Aile kurumsallaşmadan şirket kurumsallaşmaz
Geçen yazıda çok ortaklı şirketlerde kuşaklar arası geçişin ve ilişkilerin nasıl yönetilmesi gerektiğini anlatmış, üç temel strateji önermiştim. Aile anayasası, efektif yönetim kurulu ve kurumsal yönetim. Bugün bunlar üzerine sohbete devam edeceğiz.
Aile anayasası
Çok ortaklı bir aile şirketiyseniz, aile anayasası ilişkilerin kurumsallaşması ve şirketin sürdürülebilirliği için kaçınılmaz bir araç. Ancak bunu gelişigüzel hazırlamak doğru değil. Ülkemizde çoğu aile anayasasını incelediğimde birbirilerinden kopya edilmiş, aile ve şirketin gerçekleri ile uyumsuz, çoğunlukla da ailenin bir kısmı tarafından da kabullenilmemiş metinler görüyorum.
Aile anayasaları aile değerlerini net olarak tanımlamalı, yapılar ile görev, rol ve sorumlulukları açıklamalı, miras ve yönetim devri konusunda hassasiyetle yapılan çalışmaları yansıtmalı, çatışmalarda çözüm mekanizmalarını içermeli, anayasada yer alan aile konseyi gibi kurumların nasıl çalışacağına dair usul ve esasları açıklamalı, ailenin eğitim ve gelişim stratejilerini ortaya koymalıdır. Bu çalışma ciddi bir analiz ve değerlendirme sonucu, terzi işi yapılmalıdır.
Yönetim Kurulu
Etkin çalışan bir yönetim kurulu ülkede çok ortaklı aile şirketlerinde pek görmediğimiz bir yapıdır. Genellikle yönetim kurulu- icra iç içedir ve yönetişim mekanizması sağlanamaz. Bu tür yapılarda, hele de icranın üst yönetim pozisyonları aile üyelerinde ise, bir denge oluşur ve gözetim ve hesap verme mekanizması devre dışı kalır. Bu bir aile şirketi için en büyük risk ve güvensizlik kaynağıdır.
Pek çok şirkete henüz kurumsal olarak hazır olmadığı ve ölçek olarak da yetersiz olduğu bir dönemde hadi profesyonel yönetime geçin, yönetim kurulu ve icrayı ayırın, işlerden el çekin tavsiyesi verenleri görüyorum. Bu tavsiye şirket hazır değilse, şirkete zarar verir. Şirketin kurumsallaşma seviyesi, yönetim sistemi, iç denetimi ve raporlama mekanizmaları tam ve işlevsel değilse, bu tavsiye şirketi uçuruma götürür. Önce bu işleri halletmek gereklidir.
Ancak şu yapılabilir. Mevcut yönetim kurulu, bağımsız ve alanında yetkin üyeler ile güçlendirilebilir. Yönetim kurulu, yönetim kurulu görevlerini yerine getirmeye başlar. İcra performansı yetersiz olan bazı aile üyeleri, profesyoneller ile değiştirilip, icradan yönetim kuruluna alınabilir. Burada eğitim ve tecrübe kazanıp, yönetişim açısından katkı sağlar hale gelebilirler.
Genellikle, çok ortaklı aile şirketlerinin ortakları arasındaki denge ve adaleti sağlamada da bağımsız üyeler çok faydalıdır. Sadece strateji ve yönetişim konularında katkı yapmazlar, bu tür işlerde de faydalı olurlar. Tabi doğru üye ile çalışmak şartıyla. Bence sektör tecrübesi olan kişileri tercih etmektense, farklı sektörlerden size perspektif ve iyi uygulama kazandıracak, bakış açışınızı genişletecek, hem trendleri, hem operasyonları hem de mali yapıyı yorumlayacak tecrübede üyeler seçmelisiniz. Üyelerinizin en az biri iç denetim, finans, risk yönetimi gibi alanlarda tecrübeli olmalı düşüncesindeyim.
Kurumsallaşma
Kurumsallaşmadan kastım yönetim felsefesi ve sistemine sahip olmaktır. Devir artık yönetişim, yapay zekâ ve sürdürülebilirlik devri. Eski çalışma usullerinin işe yaramayacağı bir dönemdeyiz. Bu dönemde şirketi yönetmek, rekabette avantaj sağlamak, sürdürülebilirlik odaklı büyüme ve kârlılık için yönetim sistemlerine ihtiyacınız var. Benim 4x3 dediğim bir model var. Stratejik yönetim, süreç yönetimi, performans yönetimi ve değişim yönetimi iyi olmanız gereken dört alan. Ayrıca bu dört alanın bir döngü olarak çalışabilmesi için bunun bazı sistemler ile desteklenmesi gerekiyor. Bunlar da risk yönetimi, iç kontrol ve iç denetim.
Sizde bu alanlarda durum nedir?