Afrika toplantısının ardından

İlter TURAN
İlter TURAN SİYASET PENCERESİ dunyaweb@dunya.com

Geçen hafta ülkemiz Türkiye-Afrika arasındaki ilişkileri geliştirmeyi amaçlayan bir konferans düzenledi. Böyle bir toplantının Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'ne geçici üye seçilmesi için yapıldığını önerenler olmakla birlikte, bundan öteye bir amacın güdüldüğünü zannederim. Dünya piyasalarıyla bütünleşmiş, sanayii güçlü, ekonomisi büyüyen Türkiye artık dünyanın her bölgesiyle ilgileniyor. Türk ürünlerine yeni piyasalar bulmak, hammadde, enerji ve diğer ithalatımızı çeşitlendirilmiş kaynaklardan makul maliyetlerle karşılamak güncel dış politikamızın vazgeçilmez hedeflerinden biridir.

Kutuplararası rekabetten yararlanan Afrika, soğuk savaşın bitmesinden sonra uluslararası politikanın gündeminden düşmüştü. Bu ilgisizlik Çin'in işine yaradı. Gelişen sanayiinin uzun vadeli ihtiyaçlarını mevcut piyasalardan karşılamasının zorlaşacağını kestiren Çin, Afrika'ya nüfuz etmekte başarılı olmuştur. Bir yandan yardım, diğer yandan yatırım programlarıyla etki alanını genişletmiştir. Elliden fazla Afrika ülkesinde büyükelçiliği bulunmaktadır. Çin'in sömürgeci bir geçmişi olmaması, zengin ülke olarak görülmemesi, otoriter ve sosyalist (?) bir siyasi sisteme sahip olması Afrika ülkeleri arasında kabulünü kolaylaştırmaktadır.

Türkiye'nin Kuzey Afrika dışında Afrika'da uzun geçmişi yoktur. Afrika ülkeleri arasında ne kadar tanındığı bilinmemektedir. Bir dönemde iş dünyamızda bir Nijerya rüzgarı esmiş fakat bu ülkede iş yapmanın kolay olmadığı, risklerin bir hayli yüksek olduğu anlaşılınca, heyecan durulmuştu. Somali'ye gönderilen Birleşmiş Milletler Barış Gücü'ne bir ara biz de katılmıştık. BM operasyonu sonlandırıldı, çekildik. Güney Afrika'nın ilk siyah lideri Nelson Mandela'ya Atatürk Barış Ödülü de vermek istemiştik. İyi araştırılmadan verilen ödül geri tepti, Mandela Kürt sorununda Türk hükümetlerinin izlediği yöntemlere karşı çıkarak ödülü reddetti. Muhtemelen eksik ve yanlı bilgilendirmeden kaynaklanan tutumu halkımızı rencide etti. Ancak bir yandan Türkiye'nin bölgesinin güçlü devleti olması, diğer yandan Türk ekonomisinin ihtiyaçları Afrika ülkeleriyle yakından ve düzenli ilgilenmemizi zorunlu kılıyor. Mevcut on ikiye ilaveten on beş Afrika başkentinde daha diplomatik temsilcilik açma kararımız hükümetimizin de durumu böyle değerlendirdiğini ve ona göre bir yol çizdiğini gösteriyor.

Afrika ile ilişkilerimizi geliştirirken bazı sorunlarla karşılaşmamız doğal. Afrika ülkelerinin çoğunun içte etnik temelli sorunları var. Birbiriyle ihtilafları var. Demokrasi ile yönetilen ülke sayısı az, diktatörlükler yaygın, bir kısmı acımasız. Dolayısıyla ülkemiz bazı Afrika ülkeleriyle yakınlaşmanın diğerleri üzerinde olumsuz etki yapacağını, kanlı liderlerle dostluğun ülkemize itibar kaybettireceğini hatırlamak zorunda. Örneğin, Darfur katliamının mimarı Beşir'i izzet-ikram karşıladık. Cumhurbaşkanımızın tavsiyelerini dinledi, inkarcı cevaplarıyla ciddiye almadığını gösterdi, ardından "Beni ancak şeriat mahkemesi yargılar" diyerek ülkemizin gerilimli ortamında hükümeti sıkıntıya sokacak, saygısızca bir beyanat verdi, çekti gitti.

Afrika ülkeleriyle toplantı düzenlemenin isabetinden kuşku duyulmamalıdır. Ancak her ülkeyi memnun etmenin imkansız çabasıyla ilkesiz hoşgörü sergilemek Türkiye'ye Afrika'da ve dünyada saygınlık kazandırmaz, ülkemizi sıradanlaştırır. Biraz daha ciddi olmayı da becerebilsek daha kazançlı çıkacağımız kesindir!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
G7 nereye gidiyor? 04 Eylül 2019