Ağaç ve çoğunluk meselesi
Bir başka ağaç hikayesi
Sitedeki evimizi yeni almıştık. Kooperatif yönetiminden bir mektup geldi. Mektupta herkes kendi bahçesini kendi yapsın deniyordu. Biz de yakın köydeki dostlarımıza sorduk :Ne ekelim? Köylüler “Çiçek ekerseniz çok uğraşırsınız. Öte yandan bu yörede çim ekmek ise bir cinayet. Yeraltı suyu kullanıyorsunuz. Suyu bu çime harcamak her şeyden önce günah. Çünkü bu su hepimizin. En iyisi, ağaç dikmek.” Biz yine sorduk. “Peki hangi ağacı dikelim?”. Yörenin bilgelerinden akıllı bir cevap geldi “Çam ekin. Burası rüzgarlı; çam iğne yapraklı, rüzgara dayanır. Hem de yetişmek için fazla su istemez”.
Yönetimden bize gelen mektupta ağaç dikilir, dikilmez; dikilirse şöyle dikilir diye herhangi kısıtlama yoktu. Biz de köyden bir dostumuza rica ettik, çam fidanlarını aldı ve bizim adımıza dikti.
Orman İdaresi
Ağaçlar dikildi ve sorun başladı. Site sakinlerinden bazıları “Ağaçlar manzarayı kapatacak” dediler. Halbuki site, eğimli bir arazide kurulmuştu ve biz ağaçları kendi önümüze dikmiştik. İnsanların önünde geniş bir deniz manzarası vardı. Yani deniz gören tek pencerenin önüne ağaç dikip milleti deniz görmekten men etmemiştik. Ama ne hikmetse bizim ağaçlar onları rahatsız etmişti. Bu arada köylümüzün doğa sevgisinin şehirlilerden üstün olduğuna tanık oldum. “Ağaçlar manzarayı kapatacak” sözünü duyan köylüler şöyle itiraz etti: Ağaçlar manzara değil mi?
Ağaçlar kaldırılsın diye site genel kuruluna öneri getirildi. 100 haneli bir sitede maalesef ağaçlara destek çıkan çok az kişi oldu. Site genel kurulunda “Çoğunluğun” oyları ile “ağaçlar kaldırıla” kararı verildi.
Ağaçları korumalı idik. Can havli ile İlçe Orman İdaresine gittik. Durumu anlattık. “Çam ağaçlarını kafasına esen karar alıp kesebilir mi? Bu ağaçlar koruma altında değil mi?” diye sorduk. Orman Bölge Müdürü “Evet, isteyen kesemez. Ama bize dilekçe verirlerse, değerlendirir, kesme izni verebiliriz” dedi. Ben “Nasıl olur? Bu ağaçlara nasıl kıyarsınız? “ deyip diretince Müdür “Tapunuza bakalım” dedi. Tapuyu görünce “Tamam, tapunuz hisseli imiş. Hissedarlardan birisinin itirazı olursa kesilme iznini vermeyiz” dedi. Biz de ağaçların kesilmesine rızamız yoktur diye Orman İdaresine dilekçe verdik. Böylece çoğunluğun önünü kesmiş olduk.
Mahkeme, mahkeme, mahkeme
Orman İdaresine yaptığımız başvuru işe yaramıştı. Bunun üzerine, evimizin iki tarafındaki iki komşumuz ağaçlar için bizi mahkemeye verdi. Dava için verilen dilekçeden biz de çam ağaçların ne kadar “zararlı” (!)olduklarını gördük. Sadece “Ağaç manzaramızı kapatıyor” demeye dilleri varmamıştı. Örneğin, çamların kökleri binaların temeline giriyordu; yangın tehlikesi vardı; güneşi kesiyordu. İnsaflı davranılmış çam ağaçlarının bir tek kanser yaptığı söylenmemişti.
Mahkeme yıllarca sürdü. Bizi mahkemeye veren iki komşumuz da hukukçu idi. Biz avukat tutmadık. İnandığımız bir dava için ağaçları biz savunduk. Her duruşma için İstanbul’dan Ayvacık’a kar kış demeden gittik; çoğu kez da eşim gitti. Sonunda mahkeme ağaçların budanmak suretiyle korunmasına karar verdi. Yargıtay da mahkeme kararını onadı. Ağaçları kurtardık.
Sonuç
Ağaçlar büyüdü; gökyüzüne özgürce yükseliyorlar. Ev, bu ağaçlardan dolayı diğer evlere göre en az 2-3 derece daha serin. Sabahları çam kokusu ile uyanıyorsunuz. Kuşlar sürekli ziyaretçi. Hatta kadrolu bir baykuşumuz bile var. “Çamlar arasından süzülürken mehtap/Neydi o akşam adalar” şarkısını dinlerken şairin ne demek istediğini daha iyi anlıyorsunuz.
Eskiden rüyalarımda komşularımızı “Baltalar elimizde, uzun ip belimizde, biz gideriz ormana” şarkısıyla çamlarımıza baltayla saldırırken görürdüm. Ama mahkeme kararından sonra bu kabus bitti. Şimdi bu ağaçları kestirmek için bizi mahkemeye veren veya bu mücadelemizde bize destek vermeyen komşularımızın torunlarını bu ağaçların gölgesinde otururken görüyor, gülümsüyorum.
Taksimdeki Gezi Parkın’a ille de bina konduracağız diyenlere de fazla kızamıyorum. Çünkü bu bir anlayış meselesi. Bazıları ağaç seviyor, bazıları bina. Bazılarının dünyasında ne yazık ki ağaç yok.
Ve bu verdiğimiz ağaç mücadelesi bana şunu öğretti: Çoğunluk her zaman haklı olmayabilir.