Ağ tarafsızlığı mı? Telekom altyapısı mı?
Neredeyse tüm endüstrilerde yaklaşım aynıdır. Pasta büyürken, herkes para kazanırken ortada bir sorun olmaz. Sektör oyuncuları, pastadan aldıkları payın büyüklüğünü pek dikkate almaz. Sadece, gelirlerindeki artışa bakarlar. Ancak ne zaman pasta küçülmeye başlar, gelirler düşüşe geçer işte o zaman kıyamet kopar. Daha önce pastadan alınan paya dikkat edilmezken, küçülen piyasada herkes başkalarının payına göz dikmeye başlar.
Tüm dünyadaki telekom operatörleri ile dijital içerik sağlayıcıları arasında da yaşanan bu.
Herkes yeterince para kazanırken, kazançları katlanarak artarken hiç bahsi geçmeyen gelir kavgası yeniden alevlendi.
Büyük teknoloji şirketlerinin sunduğu içerik ve hizmetler, internet trafiğini sömürüyor. Kullanıcıların bu hizmetlere ulaşmak için kullandığı telekom altyapısını sağlayan şirketler ise bu şirketlerin altyapı maliyetlerine katılmasını istiyor.
Sadece altı teknoloji şirketinin sunduğu ürün ve hizmetler, dünya üzerindeki toplam internet trafiğinin sadece yarısını meşgul ediyor. 2021 yılında Google (Alphabet), Netflix, Facebook (Meta), Microsoft, Apple ve Amazon’un internet trafiğindeki payı yüzde 56.35 gibi rekor seviyeye ulaşmıştı. 2022 yılında özellikle Google ve Facebook’un trafiğinde meydana gelen azalma, bu toplamı yüzde 47.98’e çekti. Ama yine de internet trafiğinin yarısını oluşturuyor.
Özellikle Google ve Facebook’un internet trafiğindeki düşüş, bu şirketlerin gelirlerine ve kârlılıklarına da doğrudan yansımış durumda. Internet şirketlerinin de gelirleri düşüyor. Bu ortamda, ekstra bir maliyet üstlenmek istemiyorlar.
Avrupalı telekom şirketleri Deutsche Telekom, Orange, Telefonica ve Telecom Italia özellikle 5G ile artan yatırım harcamalarından geri dönüş alamıyorlar. Bunun için AB’ye başvuruda bulunup, büyük teknoloji şirketlerinin internet altyapısının maliyetlerine katkıda bulunmasını talep ediyorlar. Gerekçeleri basit; “Biz üç kuruş, erişim ücreti alıyoruz. Maliyetimizi karşılamıyor. Tüm abonelerin yarısı zaten size gitmek için buna ihtiyaç duyuyor. Maliyete ortak olun” diyorlar.
Diğer taraf ise; “Biz, zaten dijital hizmetlere ve altyapıya yatırım yapıyoruz. Bizim hizmetlerimiz olmasa siz insanlara erişim hizmeti satamazsınız” diyor.
Tartışma büyüyor
AB bakanları düzeyinde bu konu tartışmaya açıldı. AB nezdinde genel çekince, internet şirketlerine böyle bir yatırım katkı zorunluluğu getirilirse, bu şirketlerin bu maliyetleri vatandaşa yüklemeye çalışacakları endişesi.
Avrupa birliği ülkeleri neredeyse iki kampa ayrılmış durumda.
Fransa, Yunanistan, Macaristan, İtalya, İspanya ve Kıbrıs Rum Kesimi internet devlerinden telekom altyapı maliyetlerine katılım payı alınması fikrini desteklerken Polonya, Portekiz ve Romanya tarafsız kalmayı tercih ediyor ancak bir katkı payı alınması fikrine de sıcak bakıyor.
Almanya, Avusturya, Belçika, Çekya, Danimarka, Finlandiya, Hollanda, İrlanda, Litvanya ve Malta ise bu katkı payı olayına karşı çıkıyor.
Ortada bir de AB’nin “ağ tarafsızlığı” yasası var. Bu yasa, hem hizmet sağlayıcıların hem de kullanıcıların internet erişimine eşit şekilde erişebilmesine olanak tanıyor.
AB ülkeleri, bu konuda ortada sıkışmış gibi görünüyor.
Durumun daha net anlaşılabilmesi için bir rapor hazırlanacak. Haziran ayı sonunda hazır olması beklenilen rapora istinaden Avrupa Birliği bir karar verecek.
Bakalım, AB ülkeleri, çoğunluğunu Amerikalı şirketlerin oluşturduğu bu internet şirketlerine bir katkı payı zorunluluğu getirecek mi?