Ağustos dış ticaretinden rekabetimiz nasıl görünüyor?

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

 

Aynı amacı güdenlerin kendi aralarında yaşadıkları o sonsuz yarıştır, rekabet. İnsanın var olduğundan bu yana süregelen bir üstün gelme kavgasının hikayesidir. Arapçadan dilimize geçmiş sözcüklerden birisidir. Türkçe, rekabeti anlam, okunuş ve cümle içindeki kullanım yeri açısından değişikliğe uğratmadan kullanımına almıştır. Kaynağında “r-k-b” den türemiştir. Dilbilim açısından hiçbir değişiklik yaşamamış olmasında Türkçe’nin ses dengesini bozmuyor olmasıyla açıklanabilecek türden bir pratik üstünlüğe yaslanır. Anlambilim olarak üstün gelme yarışının keskin bir tanımı niteliğindedir.

Ağustos dış ticaret gerçekleşmeleri ulusal ekonomimize bir “Ağustos’ta Rapsodi” niteliğinde bomba etkisindeydi. 2012’de Ocak ve 2013’de Ocak ayrı ayrı 100 alınıp karşılaştırıldığında; endeksten, 2012’de %24 artan Ağustos ihracatının 2013’te %2.7 düştüğünü; %7.8 artan ithalatın ise %3.3 eksi artış kaydettiğini elde ediyoruz. Mutlak değer azalma ihracatta %26.7, ithalattaysa %3.3. Mutlak değer dış ticaret %11.4 daralıyor. Ocak–ağustos toplamındaysa ihracat % - 0.5, ithalat % +6.3 ve dış açık % + 18.3 şeklinde sonlanıyor. Şu soruyu sormadan edemiyoruz; hedefini vurmuş her şey olumlu mudur?

Ekonomi, rekabetin en çok cirit attığı alandır. Analitik bakış, ekonomik rekabeti “karşı kaleye gol atmak” kadar basite indirerek tanımlayamaz rekabeti. Öyleyse ekonomide rekabet hangi koşullara duyar ve şekillenir sıralayalım:

1. Koşulları en hızlı değişen “iş etiği” sırasında durur.

2. Yeniliği, yaratıcılığı, araştırma geliştirmeyi, planlamayı, esnekliği, kümeleşmeyi, orta-uzun vadeli bakabilmeyi, bütün resmi görebilen duruşu seviyor.

3. Bürokrasiyi, ataleti, peşin hükmü, denetimsizliği, gereksiz detaycılığı, sorgulamayı yasaklamayı sevmiyor.

4. Kamuda ve özelde bütünleşik bir ortak paydanın pratiğine ihtiyaç duyuyor. Özel sektörden bahsediyorsak; kurumsal holdingler, tüm sektörler ve Anadolu sermayesinin tamamı yer almalıdır. Kamu denildiğinde de sadece TCMB ve EB’ye konu bırakılmayıp, geniş katılım sağlanmalıdır. Çünkü ancak bu şekilde, gelecek nesilleri rakiplerinin ezici gücü karşısında koruyabiliriz.

5. Ancak temeli sosyal adalet üzerine oturtulduğunda, bina yükseltilebiliyor. Toplumsal yapının gelir adaletsizliği öne çıkıyorsa, bu düzelmeden rekabet artışı elde edilemiyor.

Rekabet zaman ve mekandan ayrı durabilmiş soyut bir kavram değil, aksine en çok bu parametrelere sırtını dayamış yarış olabiliyor. Prof Paul R.Bergin “international competitiveness and monetary policy” çalışmasında; ulusal kur politikasını niceliksel etkisinin olduğunu kanıtlıyor. Bergin, “küresel kur politikalarıyla eşgüdüm” olmazsa olmazlığını da ekliyor. 21. Yüzyılın küresel sistemik krizi gerçeği 20. ve 19. Yüzyıldan ayrışıp kendine has bir niteliğe bürünebiliyor. Peki Çin’in kur üzerinden rekabetini düşünün. Küresel boyuttan ayrı durabiliyor mu? Tekstil sektörüne bakın görürsünüz. Etanol üreten Brezilya ile gıda stoklayan Hollanda’nın tarım fiyatlarına ve Afrika’daki açlara bakın anlarsınız…

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar