Ağır ağır düzeliyor mu?
İhracat anlamında alarm seviyesini artırma gerekliliğinden bahsetmiştik geçen hafta. Bu hafta sonuna doğru Otomotiv Sanayi Derneği, haziran verilerini yayınladı. Bu verilerde rakamlar altı aylık olarak incelendiğinde yüzleri güldürüyor. Ancak, istatistiklerin nereden baktığınıza göre yorumlandığını da unutmamak gerekiyor. Malum hikaye; bir bardağın yüzde 50'sinin dolu olmasının, kişiden kişiye birden fazla anlama gelmesi gibi bizim rakamlar da durduğunuz yere bağlı olarak değişir.
Pazarın bir istikrar sağlayıp, tahmin edilebilir bir şekilde büyümesi küçümsenecek bir gelişme değil. Hatta OSD'nin yayınladığı özet raporda ağır ticari araçlara yönelik yapılan şu yorum geleceğe yönelik umut da veriyor: "Nisan ayında ağır ticari araç pazarında özellikle kamyon talebinde başlayan hareketlilik Haziran ayında da devam etti. Buna bağlı olarak 2010 yılı Ocak-Haziran döneminde ağır ticari araçlar pazarı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 22 oranında arttı. Yatırım malı olan ticari araç talebindeki artışlar, gelecek ile ilgili olumlu beklentilerin geliştiğini de göstermektedir."
Bilindiği gibi 2008 yılında krizden çok daha önce, ağır ticari araç satışlarındaki azalma yaklaşmakta olan fırtınanın bir habercisi olmuş ve daha sonra adını ne koyduğunuzun önemi olmayan bir kasırga ya da bir başka deyişle bir tsunami tüm global ekonomiyi darmadağın etmişti.
Şimdilerde ağır ticari satışlarının yükselmesi ümit veriyor. Zira, buradaki gelişme sırasıyla ekonominin tüm alanlarına sirayet edecek anlamına geliyor. Bu segmentin önemi ise söz konusu araçların tüketicilerinin profesyonel olması.
Daha açık konuşmak gerekirse, talep esnekliğinin sıfır ile bir arasında değiştiği otomobil, hafif ticari araç gibi araç sınıflarından çok farklı bir alan burası.
Eğer geleceğe yöneilk umut varsa hatta umuttan daha önemlisi iş-yatırım varsa kamyona para yatırılıyor. "Param var, şu otomobil de güzel gidip alayım" diyen tüketiciden çok farklı bir kitleden bahsediyoruz. Yakıtın en küçük damlasını hesap eden, bakım aralıklarını ve maliyetlerini kuruşu kuruşuna düşünen kişiler/şirketler bunlar. Bir balıkçının oltası, marangozun hızarı, fırıncının unu gibi birşey ağır ticari araç.
Eğer orada bir kıpırdanma oluyorsa, bunların yan etkileriyle birçok sektörde canlanma olacaktır. Ama adı üstünde ağır ağır...
Ben bu alanda, diğer tüm sektörlerde ısrarla savunduğum meşhur baz etkisine inanmıyorum. Kimse kamyon talebini ertelemez. Eğer para kazanacaksa ve o kamyona ihtiyacı varsa gider alır. O yüzden ben bile ki iyileşme konusunda çekimserliğim sürüyor bu işarete sevindim.
Ancak, yine de eklememiz gereken noktaları da unutmayalım.
İç pazar binekleri ikame eden hafif ticariler aracılığıyla büyüyor.
Otomobil pazarında ithalatın payı giderek artıyor. Hatta yüzde 68 ile son üç yılın en yüksek oranına ulaştı. Euro bu seviyede devam ettiği sürece, Avrupalı üreticiler iç pazarlarında satamadıkları araçları uygun fiyatlarla ülkemize göndermeye devam edecek ve bu oran daha da yukarı çıkacak.Bu gelişmeye paralel, parite etkisiyle birlikte ihracatımız da bir süre daha daralacak.
Bakalım, benim bardak yorumumum ne kadarı tutacak?