Ağır sinyaller
Zaman zaman bu satırlarda ağır ticari araçta gerçekleşen Türkiye ve Avrupa satış rakamlarını yayınlıyor ve bunlardan ileriye dönük bir projeksiyon çıkartmaya çalışıyorum. Bugün de izin verirseniz öyle yapacağım.
Öncelikle neden hafif değil de ağır ticari…
Ağır ticari araç bence ekonominin önümüzdeki altı ay bir yıllık sürecine dair ipucu almak için en önemli veri.
Zira bu sınıftaki vasıtalar tamamen işletmelerin yatırım aracı olarak kullanılıyor. Satın alma kararını verenler ve kullananların hepsi profesyonel tüketici. Eğer ufukta kendi işlerinin büyümesine yönelik bir potansiyel görüyorlarsa ve böyle bir ihtiyaç doğmuşsa siparişi verip alıma geçiyorlar.
Özellikle lojistik firmalarından gelen sipariş artışları, ekonomideki canlılığa yönelik çok önemli bir sinyal. Zira, lojistik firmaları alımlarını, önümüzdeki dönemdeki iş yüküne göre ayarlıyorlar. Lakin, hemen belirtelim burada bahsettiğimiz var olan araçların yenilenmesinden ziyade, gelen ekstra talep doğrultusunda yapılan satın almalar. Bir başka deyişle sinyal olarak alınması gereken, yenileme değil, filo genişletme alımlarıdır. Örneğin, bir tekstil firmasına hizmet veren bir lojistik firması, müşterisinin iş yükündeki artışa göre filosunu genişletir. Müşterinin öngörülerini ve hedeflerini alır, tartar ve ona göre hazırlığını yapar.
Bu plan da bugünden yarına değil en az altı aylık ve 1 bir yıllık olur.
Dolayısıyla eğer bugün bir sipariş artışı yaşanıyorsa bu artış en az bir çeyrek sonra ekonomideki bir büyüme/hareketin öncüsüdür.
Fakat ben burada inşaatı ayırmak istiyorum. Yukarıda çizmeye çalıştığım tablo tüm ekonomiler için geçerli olsa da bizde durumun biraz farklı geliştiği de gerçek. Türkiye son dönemlerde bir şantiye görünümü almış durumda. Katmadeğerli ürünlerde istenilen seviyeyi yakalayamasak da ekonomik ajanlar topraktan rant yaratmayı oldukça iyi başardı. Gerek devletin büyük ihaleleri, gerekse TOKİ kaynaklı inşaat projeleri sayesinde Türkiye’de ağır ticari araç pazarı şantiyelere çalışmaya başladı.
Dolayısıyla elimde net veri olmadığı için sadece bir tahmin yürüttüğümde ekonominin genel sektörel dağılımı bizde biraz inşaat ağırlıklı denebilir. Dolayısıyla ağır ticari aracın evrensel sinyal fonksiyonu bizde homojen bir dağılım olmadığı için çok sağlıklı bir gösterge değil.
Ama yine de fikir vermesi açısından önemli.
Bu kadar açıklamanın ardından kristal küre ve içindeki rakamlara baktığımızda durumun çok da parlak olmadığı ortaya çıkıyor. Geçtiğimiz haziran ayında tüm Avrupa’da ağır ticari araç pazarı yüzde 10 gerilemiş durumda. İtalya, İspanya, Fransa, Almanya gibi ülkelerde görülen yüzde 8 ile 29 oranına uzanan bu daralma önümüzdeki döneme yönelik iyi şeyler düşünmeyi engelliyor.
Her ne kadar AB bünyesinde 27 ülke bulunsa da ki bunların da hemen tamamında bir gerileme söz konusu, yukarıda saydığım bu ağır ağabeylerin kan kaybetmesi tüm Avrupa’yı etkiliyor. Kaldı ki bu durum istikrarlı olarak yüzde 10-15 aralığında olmak kaydıyla yaklaşık 3 yıldır devam ediyor.
Avrupa’dan Türkiye’ye döndüğümüzde ise haziran ayında ağır ticaride yüzde 8’lik bir artış yakalanmış durumda. Bu ilk bakışta sevindirici olmakla birilkte yılın ilk altı ayındaki toplam artış sadece yüzde 3 düzeyinde. Buna da şükür diyebileceğimiz bir durum olsa da Türkiye’deki pazar yapısı yukarıda anlattığım nedenler yüzünden biraz farklı seyrediyor. Rakamları bir grafiğin üzerinde incelediğimizde kalp ekosu gibi inişli çıkışlı bir seyir görüyoruz. Bir yüzde 11 düşen, daha sonra yüzde 13 artan ve hemen yüzde sıfıra gerileyen bir seyir bu.
Ancak yine de sıfırın üstünde direnmesi en azından bulunduğumuz durumun stabilitesi açısından önemli.
Sonuç olarak ağır ticariden gelen sinyaller incelendiğinde Avrupa’daki toparlanmanın tahminlerin daha da ötesinde gecikebileceği yorumu yapılabilir. Bu gelişme, yaşanan devalüasyon nedeniyle artan ihracatı, TL’deki değer kaybının etkisi geçtiğinde olumsuz olarak etkileyebilir. Türkiye’de ise önümüzdeki dönemde çok önemli bir dış şok olmadığı taktirde stabilitenin korunacağı yorumunu yapabiliriz.