Ah bu patronlar
Bir iki okurum hep elemanlardan bahsediyorsun arada bir de patronlardan bahsetsene diye sitem etmiş. Ben aslında her yazdığımı patronlar için yazıyorum ama peki bugün de sırf patronlardan bahsedelim. Bu yazımda literatürde pek de irdelenmemiş iki kavrama değineceğim: Teknokrasi ve siyaset.
İşletmecilik kavramlarından önemli biri teknokratlıkla politikacılık arasındaki fark ve bu ikisi arasındaki geçiştir. Teknokrat işletmede uzmanlığı nedeniyle yer bulan, düzeneklerin işletiminde insan öğesini her zaman yeterince göz önünde bulundurmayabilen kişilere denir. Bakın Türk Dil Kurumu politikacı için ne tanım vermiş. Politikacı:
1) politika ile uğraşan kimse;
2) Karşısındakinin duygularını okşayarak çıkar sağlayan kimse.
Bu kişilerde işletmelerde uzmanlıkları nedeniyle değil düzeneklerin işletiminde insan öğesini iyi kullandıkları için bulunurlar. Bu söylediklerimle ne teknokratları basite indirgemek ne de politikacıları küçümsemek istiyorum.
Genellikle genç bir eleman olarak bir işe ilk girenler teknokrat oldukları için girerler. Zaman içerisinde teknokrasideki başarılarıyla yükselirler. Şef olurlar, müdür muavini olurlar, müdür olurlar. İşletmelere yüksek seviyelerden başlayanların bir kısmı da teknokrat oldukları için oralarda yer bulabilirler ama orada ancak politikacı olarak kalabilirler.
İşletmelerin en acıklı gerçeklerinden biri teknokrasiden politikaya geçiştir. Kişiler işletme hiyerarşisinde yükseldikçe teknik beceri gereksinimleri yerine politik beceri gereksinimleri artar. Bu bir geçiş sürecidir. Tepe yöneticileri artık neredeyse yüzde 100 politikacı olur. Bu geçişi yapamayan teknokratlar örgütte güç kaybeder, yabancılaşır ve genellikle mutsuz olurlar. Bu geçişi yapan teknokratlar ise artık değişik kişilerdir.
1968 yılında Peter İlkesi (The Peter Principle) adlı bir kitap yayınlayan Dr. Laurence J. Peter ve Raymond Hull bir hiyerarşi içerisindeki her çalışanın yetersizlik gösterdiği noktaya kadar terfi etme, atanma eğiliminde olduğunu iddia ettiler. Bu ilkeye göre hiyerarşik bir örgütte kişiler yeterli oldukları sürece daha yüksek bir pozisyona terfileri nedeniyle, eninde sonunda artık yetersiz oldukları yere gelir ve orada kalırlar. Bu önermenin doğal sonucu; zamanla, bir organizasyondaki her pozisyonun o pozisyona ait görevleri yerine getirebilecek yeterlilikte olmayan çalışanlarca doldurulacağıdır.
O yıllarda büyük yankı uyandıran Peter ilkesinin çoğu kişinin gözünden kaçan iki zayıf noktası vardı. Birincisi, Peter ilkesi hiyerarşilerde kişilerin yeteneklerine göre ve bu yeteneklerin objektif değerlendirilmeleri sonucu terfi ettiklerini varsayıyordu. Bunun her zaman doğru olmadığını hepimiz biliyoruz. İkincisi, gelinen yüksek makamlardaki yetersizliğin bu makamın daha zor görevler içermesinden değil kişinin sahip olmayabileceği farklı bilgi, becerileri ve yetkinlikler gerektirdiğinden olabileceğinin göz ardı edilmesiydi. Burada değinilen farklı bilgi, beceri ve yetkinlikler politik yetkinliklerdir. Politik yetkinlikleri olmayan teknokratlar için cam tavan olarak adlandırılan, gelinebilecek en üst makam alçaktadır.
Peki nedir bu politik beceriler. Bu konuda da işletme literatürü oldukça kifayetsiz kalmaktadır. İşletmecilik siyasi bir uğraş alanı olarak nitelendirilmediği için işletme yöneticilerinin siyasetçi yetkinliklerinin incelenmesi popüler bir araştırma konusu da olmamıştır.
