AFD'den yatırım projelerinin karbon ayak izini ölçen araç

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN didem.eryar@dunya.com

Fransız Kalkınma Bankası AFD, 2006 yılından bu yana kendi neden olduğu karbon emisyonlarını ölçüyor ve bunu azaltmanın yollarını arıyor. Banka 2007 yılında ise bu uygulamayı genişleterek, finanse ettiği projelerin çevresel etkilerini hesaplama kararı aldı. AFD tarafından bu amaçla gerçekleştirilen araç her kurumun kolaylıkla kullanabileceği şekilde basit bir şekilde tasarlandı.  AFD, bu araç sayesinde bir yandan projelerin karbon emisyonlarını ölçüyor, diğer yandan karbon azaltımına yönelik uygulamaların ne derece etkili olduğunu izliyor. Bu sayede yatırım stratejileri daha etkili bir şekilde belirleniyor.

Banka bu kapsamda, yerel iş ortaklarına ve birlikte çalıştığı ticari bankalara karbon hesaplama aracı teknolojisini transfer ediyor. Örneğin Çinli bankalar bu yöntemi hem AFD tarafından desteklenen projelerinde, hem de AFD dışında gerçekleştirdikleri projelerde uyguluyorlar.  Amaç, yapılan işin ortaya çıkardığı sonuçları hesaplamak ve gelecekte daha iyi kalkınma projelerine imza atabilmek. Herkesin enerjiye ulaşımını destekleyen ve bu nedenden dolayı yenilenebilir enerji projeleri ile enerji verimliliğine odaklanan AFD'ye göre, küresel ısınma ve kalkınma birbiri ile yakından bağlantılı ve birlikte ele alınması gereken iki konu.  Bu kapsamda AFD'nin kredi sağladığı projelerin büyük bir bölümü "düşük karbon" projelerinden oluşuyor ve küresel ısınma ile kalkınmaya odaklanıyor.

Banka Türkiye'ye yönelik geliştirdiği "Türkiye İklim" programı kapsamında da büyük bankalar yoluyla KOBİ'lerin enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji projelerini destekliyor.

AFD, bu kapsamda, yazılım programı olarak kurumlara sunulabilen karbon ayak izi ölçme aracını Türkiye'deki bankalara daha yakından tanıtmayı amaçlayan bir workshop düzenledi. Workshop'un  hedefi, AFD tarafından desteklenen projelerin yöneticilerine, projelerin karbon içeriğini anlatmak ve projeleri küresel ısınma ile uyumlu hale getirerek daha verimli bir sonuca ulaştırmak.

Workshop'u gerçekleştiren AFD İklim Değişikliği Sorumlusu Olivier Grandvionet karbon emisyonlarında yüzde 25.9 ile en önemli payın enerji arzından kaynaklandığını, bunu yüzde 19 ile sanayi sektörünün izlediğini ifade ediyor. İklim değişikliğinin sadece hava sıcaklığının ısınması anlamına gelmediğine dikkat çeken Grandvionet, asıl sorunun iklim değişikliğinin dünya genelinde yol açtığı olumsuz etkiler olduğunu ifade ediyor. Ekosistemin zayıflaması, deniz seviyesinin artması, insan sağlığının olumsuz etkilenmesi, jeopolitik risklerin artması bu etkilerin başında geliyor. "Dünya bugün üretilenden daha fazla petrol tüketmeyecek" diyen Grandvionet, bankaların küresel ısınma konusunda yapabileceklerine dikkat çekiyor. Bunların başında petrol fiyatlarındaki artışa yönelik çözümler üretmek; karbon finansmanı sağlamak ve karbon fiyatı belirlenmesinde yönlendirici olmak; küresel ısınmanın projeler üzerindeki etkilerini ölçümlemek geliyor. Granvionet, bankaların bir diğer önemli görevinin ise karbon ayak izini ölçmek olduğunu belirtiyor. Karbon ayak izini ölçmek, karbon finansmanına ulaşmak; projelerin etkinliğini ölçmek açısından önem taşıyor. Granvionet, karbon ayak izi ölçümlemesinin yakın gelecekte mecburi bir uygulama olabileceğine de dikkat çekiyor.

Aracın amacı, bir projenin yol açtığı veya azalttığı karbon emisyon oranına yönelik bir tahminde bulunmak. Basit bir şekilde sunulan ve sınırlı bir veri ile çalışan araç, proje gerçekleştirilmeden önce uygulanabiliyor. İlk aşamada, yatırım ve operasyon aşamalarında projelerin yol açacağı karbon emisyonları hesaplanıyor. İkinci aşamada ise, projenin sağlamlığı ölçümleniyor. Bu sayede, küresel ısınma unsurları dikkate alınarak, projenin tasarımı iyileştiriliyor. Karbon ayak izi ölçme aracının detaylarına www.climatechange.afd.fr <http://www.climatechange.afd.fr> adresinden ulaşmak mümkün.

AFD'nin, 2009 yılında 18 iklim dostu projeyi desteklediğine dikkat çeken Grandvionet, bu sayede 4.8 milyon tonluk CO2 emisyonunun azatlığını ifade ediyor. Bu oran, 1.8 milyon otomobilin ürettiği karbon emisyonuna denk geliyor.

Karbon yönetimi ve küresel ticaret

Çevrenin korunması ve ticaret arasındaki bağlantı hiçbir zaman bugünkü kadar önemli bir boyut kazanmamış ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tarafından somut bir şekilde masaya yatırılmamıştı. Karbon yönetimi ve ticaret ilişkisinin bu derece sorun yaratmasının temel nedeni, karbon emisyonlarını azaltmak isteyen ve karbon ticaretine yönelen gelişmiş ülkeler ile, bu konuda henüz pek harekete geçmeyen gelişmekte olan ülkeler arasındaki farkın büyümesinden kaynaklanıyor. Etkin bir iklim anlaşmasının uluslar arası ticareti yok sayması mümkün değil. Uluslararası ticaret sisteminin de, küresel ısınma karşısında ticaret kurallarında değişiklik yapılmadan devam etmesi mümkün değil.

Küresel ısınmaya uluslararası düzeyde bir çözüm bulunamaması, küresel ticaretin ise karbon emisyonlarını hızla artırmaya devam etmesi sorunun geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Küresel Ekonomi Sempozyumu'nda da masaya gelmesine yol açtı. Uzmanlar konuya farklı çözüm önerileri getiriyorlar. Columbia Üniversitesi Doğal Kaynaklar Enstitüsü'den Prof. Scott Barrett'a göre ülkelerin iklim anlaşmasına yaklaşımlarının değiştirilmesi gerekiyor. Yani, ekonomi genelinde emisyon sınırlarından bahsetmek yerine, problemin parçalara ayrılması, emisyon türlerine ve sektörlere göre farklı uygulamalar getirilmesi gerekiyor. "Elektrik gibi ticaretin yoğun olduğu sektörlere farklı uygulamalar getirmek lazım. Bu sektördeki karbon emisyonunu sınırlamak için, ticarete getirilecek sınırlamalar yeterli olmayacaktır" diyen Scott, şöyle devam ediyor: "Çelik ve alüminyum gibi ticarete duyarlı sektörler için yeni bir seviye belirleme alanı yaratmak gerekiyor. Bu standartların hem üretici hem de tüketici ülkeler tarafından belirlenmesi gerekli. Ulaşım gibi sektörlerin emisyonlarının ise daha teknik standartlar doğrultusunda izlenmesi gerekiyor."

Konuya çözüm önerisi getiren diğer iki isim de Kiel Enstitüsü'nden Setareh Khalilian ile Rolf J. Langhammer. Her iki uzmana göre, bu konuda deneyimli olan ülkeler karbon vergisini desteklemek yerine, temiz teknoloji transferini desteklemeliler. Khalilian ve Langhammer bu önerilerini şu şekilde dile getiriyorlar: "Bu transferi gerçekleştirmek için, ülkeler kendi şirketlerinden ulusal teknolojilerini kullanmalarını isteyecek düzenlemeler getirebilir veya tüm dünyadaki üretim merkezlerinde geçerli olacak teknoloji ve çevre standartları belirleyebilirler. Buna ek olarak, kalkınma amaçlı destek verdikleri projelerde temiz teknolojilere odaklanabilirler. Bu kapsamda, gelişmiş ülkeler ve gelişmekte olan ülkeler olmak üzere, her iki taraf arasında anlaşma sağlanması için, küresel bir emisyon sistemi veya küresel bir karbon fiyatı belirlenebilir. Karbon vergisi sayesinde küresel bir fon yaratılır ve gelişmiş ülkeler küresel ısınma ile mücadele için bu fondan yararlanabilirler. Bu fondan kimin ne şekilde yararlanabileceğini ise Dünya Bankası, BM Kalkınma Fonu gibi uluslararası organizasyonlar belirleyebilir."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar