Ah otomotiv vah otomotiv

Dr. Hakan ÇINAR
Dr. Hakan ÇINAR SIRADIŞI [email protected]

Herhalde aynı anda pek çok duyguyu bir arada yaşayan sektör hangisidir diye düşünsek, en başa otomotiv sektörünü koymak gerekir. Bir tarafta ocak ayı açıklanan rakamlarında ihracatta liderliğini korurken, diğer yanda ithalatçıların rejime dayalı zorlandığı pek çok konu, bir diğer yanda ise, ülkemizde satış yapmaya çalışan otomobil firmalarının yükselen kur ve kredi faizlerinin etkisi ile satışta yaşadıkları sıkıntılar. Hangisinden başlayayım, hangisini öne çıkarayım bilemedim.

Önce ocak ayı ihracatında sektörlerin durumuna bir göz atalım. Ticaret Bakanlığı ve TİM tarafından yapılan açıklamaya göre ocakta 2.3 milyar dolarla başı otomotiv sektörü çekerken, 1.5 milyar dolarla kimyevi maddeler ikinci, 1.4 milyar dolarla hazır giyim ve konfeksiyon sektörleri sıralandı. İhracatını en çok artıran sektörler yüzde 116 artış oranı ile gemi ve yat sektörü, yüzde 94 ile mücevher ve yüzde 64 ile savunma ve havacılık oldu. Bu üç sektördeki artışı önemsemek ve üzerine yoğunlaşmak gerektiğinin de altını çizmek isterim.

Otomotiv ihracatında son 20 yıldaki gelişmeler yüzümüzü güldürüyor. Gerek ihracatımıza olan yansıması, gerek ülkemizdeki istihdam ve eğitim seviyesini yukarılara çekme konusundaki katkıları bizleri mutlu ederken, cari dengeye faydasının ise henüz istenilen seviyelerde olmaması, en çok geliştirilmesi gereken alan olsa gerek. Diğer bir deyişle, otomotiv üreticilerinin daha çok Türk tedarikçilerinden hammadde temin etmesi, yan sanayinde yerli yatırımcıların daha fazla gelişmesi gibi pozitif adımların da artmasını bekliyor, yeni otomotiv ve yan sanayi sektörlerinin de yatırımlarını Türkiye’ye yapmaları gerektiğine işaret etmek istiyorum. Zira, iyi bir tüketici ülkeyiz, ama yeterli düzeyde marka henüz ülkemize gelmiş sayılmaz. Oysa ki, bu sektörde artık iyi bir know how’a ve iş gücüne sahip olduğumuzu, Gümrük Birliği’nden ötürü AB ülkelerinin sıfır vergi avantajı ile Türkiye’den araç alabileceklerini akıllardan çıkartmamak ve bu durumu daha fazla fırsata çevirmek gerekiyor.

İthalatçılarımızın yaşadıkları sorunlara bu yazımda çok fazla girmeyeceğim, o konu belki başlı başına ve detaylıca ele alınmalı. Ancak içerideki satışlarda düşüşün var olduğunu hepimiz biliyoruz. Otomobil satışının düşüşü tüm sanayiyi de etkilediğinden konuyu ayrı bir hassasiyette ele almak gerekir. Türkiye'de otomotiv iç pazarı 10 yılın en düşük seviyesine gerilerken Avrupa'daki yavaşlama da sektörü tehdit ediyor. Sektör temsilcileri çözüm için krediye ulaşmanın kolaylaşması ve vadelerin uzamasını istiyorlar. İki yıl önce 1 milyon adet büyüklüğündeki yurt içi pazar, döviz kurundaki keskin yükseliş, artan kredi maliyetleri ve tüketici beklentilerindeki bozulmanın etkisiyle geçen yıl yüzde 35 daralarak 10 yılın en düşük seviyesi olan yaklaşık 640 bin adede kadar inmiş durumda. Otomotiv sektörü temsilcileri iç pazarın bu yıl 400-450 bin bandına inerek 2006'dan önceki seviyelere gerileyeceğini söylüyorlar. Renault Mais Genel Müdürü Berk Çağdaş, kendileri dahil pek çok şirketin bu büyüklükler etrafında planlama yaptığını, ancak yıllar içinde örülen bayi ve servis ağının 1 milyon adetlik iç pazar büyüklüğüne göre kurgulandığına dikkat çekerken, ağır ticari araç üreticisi Mercedes-Benz Türk'ün İcra Kurulu Başkanı Süer Sülün ise, geçen yıl devreye giren vergi indirimlerine rağmen iki yılda satış hacminin yüzde 50 ile 60 arasında düşen bayi teşkilatını ayakta tutmak için finansman maliyetlerinin ve krediye ulaşımın kolaylaşması gerektiğine dikkat çekiyor. Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği (OYDER) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Şahsuvaroğlu ise araç fiyatlarının döviz baskısıyla tüketicinin cebine sığmayacak kadar arttığına işaret ederek, aşmamız gereken problemlerden biri otomotiv kredilerinde 60 aydan 48 aya düşürülen vadeler diyerek, yine finansman modellerinin otomotiv sektörü üzerindeki etkilerine değinmiş ve dikkat çekmiş oldu.

Bir dönem Türkiye’de otomotivin ayrı bir bakanlık olarak temsilinin dahi gündeme geldiğini hatırlıyorum. Ülkemiz için, her anlamda çok önem taşıyan bu sektörün dertlerinin, Ankara’nın daha çok gündeminde olması gerektiğine ve daha parlak bir döneme girilmesine, umarım ben de bu yazımda bir damla katkı sağlamışımdır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sezon sonu, sezon başı 13 Aralık 2024
Devalüasyon olmadan olmaz 06 Aralık 2024
Sermaye göçü 29 Kasım 2024