Ah şu gıda maddeleri olmasaydı…

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Osmanlı döneminin maarif nazırlarından biri tarafından söylendiği varsayılan çok meşhur bir söz vardır: "Ah şu okullar olmasaydı, maarifi ne güzel idare ederdim." Bizim enflasyon değerlendirmelerimiz de giderek bu sözü çağrıştırır olmaya başladı. Dönemine göre, "ah gıda maddeleri olmasaydı enflasyon şuraya inerdi, ah ulaştırma olmasaydı enflasyonu şu kadar düşürürdük" gibi…

İyi de bu okullar bizim ve biz bu okulları idare etmek üzere o bakanlığı oluşturduk ve sizi de bu idareyi sağlayabilesiniz diye o makama oturttuk! Bu fiyatlar da bizim ülkemizde oluşuyor; madem amaç fiyatların hızlı artmasını (ya da düşmesini) önlemek, yani bir istikrar sağlamak, kimse elinizden tutmuyor ki!

Enflasyon oranları açıklandıktan sonra iki tür değerlendirme duyuyoruz. Biri, temel görevi fiyat istikrarını sağlamak olan Merkez Bankası'ndan yapılan aylık fiyat gelişmeleri değerlendirmesi. Merkez Bankası bu değerlendirmede bir durum saptamasında bulunuyor; fiyat endeksini teknik bazda ayrıştırıyor ve artış (ya da azalışın) kaynağını, nedenini izah ediyor. Merkez Bankası'nınki özünde teknik bir değerlendirme. Bu değerlendirmede pek yorum yok, minderden kaçma yok.

Sonra siyasi değerlendirmeler başlıyor. Tam, "okullar olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdik" değerlendirmeleri…

Enflasyonun niye yüksek çıktığına ilişkin gerekçeler sıralanıyor. Yapılabileceklerin nasıl sınırlı olduğu, hatta yapılabilecek hiçbir şey olmadığı dile getiriliyor. Belki o ay için gerçekten yapılabilecek pek bir şey yok; iyi de o aya gelinceye kadar yapılmayanlara ya da olumsuz anlamda yapılanlara ne demeli?

Sevgili dostum Ali Ekber Yıldırım'ın alanına girmiş gibi olacağım; ama örneğin tarım ve hayvancılık. Yıllardan beri bu alanın fazlasıyla ihmal edildiği söylendi, söylendi; herhangi bir adım atıldığını gördük mü? Sonuç; canlı hayvan ithalatıyla soruna dönemsel çözümler getirebileceğimizi sandık, ama o da olmadı. Çünkü tüm dünyada bir sorun vardı; "kendi kendine yeterli olmaktan" çoktan çıkmış olan Türkiye, iyice darboğaza girdi. Buna şimdi bir de tarım ürünleri eklendi.

İşlenmemiş gıda ürünlerinin fiyatı ağustos ayında, yani bir ayda tam yüzde 5.92 arttı. Bu ürünlerin fiyatında ağustos ayı itibariyle yıllık artış da yüzde 18.66'yı buldu.

İşlenmiş gıda ürünlerinin fiyatında ise ağustosta yüzde 0.44, yıllık bazda yüzde 3.40 artış gerçekleşti.

Şimdi, "gıda maddeleri hariç enflasyon aslında şu kadar" demenin bir mantığı var mı? Tamam, teknik bir değerlendirme için, detayı görmek için bu yapılabilir; ama, "gıda maddelerindeki artış karşısında yapabileceğimiz bir şey yok, dolayısıyla bu artışı normal karşılamak durumundayız" denilebilir mi? Sormazlar mı o zaman, "peki bu gıda maddelerindeki artışta sizin hiç mi sorumluluğunuz yok" diye…

TÜFE'de gıda ve alkolsüz içeceklerin payı yaklaşık yüzde 28 düzeyinde. Üstelik bu oran Türkiye ortalamasını gösteriyor. Biliniyor ki, haneler gelirleri azaldıkça gıdaya daha fazla pay ayırmak durumunda kalırlar. Dolayısıyla, düşük gelirlilerde gıda ve alkolsüz içeceklerin payı çok daha yukarılarda. Ve bu düşük gelirli gruplar için enflasyon ne ağustostaki gibi yüzde 0.40, ne ağustos itibariyle yıllık bazda yüzde 8.33.

Ama, yoksulluktan kıvrananlar, bundan şikayetçi değillerse, şikayet etmek akıllarına gelmiyorsa, kaderlerine razıysalar, o da onların sorunu değil mi…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar