Ağrı yoksulluktan kıvranırken…
Kırpılarak da olsa süresi ikinci kez 1 yıl uzatılan 5084 sayılı yasayı "niteliği" bakımından şöyle değerlendirilebiliriz: En kötü teşvik teşviksizlikten iyidir!
Ama, stratejik hedefi ülke sathında ekonomik ve sosyal "kalkınmayı" tetiklemek, yönlendirmek ve yaymak olan kamu teşvikleri sözkonusu ise, bu değerlendirme basit kalır. Dikkat ederseniz, "büyüme" değil "kalkınma" kavramını kullanıyorum.
Çünkü, "büyüme" kavramı tüm "şaşaalı" görünüşüne rağmen aslında "şişirilmiş renkli balon" gibi bir şey; bas havayı şişir! Şu veya bu nedenle patladığında ise ne yapacağını şaşır!
Tıpkı, en güçlüsünden en zayıfına kadar tüm ekonomileri "dağıtan" gayrimenkul balonlu küresel krizin, en donanımlı devlet ve siyaset mekanizmalarını bile "çaresiz" bıraktığı bugünkü dünya ve Türkiye durumu gibi…
Ve tıpkı ekonomik yapıyı sosyal ve kültür boyutlarıyla değiştirecek, dönüştürecek, güçlendirecek, ilerletecek "kalkınma" kavramından soyutlanmış büyümenin, hangi kamu teşvikleriyle "şişiriliyor" olursa olsun, ülke sathında verimsiz ve adaletsiz sonuçlar doğurduğu gibi…
Rakamların dili
5084'ün 7'inci yılına giren "uygulamalı tarihi" iki tespiti doğruluyor: Teknik altyapısı, bilgi temeli, hedef kurgusu, üstelik Türkiye'de yanlışıyla doğrusuyla mevcut "planlama birikimine" rağmen son derece "niteliksiz" ve ancak "en kötü teşvik teşviksizlikten iyidir" dedirten bir teşvik yasası.
Rakamsal sonuçlarına bakıldığında, 13 ille başlanıp afaki çoğaltmalarla 49 ile çıkarılan kapsama alanında "adaletsizliğe" yol açan bir teşvik yasası ki, Türkiye'nin en yoksulu olduğu devlet rakamlarıyla sabit Ağrı'yı kapsamına alıp da 7 yıl sonra, ilin iş dünyası önderlerine "adını bile duymak istemiyoruz" dedirtmiştir.
Ağrı "çarpıcı" bir örnek. Yanıbaşında Kars var, Ardahan var, Iğdır var. Biraz altında Tunceli var, Muş var. Çıkın Doğu Karadeniz'in içlerine doğru; Bayburt var. İnin güneydoğuya doğru Kilis var, Hakkari var, Bitlis var. Başka iller var.
Evet, 5084 oralara da şöyle bir uğramış; ama, teşvik haritasının bütününe bakıldığında, sadece 2008-2009 yıllarında Türkiye'nin doğusu, güneydoğusu ile batısı arasına; batısının da içlerine yansıyan "adaletsizlik" açıkça görülür.
Toplu örnek: Son iki yılda 5084 kapsamındaki 49 ilde oluşan yatırım hacmi sırasıyla 7.115.9 ve 4.452.9 milyon TL; kapsam dışındaki 32 ilin yatırım hacmi yine yıl sırasıyla 21.212 ve 15.439.3 milyon TL. İşte adaletsizlik bu…
Uzatmalı değil kalıcı…
Son uzatmayla birlikte 5084'ün verdiği bir büyük ders var: Türkiye'yi tüm bölge ve illeriyle kavrayacak; illeri ve bölgeleri "yerel" özellikleri, avantajları ve dezavantajlarıyla birlikte, öyle TÜİK'in kişi başına gelir hesaplarıyla değil, "kalkınma iktisadının" yenilenmiş teorik ve pratik birikimiyle değerlendirecek; teşvik mekanizmalarını da bu zemine oturtacak kalıcı, sürdürülebilir, yönlendirilebilir ve denetlenebilir bir teşvik sisteminin inşası şart.
Böyle bir sistem, "ben teşviki verdim, gitsin özel sektör oralara yatırım yapsın" basitliği ve gerçekdışılığıyla işlemeyeceği için; "işlemediği" 5084 sayesinde de görüldüğü için, devlet mutlaka sistemin oyun alanında bulunacak; gerekiyorsa tek başına; olabildiği ölçüde özel sektörle işbirliği modellerine dayalı "tetikleyici" kamu yatırımlarıyla…
Böyle bir sistemi inşa etmek için Türkiye'nin kamu ve özel sektördeki kurumsal akıl, bilgi, tecrübe birikimi fazlasıyla mevcut ve yeterlidir. Eksik olan bu ülkeyi yöneten, yönlendiren siyasi, ekonomik, bürokratik kadroların, bunca yanlışa rağmen bu derin birikime sırt çevirmeyi; aklı başka yerlerde aramayı sürdürmeleridir.
Akıl düğümlenmesi çözülebilirse, bu ülkede kalkınmayacak il ve bölge kalmaz. Maliyeti ise kararlılık ve sabırdan ibarettir!