Aile şirketleri bekâr evi gibidir

Rüknettin KUMKALE
Rüknettin KUMKALE [email protected]

Bekâr evi, kullanıcısının karakterini yansıtır. Ancak her zaman karışıktır, düzensizdir.

Eşim bir haftalığına torunların yanına gitti, iki tencere, (bir tanesi düdüklü) bir çaydanlık yaktım. Çaydanlıkta ıhlamur kaynatıyordum. Artık tencerede kaynatıyorum. Çünkü evimin profesyonel yöneticisi yok,

Aile şirketleri de tıpkı böyledir. Sahibinin tasarrufları ile yönetildiğinden düzensizdir. Çünkü alınan kararlar, kurulan düzeni denetleyen yoktur. Bekârın, bilmediği için evi yönetememesi gibi, patronda her şeye koşamaz, muhakkak bir taraf aksar. Modern yönetim teknikleri çoğunlukla uygulanmaz. Patron şirketi ile kendini bir tutar. Halbuki şirket ayrı bir kişiliğe, patron ayrı bir kişiliğe sahiptir. Şirketin kendisine ait bir kimliği vardır. Ayrı bir vergi numarası ve sicil kaydı vardır. Patronun ise şirketinden ayrı bir kimliği vardır. Patronun şirketin parasını kullanmasının bir usulü bulunmaktadır. Patron, şirketini kendi cebi gibi yönetemez. O zaman karışıklık çıkar. Bilançosu düzgün olmaz. Tıpkı bekâr evindeki karışıklık gibi. Neyin nerede olduğu bilinmez.

Çözüm kurumsallaşmaktan geçmektedir. Aile şirketlerinde de, bekar evinde de yardımcı şarttır. Bu yardımcı, profesyonel yöneticidir. Profesyonel yönetici tecrübelidir, birçok kereler aynı işi yapmıştır. Örneğin, patronun kasayı cebi gibi kullanmasına bir çare bulur. Bu çare, huzur hakkı ödenmesidir.

Uzun senelerdir aile şirketlerinin kurumsallaşma sorunu gündemde. Bilim adamları, Odalar, Sivil toplum kuruluşları bu konuda çaba gösteriyor. Aile şirketleri için anayasa düzenliyorlar. Verilen seminerlerde, konferanslarda katılım çok memnuniyet verici, konuşmacılar gerçekleri anlatıyor. Katılımcılar hak veriyor. Ancak aile şirketleri kurumsallaşmamaya devam ediyor.
Bu durumda akla iki soru geliyor;
Aile şirketleri kurumsallaşmayı istiyorlar mı?
Aile şirketleri neden kurumsallaşamıyorlar ?

Aile Şirketleri Kurumsallaşmayı İstiyorlar mı?

Sorunun cevabını hemen verelim : Hayır.

Çünkü, patronun niyeti yok. O zan ediyor ki, şirketi kurumsallaştığı takdirde elindeki otoriteyi kaybedecek. Hayır bu olmayacak, profesyonellerle çalıştığı zaman, büyüyecek, ürün çeşitleri artacak, daha çok insan istihdam eder hale gelecek, cirosu artacak.
Yurdumuzda kurulan şirketlerin büyük bir çoğunluğunun adı şirket olmasına karşın, tek kişinin yönetiminde olan işletmeler. Yeni Türk Ticaret Kanunu ile tek kişilik şirket kurulmasına olanak tanındıktan sonra, formalite icabı alınan ortaklardan da kurtulunuldu. Tek kişinin, ortağı, sahibi, yöneticisi, çalışanı, olan şirketlerimiz var. Şirketin tamamı patronun. Kasa hesabı patronun cebi, bankalar üzerinde istediği tasarrufu yapabiliyor, şahsi ödemelerini şirket hesabından yapabiliyor. Bu hareket serbestisi sonucunda bilançosu gerçeği göstermiyor. Bu sebeple çıkartılan af kanunlarında bir takım düzenlemelere gidiliniyor.

Kurucunun feodal yapısı nedeni ile işleri paylaşmama arzusu ve Kurucunun/şirket sahibinin işlerini profesyonel insanlarla paylaşmama arzusu, bu faktörler içinde en kuvvetli olanlar. Çünkü bunlar, kurucuya şirketini kurumsallaştırmaya niyetli olmama durumunu getirmektedir. Eğer kurucu, şirketini gelecek nesillere devir etmeye niyetli ise. İşlerini profesyonel insanlarla ve ailesi ile belli prensipler dahilinde paylaşır. Böylece kurumsallaşma oluşur.

Bütün bu faktörlerin bir araya gelmesi/gelmemesi sonucunda, müteşebbisler kurumsallaşmayı istememektedirler.

Aile Şirketleri Neden Kurumsallaşamıyorlar ?

Şurası muhakkak ki, Türkiye’mizde ticari hayat zorlu bir alan.

Sermaye yokluğu veya yeterince olmaması, bunun en başında gelen etken. Bu durum, kuruluşta bir çok hatayı da beraberinde getiriyor.

Kurulacak işin planlaması, ürün tedariki, işçi bulmada yaşanan problemler bunların bir kaçı.

Niteliksiz insanımızın ve işsizimizin çok olmasına rağmen çalışacak insan bulunamaması ise yaman bir çelişki. Ancak, cevap sorunun içinde bulunuyor. İşyerleri nitelikli işçi arıyor. Nitelikli insan bulmak ise zor. Nitelikli insana belli bir ücret vermek gerek. Bu ücreti bordroda göstermek gerek. Ama vergi ve SGK primlerinin yüksekliği burada dikkat çekiyor.

Kurumsallaşmamış şirketlerde bu hususları aşmak kolay, çünkü bütün bilanço patronun cebi. İşte burada kayıt dışı ekonomi devreye giriyor.

Aile şirketlerinin kurumsallaşmayı istememelerinin ve kurumsallaşamamalarının birçok sebebi var.

Kurucunun feodal yapısından dolayı işleri paylaşmama arzusu

Kurucunun/şirket sahibinin işlerini profesyonel insanlarla paylaşmama arzusu,

Aile içindeki çatışmalar. Gelin, damat, elti faktörü,

Yurdumuzda bayağı yüksek oranda olan kayıt dışılık oranının etkisi.

Vergilerin yüksek olması

Sosyal güvenlik primlerinin yüksekliği

İşi kuran müteşebbisin kısıtlı para ile, özellikle işletme sermayesine sahip olmaksızın işe başlama arzusu.

Kuruluş sermayesinin çok kısıtlı ya da olmaması,

Kuruluş sermayesinin olmaması ve işletme sermayesinin kısıtlı olduğu atmosferde bu unsurların yarattığı açığın banka kredileri ile karşılanmaya çalışılması,

Sermaye eksikliğinin banka kredileri ile kapatılması yoluna gidilmesi sonucunda yük olarak gelen kredi faizleri.

Kuruluşta ön görülmeyen giderin hesap edilememesi, kuruluş masraflarının tahminden fazla oluşması. Gösteriş merakı.

Bütün bu faktörlerin bir araya gelmesi sonucunda, aile şirketleri kurumsallaşamamaktadır,

Bütün bunlardan sonra, aynı sektörde iş yapan aile şirketlerinin birleşmeleri gündeme gelebilir. Ancak Türk insanındaki “Küçük olsun Benim olsun,” düşüncesi bunu engellemektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
İnovasyon 16 Ekim 2019
İşletme sermayesi 16 Temmuz 2019