Aile şirketlerinde başarı öyküleri...
Geçen haftaki yazımda aile şirketlerinin öneminden ve dünyadan ve ülkemizden ömürlerine ilişkin bilgiler ile İstanbul Kültür Üniversitesi Aile İşletmeleri ve Girişimcilik Merkezi (AGMER) tarafından düzenlenen “6.Aile İşletmeleri Kongresi”nde ilgi çekici konuşmalar ile şirketlerinde kurumsallaşmayı başaranların öykülerini anlatacağımı yazmıştım.
Prof. Dr. Durmuş Dündar konuşmasında “ABD, Belçika ve Hindistan’daki aile işletmelerinin genel olarak yaşadıkları temel sorunlardan yola çıkarak aile işletmelerinin en önemli konusunun nakit akışı, ürün ve servis kalitesi, karlılık, verimlilik ve satışlardaki artış olarak görülmektedir.” dedi.
Türkiye’deki aile işletmelerinin başlıca mücadele konularının ise “Aile ile iş arasında dengeyi sağlamak, halefi eğitmek, hazırlamak ve işte ailenin kontrolünü sürdürmek” olduğunu belirterek aradaki farkları ortaya koydu.
Rektör ve AGMER Müdürü Prof. Dr. Sıddıka Semahat Demir; “Üniversiteler, genel olarak, akademik eğitim misyonlarıyla ön plana çıkarlar. Oysa ülke ve dünya kalkınmasına bilgiyle hizmet de, üniversitenin temel sorumluluk alanında yer alır. Aile işletmeleri ve girişimcilik konusunu, akademik düzeyde ele alan bir merkezi kurmak ve yaşatmak; ülkemize ve dolayısıyla dünyaya sorumluluğumuzun bir sembolüdür” sözleriyle aile işletmelerinin kurumsallaşmasında üniversitelerimizin ciddi katkıda bulunabileceklerini dile getirdi.
Başarı öykülerine gelince...
İlki, Üniversitenin mütevelli heyet onursal başkanı Fahamettin Akıngüç’ün öyküsü:
“Aile işletmelerinin başarısızlık nedenleri arasında aile içi ilişkilerle işletme ilişkilerini dengelemek ve yürütmek önemli bir yer tutar. Bu konuda, her ailenin izlediği yollar farklı olup, kültürel özelliklerine göre farklı davranışlar sergileyebilir. İşletmenin sürdürülebilirliği açısından bu ilişkilerin yönetilmesinde farklı metotlar kullanılabilir. Biz de, ağırlıklı olarak aile konseyi uygulamalarını kullanırken, bir yandan da aile anayasasını kullanıyoruz. Aile değerlerinin ikinci ve üçüncü kuşaklara aktarılmasında ise varlık eğitiminden yararlanmaya çalışıyoruz. Aile anayasasını, yol gösteren bir pusula, bir tür yol haritası olarak görüyoruz. Diğer önemli bir konu da aile değerleri ile uyumlu ve güven duyulan profesyonel yöneticilerle çalışılırsa, aile işletmelerinde süreklilik sağlamak daha kolay olabilmektedir.” sözleriyle bir aile işletmesi sahibi ve yöneticisi olarak deneyimini paylaştı. İkincisi ise; İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi Şerife İnci Eren’nin öyküsü: “İnci Holding’in temeli babamız Cevdet İnci’nin ilk şirketi İncitaş ile 1952 yılında atılmıştır. Geliştirdiği proje ile jant kasnağı yapımında kullanılan role makinesi, kendi atölyesinde yapıldı. Bu dönemde karşılaştığı her türlü zorluğu aşarak, lastik ve otomotiv yedek parçaları ticareti ile başladığı çalışma yaşamını üretici kimliğiyle sürdürdü. Jant üretiminde sağlanan başarı, grubun gelişim alanı olarak gördüğü akümülatör üretiminde de yatırım kararı almasını teşvik etti. Üretilecek aküye, ailenin çok önem verdiği bir manevi değer olan ‘İnci’ adı uygun görüldü. Babamızı 2004 yılında kaybedince biz dört kız kardeş olarak şirketlerimizi yönetme sorumluluğunu üstlendik. Önce şirket anayasası hazırlığına giriştik. Yönetim ilkelerimizi ve sorumluluklarınmızı bu bağlamda belirledik. Bugün 5 sektörde 15 şirketimizde 2 bin 400 çalışanımızla her sene ortalama yüzde 15 büyüyerek çalışıyoruz, bir sorunla karşılaşmadık inşallah da karşılaşmayız.” Üçüncü öykü ise Meltem Kurtsan’nın anlattığı:
“Henüz ‘doğal yaşam’ ve ‘alternatif tıp’ gibi kavramların yaygın olmadığı 1950’lerde babam Eczacı Niyazi Kurtsan, bitkilerden ilaçlar ve sağlıklı ürünler geliştirmeyi kendine misyon edinmiş başarılı bir girişimciydi. Aynı zamanda da yaratıcı ve üretken bir bilim adamı.
Annem de evlendikten sonra eczacılık eğitimini tamamlamıştı. Ben ve kardeşim de eczacılık eğitimi gördük ve birlikte çalışmaya koyulduk. 2004’te babamızın ölümünden sonra da şirketimizi anayasamıza bağlı yönetiyoruz... Bizler şimdi Kurtsan Holding’in yönetim kurullarında görevliyiz, şirketlerimiz profesyonel kadrolar tarafından yönetilmektedir.”
Aile şirketlerinde kurumsallaşmayı başarmış üç öykü... Umarım diğer şirketlerimize örnek olur...