Ahbap çavuş kapitalizmi tekliyor
İngiltere yayınlanan dünyaca tanınmış saygın muhafazakar ekonomi dergisi The Economist, geçen hafta ahbap çavuş kapitalizmini (crony capitalism) kapak yaptı. Dergi ahbap çavuş kapitalizminin etkin olduğu ülkeler olarak Ukrayna, Rusya, Çin, Hindistan ve Türkiye’yi öne çıkardı. Kapitalizme iman etmiş bir derginin, kapitalizme adı ne olursa olsun eleştiril yaklaşması önemli. Bende bunu köşeme taşımak istedim.
Kapitalizm demek aynı zamanda rekabet ekonomisi demektir. Hedef yarışta en iyiyi ulaşmak, böylece fayda-maliyet analizi ile optimum çözümler üretmektir. Kapitalizm eşitler arasında bir yarış değil, fakat yarış koşullarının eşit olduğu, kuralların ve kulvarın olduğu bir yarış ekonomisi. Tıpkı atletizm yarışları gibi.
Kapitalizmin iktisat teorisi olan klasik okul ve ondan türeyen neo klasik ve yeni klasik makro iktisat okulu bu yarışta devletin araya girmesini istemez. Bundan dolayı da zamanında sosyalist ekonomiye ya da devletçi ekonomiye sahip olan ülkeler piyasa ekonomisine- kapitalizme (ben kapitalizm ile piyasa ekonomisini eş tutmasam da, bir gazete köşe yazısında tartışmaya girmemek için burada aynı anlamda kullanıyorum) meylettiklerinde, kapitalizmin uluslararası kurumları (Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Ekonomik İşbirliği Ve Kalkınma Örgütü (OECD) gibi) bu ülkelere hızla özelleştirmeye gitmelerini ön koşul olarak getirdiler. Birçok ülkede bu öneriye sıkıca sarıldı. Özelleştirme dalgası 1980’lerde ideolojik olarak dünyayı sarıp sarmaladı, 1990 sonrası sosyalizmin kurumsal olarak da çökmesi (ekonomik olarak daha önce çökmüştü) ile tavan yaptı. Türkiye gibi ülkelerde özelleştirme karşıtı olmak adeta çağ dışılık olarak sunuldu, hatta 1980’lerde şimdi adı sanı kalmayan iktidar partisinin temsilcileri adeta bunu slogan haline getirmişlerdi.
Bu arada eski sosyalist ülkeler için hemen yeni bir kimlik geliştirildi, adları “geçiş aşamasındaki ülkeler” oldu. Neye geçiyorlardı? Kapitalizme. Keşke kapitalizme geçiş kolay olsa idi. Olmadı. Bu ülkeler rant-kollayıcı (rent-seeking) ahbap çavuş kapitalizmine geçtiler. Yeni bir sınıf türedi, oligarklar. Oligarklar bu sistemin yeni zengin sınıfı oldu.
Ahbap çavuş kapitalizmi mafyavari bir çıkış yapsa da, daha sonra bankacılıktan sektöründe, enerji sektörüne değin uzandı. Devletle, onun bürokratları ve politikacıları ile iç içe geçtiler. Yetmedi uluslararası sermaye akımları sayesine farklı kimliklere büründü.
Bu yapı başlangıçta bazı ülkelerde hızlı büyümeyi sağladı. Göreli bir zenginleşme yarattı. Ancak kamusal kaynaklarla yaratılan bu sınıfın neden olduğu varlık fiyat artışları, gelir dağılımının bozukluğu, yüksek borçlanma oranları bu ülkeleri krizlere soktu. Şimdi ise birçoğunda sistem tıkanmış durumda, sistemin kendisi ekonomilerin önünde büyük bir engel haline geldi.
Bu aşama da ahbap-çavuş kapitalizmi sadece ekonomiyi değil, devletin işleyişini, politik sistemi çökertecek noktalara ulaştı. Örneğin Çin’de geçen yıl 182 bin kamu görevlisi yolsuzluk suçlaması ile cezalandırıldı. Ukrayna’nın eski devlet başkanı Viktor Yanukovych yapılan gösteriler sonrasında ülkesinden kaçtı. Giderken servetini de yanında götürdü. Ülke bölünme noktasına geldi. Türkiye’de yolsuzluk suçlamaları nedeni ile dört bakan koltuğunu terk etti. Güneydoğu Asya’da bazı ülkelerde benzer süreçler devam ediyor. (Yolsuzlluk ve Ülkelerin Yoksulluğu ilişkisi konusunda yazılmış kitaplar arasında R. Fisman ve E. Miguel’in, “Ekonomi Haydutları” verdiği ülke örnekleri ile okunmayı hak ediyor).
Ahbap çavuş kapitalizmini birden bire sona erdirmek mümkün değil. Ancak sonuna yaklaşıldı. Burada önemli olan farklı bir kayırmacı sistemin yaratılmaması için, şeffaf ve hukukun üstünlüğünü dayanan bir yapıyı-sistemi kurmaktır. Bu görevde ülkelerin halklarına düşüyor. Bunu becerebilen ülkeler ayakta kalacak, beceremeyenler, yaşadıkları olumsuzlukları dış güçlere, gelir tuzaklarına yükleyecekler.