İşletmelerde teknokrasiden siyasete tipik geçiş süreci bir koalisyon, balkanlaştırma, izolasyon, ve çatışma sürecidir. Koalisyon kişilerin çıkar, fikir ve eylem birliği için bir araya gelmeleri anlamında bir kelimedir. Balkanlaştırma İngilizlerin Osmanlı aleyhine çalışmaları sonucu lügatlere girmiş bir kelimedir. Küçük ve birbirileriyle geçinemeyen parçalara bölmek anlamına gelir. İzolasyon, Türkçesi tecrit, bir gurubun beraberlik ve birliğini sağlamak için kendisini diğer guruplardan ayrıştırarak yalnızlığa itmesidir. Çatışma ise gurupların karşı karşıya gelmeleri ve bunun sonucu doğan gerilimdir.
Yöneticilerin koalisyon hatta koalisyonlar kurdukları, şu veya bu nedenle kendilerine karşı veya rakip gördüklerinin koalisyonlar kurmalarına mani olarak balkanlaştırma taktiklerine baş vurdukları en sık görülen politik etkinliktir. Bunu bir eleştiri olarak vermiyorum. Üst kademe yöneticiliği koalisyon kurmadan ve balkanlaştırma yapılmadan zor yapılır. Hani fıtratında var derler ya işte öyle bir şey. İşletmecilik ders kitaplarında her kişiye eşit muamele edilmeli, birlik, beraberlik, takım ruhu filan gibi öneriler okumuşsunuzdur. Her yönetici bunun yapılamaz olduğunu bilir. Maalesef ulvi fikirler bazen realitede çok ta uygulanabilir olmuyorlar.
Tabii koalisyon kurma ve balkanlaştırmayla uğraşan kişinin teknokrasiye ayıracak fazla vakti kalmıyor. Bu nedenle mesleğine aşık çok iyi teknokratlardan çok iyi politikacılar çıkmıyor. İyi politikacılar koalisyonlar kurarak ve olası veya algılanan rakiplerin koalisyonlarına mani olarak işlerini yürütebiliyorlar. İşte burada önemli bir nokta var: Balkanlaştırmadan izolasyona, izolasyondan çatışmaya geçiş. Akıllı üst kademe yöneticileri koalisyon ve balkanlaştırmada dururlar. Akıllı olmayanlar balkanlaştırmadan hemen izolasyona geçerler. İzolasyondan çatışmaya geçiş artık an meselesidir.
Koalisyonlar kurmanın ve parçalara bölmenin doğal uzantısı yöneticinin sadece kendi koalisyonu ile iletişim içinde kalmasıdır. İşte bu noktada yönetici yavaş yavaş kendini diğerler kişi ve koalisyonlardan tecrit eder. Bunun eninde sonunda görülecek sonucu da örgütte çatışmanın doğmasıdır. İşte bu nedenle akıllı politikacılar koalisyon ve balkanlaştırmada dururlar akıllı olmayanlar ise izolasyon rüzgarlarına kapılıp örgütlerini bir çatışma ortamına getirirler. Bu politik sürecin ilk kurbanları teknokratlardır. Yöneticilerinize bir bakın. Önce vakitlerinin yüzde kaçını teknokrasiye, yüzde kaçını politikaya ayırıyorlar ve de politikaya ayırdıkları vaktin koalisyon balkanizasyon, izolasyon ve konfrantasyon arasında dağılımı nedir.
Ne diye bakacağız ki? diye soruyorsanız, bu gözleminiz sonucu örgütte kalıp kalmama, eğer kalacaksanız ve bir teknokratsanız ne kadar siyasete katılacağınızın kararını vermek, örgütte kimin neyi niye yaptığını anlamak ve harcanmamak için. Ha bir de İngilizce coalition, balkanization, isolation ve confrontation sürecinin son halkası vardır: Dissolution yani çözünme veya erime. Çözünme esnasında ayak altında kalmayın. Ve de…
Sağlıcakla kalın