“Aile Çiftçiliği Yılı...”
Birleşmiş Milletler 2014 yılını “Uluslararası Aile Tarımı Yılı” kısacası “Aile Çiftçiliği Yılı” ilan etti. Bu demektir ki, dünya bir yıl boyunca aile çiftçiliğinin önemini, sorunlarını konuşacak.Sürdürülebilir tarım için aile çiftçiliği modelini ayakta tutmaya çalışacak.
Avrupa Birliği çalışmalara çoktan başladı bile. Yakın zamanda Avrupa Parlamentosu’nda onaylanan 2014-2020 bütçesinde, tarımsal destekleme politikasında aile çiftçiliğini öne çıkardı. Bu konuda özel destekler verileceğini ilan etti.
Geçen hafta Avrupa Komisyonu Brüksel’de “Aile Çiftçiliği: Avrupa’da ve Dünya’da Daha Sürdürülebilir ve Krizlere Dirençli Bir Tarım Yolunda Diyalog” konulu bir konferans düzenledi.
Brüksel’de yapılan konferansın ayrıntıları, Avrupa, Amerika ve Türkiye’de aile çiftçiliğinin durumu özetle şöyle: Konferansta Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) GenelMüdürü Graziano da Silva, Avrupa Birliği Tarım ve Kırsal Kalkınma Komisyoneri Dacian Cioloş, Avrupa Birliği Tarım ve Kırsal Kalkınma Genel Müdürü Jerzy Bogdan Plewa, Avrupa Genç Çiftçiler Konseyi Başkanı Matteo Bartolini, Uluslararası Yavaş Gıda Hareketi (Slow Food) Başkanı Carlo Petrini’nin de bulunduğu çok sayıda panelist görüşlerini açıkladı.
Konferansta yaklaşık 80 ülkeden 300 temsilci yer aldı. Türkiye’den de Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu ile Gıda Mühendisi Bekir Yıldız katıldı. Yapılan sunumlarda, konuşmalarda, tartışmalarda tarımda aile işletmelerinin çok önemli olduğu ve mutlaka desteklenmesi, sürdürülebilir tarım için bir model olarak yaşatılması gerektiği konusunda görüş birliği oldu. Ayrıca, aile işletmelerinin güçlenmesi için ürettikleri ürünlerin, yerel markaların pazara, tüketiciye ulaşması konusunda da desteklenmesi gerektiği ifade edildi.
Aile işletmeleri neden önemli?
1- Yıllarca bize çok büyük, devasa işletmelerle tarım yaptığı söylenen Amerika Birleşik Devletleri’nde bile tarımda, özellikle hayvancılıkta büyük şirketlerin payı sadece yüzde 3-4 civarında. İşletmelerin yüzde 96-97’si aile işletmesi. Amerika’nın tarımsal üretimde, ihracatta başarısı varsa bunu aile işletmelerine borçlu olduğunu unutmamak gerekir.
2-Avrupa Birliği’nde de durum pek farklı değil. İşletmelerin yüzde 98’i aile işletmesi. Birlik kapsamında 172 milyon hektar tarım arazisi işleniyor. Tarımsal üretim yapan 12 milyon tarım işletmesinde istihdam edilen işgücünün yüzde 84’ü aile fertlerinden oluşuyor.
3- Avrupa’da da Amerika’da da hayvancılıkta besicilik yapanlarla, yetiştiricilik yapanlar genel olarak birbirinden ayrılıyor. Yetiştiricilik yapanlar hayvanları besiciden buzağı olarak alıp belli bir kiloya ulaştırdıktan sonra satıyor. Ama besicilik yapanlar hayvancılık kültürünü kuşaklar boyunca yapan ailelerden oluşuyor.
4-Aile işletmeleri ve tarım için dünyanın hemen her yerinde temel sorun tarım nüfusunun yaşlanması. Avrupa’da ortalama yaş 50’nin üzerinde. Yakın zamanda gittiğimiz Avrupa’nın en önemli iki tarım ülkesi Polonya ve Fransa’da da temel sorunun tarımdaki yaşlı nüfus olduğunu gözlemledik. Genç kuşak tarımdan kopuyor. Birleşmiş Milletler’ in 2014 yılını “Aile Çiftçiliği Yılı ilan etmesi bu açıdan da büyük önem taşıyor. Genç nüfusun tarımda kalması ve tarımsal faaliyetin kuşaktan kuşağa aktarılması hedefleniyor.
5-Türkiye açısından bakıldığında özellikle 1980 yılından bu yana, yani 40 yılı aşkın bir süredir aile işletmelerinin yok edilmesi için yoğun çaba harcanıyor. Hemen her iktidar döneminde, Tarım Bakanlığı koltuğunda kim olursa olsun yaklaşım hep aynı. Hepsinin temel amacı tarımsal nüfusu azaltmak oldu.
6- “İşletmeler çok küçük, araziler parçalı” denilerek, ölçek ekonomisine geçmek için sürekli büyük işletme kurulması, tarımda şirketleşmenin sağlanması için yoğun lobi ve çalışmalar yapıldı. Aile işletmeleri tarıma, hayvancılığa küstürüldü. Kırsaldan kentlere büyük göçler oldu. Köyler yakıldı, boşaltıldı.
7- Türkiye, aile işletmeleriyle değil, büyük işletmelerle övünen bir ülke oldu. Büyük işletmeler de olsun. Buna kimsenin itirazı yok. Fakat siz devlet olarak büyük işletmeler üzerinden bir politika oluşturur ve “biz geldiğimizde 50 baş üzeri 4 bin 300 hayvancılık işletmesi vardı şimdi 28 bin 400 işletme var” diye sadece işletme büyüklüğü ile övünürseniz, aile işletmelerini yok sayarsanız kentlerinizi yaşanmaz hale getirirsiniz. Hayvancılığı da hayvanıyla, yemiyle, etiyle, kurbanıyla, samanıyla ithalata bağımlı hale getirirsiniz. Bakın son 4 yılda kurulan o büyük işletmelerin hemen tamamı zor durumda. Çünkü hayvancılığı bilmiyorlar. İşletmesini görmeyen patronlar var. Urfa’daki hayvancılık işletmesini İstanbul’dan yönetirseniz batırırsınız.
8-Aile işletmesindekiler hayvanıyla, toprağıyla bir aidiyet duygusu yaşıyor. O kültürü nesilden nesile taşıyor. Bu birikimi, bu deneyimi kitaplardan öğrenemezsiniz. O nedenle çok bilmişler ikide bir “deden kalma yöntemlerle tarım olmaz, hayvancılık olmaz” der. Onlara asla inanmayın. Avrupa, Amerika ve gelişmiş ülkeler tarımda teknolojiyi de, gelişmeyi de deden gelen o alışkanlıkların, birikimin üzerinden sürdürüyor. Başarısı da oradan geliyor.
Özetle, sürdürülebilir tarımın vazgeçilmez temel taşı olan aile işletmeciliğinde Türkiye’nin de aile işletmeciliğine dayalı kendi özgün modelini kurması ve desteklemesi gerekiyor.Şirketleşme ile sürdürülebilir tarım yapmak çok zor.