AİHM penceresinden Türk vergi uygulamasına bakış (2)
Değerli okurlarımız, önceki yazımızda vergisel uygulamalar bakımından yol gösterici nitelikteki AİHM kararlarından bahsetmiştik. Bugün de, gerek mali idare gerekse de mükellefler nezdinde farkındalık yaratmak adına özellikle mülkiyet hakkı, özel hayata saygı ve adil yargılanma hakları düzleminde vergisel uygulamalarla ilgili olarak verilen AİHM kararları üzerinde duracağız.
Buffalo Sri-İtalya davası: Fazla veya yersiz olarak tahsil edilen verginin iadesi
Başvurucu Buffalo Sri şirketi, 1985-1992 yılları arasında, devlete, tahakkuk eden tutarın üzerinde fazladan vergi ödemiştir. Bunun neticesinde de, devletten vergi iadesi alma hakkı doğmuş ve devlet de 1997 yılında iade ödemelerine başlamıştır. Ancak, devletin iade tutarının tamamını o dönem içerisinde ödememesi üzerine, başvurucu şirket bankalardan ve özel şahıslardan finansman temin etmek durumunda kalmıştır. Şirket bankalardan ve özel şahıslardan aldığı borçlar için, devletin ödediği vergi iadelerinden daha yüksek faiz ödemek durumunda kalmıştır. AİHM önüne gelen bu meselede AİHM, şirketin vergi iadesi ödemelerinde “ölçüsüz” gecikmelere maruz kaldığını ifade ederek, AİHS’in 1 Numaralı Protokölün’ün 1. maddesi çerçevesinde koruma altında olan “mülkiyet hakkının” zedelendiğine karar vermiştir. Adil tazmin ile ilgili bu kararında mahkeme, başvurucu şirkete tazminat ödenmesine hükmetmiştir.
Mükellefler, vergisel ödevlerin yerine getirilmesi için zaman zaman bankalardan ve özel şahıslardan finansman temin etmek durumunda kalabilmektedir. AİHM kararına konu olan olayda olduğu gibi vergi dairelerinin, vergi iadesi ödemelerinde ölçüsüz geciktiği durumlarda, her ne kadar fazla veya yersiz olarak tahsil edilen ya da vergi kanunları uyarınca iadesi gereken vergilerin mükellefe faiziyle birlikte ödenmesi mümkün olsa da, bu faiz tutarı, bankalardan ve özel şahıslardan aldığı borçlar için katlanılan maliyeti karşılamayabilir. Böyle bir durumda, mükellefin ortaya çıkan finansal zararının tazmin edilmesi gündeme geleceğinden fazla ve yersiz tahsil edilen verginin mükellefe makul bir süre içinde iade edilmesi konusu üzerinde hassasiyetle durulmalıdır.
Janosevic-İsveç ile Vastberga
Taxi Aktiebolag ve Vulic
İsveç davası: Ek vergi ödemesi
Vergi idaresinin 94-95 yılları arasında taksi işletmecileri hakkında yürüttüğü geniş soruşturma kapsamında, iki taksi şirketinin vergi denetimi gerçekleşmiş ve vergi beyannamelerinde tespit edilen usulsüzlük neticesinde idarece, söz konusu iki şirketin ek vergi ödemelerine karar verilmiştir.
Janosevic’in davasındaki uyuşmazlık, vergi idaresinin değerlendirme talepleri hakkında karar vermesinin neredeyse üç yıl sürmesi ve mahkemenin ek vergi konmasına ile ilgili karar vermesinin gereksiz bir şekilde geciktirilmesi ve makul sürede sonlandırılmaması noktasında toplanmıştır.
Vastberga Taxi Aktiebolag ve Vulic davasında ise, AİHM aynı şekilde, vergi idaresinin ve İl İdare Mahkemesi’nin koşulların gerektirdiği ivedilikle hareket etmediğini ifade ederek, ek vergi konmasına yönelik kararın verilmesindeki gecikmenin, mahkemeye erişim hakkını ilhal ettiğine hükmetmiştir. AİHM, bu gecikmelerin aynı zamanda masumiyet karinesine de ters düştüğüne karar vermiştir.
AİHM’in kararında da belirtildiği üzere, mali idarenin vergisel işlemlerini mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırması gerek mülkiyet hakkı gerekse de hak arama hürriyet özgürlüğü bakımından oldukça önem taşımaktadır.
André ve Another-Fransa Davası: Vergi denetimi kapsamında arama ve el koyma faaliyeti
Başvurucunun avukatı aracılığıyla AİHM önüne getirdiği bu uyuşmazlık, başvurucunun ofisinin, vergi müfettişleri tarafından, vergi kaçırıldığından şüphelenildiğinden bahisle, delil temin etmek amacıyla aranması ile ilgilidir.
Gerçekleştirilen arama ve el koyma faaliyetinin kanuna aykırı olduğu şikayetinden, iç hukukta olumlu bir sonuç alınamaması üzerine AİHM önüne getirilen bu uyuşmazlıkta, etkili yargı denetimi olmadığı gerekçesiyle, AİHS m. 6/1’de düzenlenen adil yargılanma hakkının (mahkemeye erişim hakkının) ihlal edildiğine ve arama ve el koyma faaliyetinin güdülen amaçla “orantısız” olduğundan bahisle AİHS m. 8 çerçevesinde koruma altında olan “özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının” zedelendiğine hükmetmiştir.
Bu bakımdan, vergi denetimi kapsamında arama ve el koyma faaliyetlerini yürütenlerin bu faaliyetlerini, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ihlal etmeyecek ve amaçla orantılı şekilde gerçekleştirmeleri mükellef haklarının gelişmesinde önemli bir rol oynayacaktır.