Ah bankalar, ah!

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

“Okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdik” zihniyetinin değişik bir versiyonu gibi şu banka yakınması. Bankalar ekonominin iliğini emiyor! Şu bankalar olmasaydı, işadamları böylesine sıkıntı çeker miydi, tüketici böylesine mağdur olur muydu hiç!

Bir an düşünün. Tatil günü olmayan bir gün... Hiçbir banka çalışmıyor, yalnızca bankaların kapısı kilitli değil, ATM’lerde de kapı duvar, kredi kartlarıyla alışveriş yok. Bankalar kapalı olduğu için ne ödeme yapabiliyorsunuz, ne kendi paranıza ulaşma şansınız bulunuyor.

Ne güzel, o çok canınızı sıkan bankalardan kurtuluverdiniz işte. “Yok mu bunun bir orta yolu, biz bankalardan tümüyle kurtulma peşinde değiliz ki; masraftı, faizdi; bir takım yüklerde insaflı olsunlar” dediğinizi duyar gibiyiz. Haklısınız haklı olmaya da, bankalar da birer ticari işletme değil mi, kendilerine tanınan sınırlar içinde, ki çoğu konuda bir sınır da yok, diledikleri gibi davranabiliyorlar. Acaba kusur bankaların bazı konularda istedikleri gibi at oynatmasına olanak tanıyanlarda mı, bankalarda mı, düşünmek gerekir değil mi?

İlik emen bankalar vergide birinci

Prof.Şükrü Kızılot Hocam, iki gündür çarpıcı tablolara yer veriyor köşesinde. Bankaların vergi sonrası aylık net geliri 2012 yılında 23.7 milyon lira olmuş. En çok kar beyan edenikinci sektör, aylık net 58 bin lirayla detarjan imalatı yapan sanayiciler.

Aradaki farkı görüyor musunuz! 23.7 milyon lira nere, 58 bin lira nere!

Ya en düşük gelir beyan edenlere ne demeli... Diş klinikleri 2012 yılında vergi sonrası aylık net bin 555 lira, lokantalar 2 bin 50 lira gelir elde ettiklerini belirtmişler. Otel ve motellerin vergi sonrası aylık net geliri de ortalama 3 bin 180 lira olmuş.

İnsanın cebinden üç beş kuruş çıkarıp diş kliniklerine, lokantalara, otel-motel sahiplerine yardım edesi geliyor! Hele hele lokanta sahiplerine bir yemek ısmarlamak çok sevap olurdu doğrusu.

Maliye ne düşünüyordur ki...

“Bankalar kötü, ekonominin iliğini kemiğini kurutuyor, adeta kanımızı emiyor...” Kamuoyundaki genel söylem bu. Ama merak ediyoruz, şu vergi tablosuna bakan Maliye ne düşünüyordur. “Aman bankalarımıza ellemeyin” mi diyordur, “Onlar olmasa kurumlar vergisi nereden gelecek, kim vergi ödeyecek” diye kaygılanıyor mudur? Kim bilir, belki...

Ama öbür yanda da şu kaygının pek güdülmediğini görüyoruz. Bankaların her işlemi kayıt altında ve vergilerini de tıkır tıkır ödüyorlar; iyi de neredeyse asgari ücretle çalışıyormuş gibi gelir elde eden koskoca şirketlere karşı ne yapılıyor ya da bir şey yapılıyor mu?

Sudaki kurbağa

Hani klasik kurbağa deneyi vardır ya. Kurbağayı soğuk suya atar ve suyu yavaş yavaş ısıtırsanız, kurbağa haşlandığını pek anlayamazmış. Ama kaynar suya atılan kurbağa can havliyle kendini dışarı atmaya çalışırmış.

Kayıt dışılıkla mücadelede neredeyse hiçbir ilerleme kaydedilemediğinin en tipik göstergesi hiç kuşku yok ki dolaylı-dolaysız vergi dengesinin geldiği düzey. En tipik örnek önümüzde, benzin fiyatının dörtte üçü vergi. Örneğin 10 yıl, 20 yıl önce benzin fiyatındaki vergi oranı birden yüzde 75’e çıkarılsa, herkes kaynar suya atılan kurbağa gibi zıplar mıydı, zıplamaz mıydı?

Ama soğuk suda önce ürperdik, sonra su ılıdı ılıdı, gevşedik; şimdi de yandığımızın pek farkında değiliz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar