgütsel yapı büyüyor, insan sayısı artıyor, yatırımlar hızlanıyor, süreçler karmaşık hale geliyor ve yeni teknolojiler değişimi daimî kılıyor. Şirketler bir yandan hızla geleceğe koşarken, arka tarafta bir sistemsel sorunlar yumağı bırakmak zorunda kalıyorlar. Kurumsallaşma konusu yanlış yorumlanıp, şirketlerde etkin bir yönetim yerine bürokrasi ortaya çıkardığında ise, özellikle ilk kuşak patronlar tarafından şirkete el freni olarak görülüp, bir süre sonra aforoz ediliyor.
Oysa kurumsallaşmaya yönetim kurulu – icra yapılanması, bağımsız yönetim kurulu üyeliği, komiteler, iç kontrol sistemi, iç denetim, inovasyon süreçleri, kurumsal yönetim uygulamaları gibi unsurlar çerçevesinde bakılsa, gerçek fayda sağlanabilir. Ancak ülkemizde kurumsallaşmanın aslında bu unsurlar dahilinde anlam kazandığı fazlaca bilinmiyor.
İç kontrol ve iç denetim gerçek manada kurumsallaşmayı sağlar
Peki kurumsallaşmanın ana unsurları olan iç kontrol ve iç denetim gibi sistemler girişimci ve dinamik bir aile şirketi yapısı ile uyumlanabilir mi?
Cevabım kesinlikle evet. Ancak burada püf noktası ölçeğe göre kontrol ve denetim sistemi tasarlamak. Büyük ölçekli şirketlerden farklı olarak orta üst, orta ve orta alt ölçekli aile şirketlerinde iç kontrol ve iç denetim daha çevik, daha strateji ve patron odaklı ve şirket içine hızlı aksiyon aldırabilen yapıda yapılanmalı. Bu tür şirketlerde, iç kontrol ve iç denetim için hazır giyim değil, terzi işi çalışmak gerekiyor. Belirli bir ölçeğe ulaşmış, 1.5- 2 milyar TL ciro tavanını aşmamış olan aile şirketleri için esnek ve adaptif iç kontrol ve iç denetim modelleri uygulanmalı.
Peki bu şirketleri bu sistemler için gerekli yatırımı yapmaya istekli mi? Bence esas sorun burada başlıyor. Bu büyük ihtiyacı genellikle daha ekonomik yöntemler ile halletmeye çalışırken, başarısız oluyorlar. Konunun uzmanı olmayan, ancak patronların uzun seneler boyunca güvenini kazanmış müşavirlerin veya profesyonellerin konuyu maalesef yanlış yönlendirme riski var. Bu konulara yatırım bakış açısı ile bakan, doğru danışman ve uygulama modelleri ile çalışmak konusunda vizyon ortaya koyan şirket sayısı oldukça az. Bu nedenle ortada çok fazla başarısızlık hikayesi mevcut. İşe yanlış başlayan şirketler kurumsal olarak çok yoruluyorlar. İnançlarını kaybediyorlar. En büyük riskin de bu olduğunu düşünüyorum.
İşe iç kontrol ve iç denetimin ne olduğu, ne olmadığı, ne fayda sağlayabileceği ve nasıl oluşturulması gerektiğini iyi araştırmak suretiyle başlamak gerekiyor. Bu konuda acele etmeden doğru bilgiye ve kişilere ulaşmak şart.