Ağustos sıcaklığının ardından siyaset sıcaklığı
30 derecenin üzerindeki ağustos sıcakları, gelecek ay yerini eylül ayının serinliğine bırakırken, bu kez siyaset sıcaklığını yaşamaya başlayacağız. Önce partilerin içerisinde belyediye başkan adaylarının yarışı gündeme gelecek. Onların belirlenmesinin ardından mart ayına kadar il il partiler arasındaki yarışa tanık olarak siyasetin sıcaklığını yaşayacağız.
Ağustos ayının 30 derecenin üzerindeki sıcaklığı, önümüzdeki ay yerini serin havalara bırakırken, bu kez yerel seçimlerin siyasetteki sıcaklığını yaşamaya başlayacağız. Şimdilerde bu alanda gündemdeki tek sıcak gelişme CHP’nin İstanbul adaylığı konusunda.Bazı araştırma şirketlerinin anket sonuçlarıyla, bazı gazete haberleri ve bazı televizyon programlarında Mustafa Sarıgül’ün İstanbul büyükşehir adayı olup olmayacağı konusundaki tartışma sıcak tutuluyor. Sarıogül, henüz CHP’ye üyelik başvurusu yapmadığı için bu konuidaki sorular Kılıçdaroğlu tarafından, “Üyelik başvurusu yaparsa Parti Meclisi’nde üyeliği değerlendirilir. Ondan önce bu konu ve adaylığını tartışmak yanlış” açıklamasıyla “renk vermeyen” bir şekilde ortaya konuluyor.
AK partili bir arkadaşımla yerel seçimleri konuşurken ona sorduğumda, “Sarıgül, bende sahici değil, yapay bir kişilik izlenimi veriyor, bana göre onun yerine şehirli çağdaş bir aday çok daha doğru olur. Örneğin bir kadın aday bizi zorlayabilir.” Diyekonuşuyor.
Bu düşünceleri bir CHP’li dostumla paylaşıyorum. O farklı yaklaşıyor ”İstanbul’da sokakta Sarıgül’ün popülaritesi çok yüksek. Ak partililer onun aday olmasından korkuyorlar” diyor. “Ak partinin elinde Sarıgül’le ilgili yolsuzluk dosyaları olduğu söyleniyor.” diyorum.”Ak parti MHP’lilerle ilgili kaset olayından da medet umdu. MHP baraj altında kalmasın diye birçok kişi MHP’li olmamasına karşı MHP’ye oy verdi. Sadıgül hakkında Ak parti dosya çıkarırsa bu onun oyunu artırır” değerlendirmesini yapıyor.
Ak partili arkadaşım seçimlerin sıcaklığının henüz gündemde olmamasını “Toplumda bir tedirginlik var. İnsanlar kendi dertleriyle meşgul” diye değerlendirdi. Partilerinde bir aday çekişmesi olup olmadığını sorduğumda, “Bizde birçekişme olmaz. Adayları merkez kendi araştırmalarıyla belirleyip açıklar. Buna da herkes uyar, itaat eder” dedi. “Partiler için, başarı kriteri ne olur?” soruma, “Partilerin ellerindeki önemli kentlerdeki sonuç önemli olur. İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa gibi iller el değiştirirse bubaşarı olarak gözükür” dedikten sonra, “Örneğin Binali Yıydırım İzmir adaylığını kabul ederse, kazanır ve bu başarı olur” diye değerlendirdi.
CHP’li dostum ise aynı soruyu, “Birsüre önce Akparti İzmir, Antalya ve Eskişehir gibi bizim belediye başkanlarımız olan illeri kazanaübileceği düşüncesindeydi. Bana göre şimdi Ankara ve İstanbul gibi illeri kaybedeceği korkusunu yaşıyor” diye yanıtladı.
Yerel seçimlere sekiz aylık süre kaldığı bu Ağustos sıcağında partiler çalışmalarını sessizve derinden yürütüp, aday tespitleri için araştırmalar yapıydorlar, anketler düzenletiyorlar, nabız yokluyolar. İl il ilçe ilçe çalışmalar yürütüyorlar. Ancak, henüz partilerin kendi adraylarını belirleme konusunda bile hareketli ve çekişmelyi birsiyasal ortam yok.
Sanırım Ağustos sıcağının sona erip, Eylül serinliğinin başlaması ile önce partilerin içersinde kendi belediye başkan adaylarının belirlenmesinin mücadelesine tanık olacağız. Onun hemen ardından da partiler arasındaki seçim mücadelesinin sıcaklığını yaşayacağız.
Gönlümüz bu mücadelelerin centilmenlik içersinde ve proje bazında olmasından, bel altı vuruşların olmamasından yana. Arzumuz bu...