Adnan Bali'nin Almanya'da verdiği özel mesaj

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]



Geçen cuma Almanya'daydık…
Düsseldorf'da…
Almanya Türk Ekonomi Günü'ne katıldık…
Bu yıl üçüncüsü yapılan toplantıyı Avrupa Türk İşadamları ve Sanayicileri Derneği düzenliyor…
Kısa adı ATİAD…
Toplantının ana konuşmacısı Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali'ydi…  
Dünya ve Türkiye ekonomisinden, bankacılıktaki gelişmelerden bahsetti…
Önemli mesajlar verdi…
Bir de özel röportaj yaptık Bali ile…
Orada da önemli mesajlar var…
O mesajları bugün gazetemizin manşetine taşıdık…  
Ancak bu yazıda sizlerle paylaşacaklarım ise konuşmasının daha özel olan bölümü…
Hayat hikayesinden bir kesit…

***

Hikayeye geçmeden önce söyleyeyim:
Doğrusu, Bali'nin anlattıklarından o salondaki herkes etkilendi…
Hiç bilmedikleri bir hikaye değildi belki…
En azından tema bakımından…
Mutlaka benzer hikayeleri duymuş olmalıydılar…  
Ancak Adnan Bali öyküyü öyle anlattı ki…
Edebiyatçılara taş çıkarırcasına…
Sıradan bir öykü dinleyeceğini düşünenler…
Türk ya da Alman…
Konuşma bittiğinde ayakta alkışladı…

***

Gelelim hikayeye…
Aynen aktarıyorum…
Adnan Bali'nin Almanya Türk Ekonomi Günü'nde yaptığı konuşmanın son bölümü şöyle:
"Size bu bölümde bu ülkeye dair özel bir hikaye anlatmak istiyorum…
Tarih 30 Ekim 1965…
Ben daha iki, babam 34 yaşındayken…
Türkiye ile Almanya arasındaki işgücü anlaşması kapsamında…
Gaziantep'in İslahiye ilçesinden…
Sevgili hocam Kenan Mortan'ın çok güzel ifade ettiği "vatan olan gurbet" Almanya'ya işçi olarak çalışmaya geliyor…

***

Alman irtibat bürosunda sıkı bir sağlık muayenesinden geçtiklerini anlatırdı babam…
İstenilmedikleri anda geri döneceklerini taahhüt ederek giriyorlar bu ülkeye…
Sirkeci'den başlayan çok uzun tren yolculuğu…
Başka yerlere dağılacakları Münih'te bitiyor…
Oradan da çalışacağı maden işletmesinin bulunduğu Kassel'e...
Toplu olarak kaldıkları yerlerde büyük bir hayat mücadelesi başlıyor…
Memleketten getirilmiş sınırlı para…
Ve daha uzun süre, daha az harcayarak dayanmak için saklamaya müsait yiyeceklerle…


***

Böyle bir ortamda…
O tarihte…
Babam birikmiş parasının büyük bölümünü bir dil kursuna yatırarak…
Öncelikle muntazaman dil öğrenmeyi hedefliyor…
Arkadaşları başta çok yadırgıyorlar babamı…
Zaten sınırlı olan parasını böyle bir şeye 'çarçur ettiği' için…
Oysa babam yıllarca grameriyle, artikeliyle Almanca öğrenmesinin ona ne imkanlar yarattığını…
Böylelikle Almanya'ya nasıl uyum sağladığını anlattı bize…
(Bali bu sözleri söylerken hemen önümüzde oturan toplantının bir Alman katılımcısı hanım, kulaklıklarını çıkararak yanındakine "schlau" dedi…  Sorduk, "kurnaz" demekmiş…)
 

***

Devam etti Bali:
"Evet, böyle meşakkatle mücadele ile geçen yıllar…
Bize öyle söylendiği için…
Her yılın 6'ıncı ayında babalarının kesin dönüş yapacağını bekleyen çocuklar…
Ve bize çok uzun gelen yıllar sonra kendi işyerini de kurduğu Almanya'dan
70'li yıllarda Türkiye'ye dönen bir baba…
Biz çocukların hayatında karşılığını bulan ise;  
O yıllarda hem anamız hem babamız olan fedakar bir anne…
Yazıp gönderdiğimiz ve hasretle cevabını beklediğimiz mektuplar…
Aile büyükleri dahil doldurulup karşılıklı gönderilen kasetler…
Yüksel Özkasap'tan, Şükran Ay'a…
Nurettin Dadaloğlu'ndan Neşet Ertaş'a plaklar…
Bir pikap ve şarkılar, "Sevda Yüklü Kervanlar"
Kesin dönüşte bir bisiklet…
Paul Breitner çıkartmalı bir Adidas krampon…
Türkiye'de yayın henüz olmadığı için Suriye televizyon yayınında ilk kez bir Saba televizyon ekranında izlenen asimetrik barda siyah beyaz jimnastik görüntüleri…
Ve yeterli elektrik olmadığı için bir türlü çalıştırılamayan bir Siemens çamaşır makinesi…

***

Ailemizin ilk Almanya serüveni böyle...
Aradan 30 küsur yıl geçiyor…
Euro'nun yürürlüğe girişinden önceki geçiş dönemi çalışmalarına Türk Merkez Bankası önemli katkılar koyuyor…
O çalışmalara İş Bankası'ndan orta düzey bir yönetici olarak gönüllü aktif katılımım nedeniyle…
Bundesbank'ın 1 hafta süreyle Almanya'da ağırlama davetine…
Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi olan Bilsay Kuruç hocamın layık görmesiyle ben katılıyorum…
Ve 30 yıl kadar sonra bu kez Bundesbank'ın konuğu olarak…
Havaalanında bir limuzinle karşılanarak bu ülkeye giriyorum….
Babamın bu ülkeye giriş şekli aklıma geldiğinde gözyaşımı tutamıyorum…
Hemen babamı arıyorum…
Bir an evvel bunu paylaşmam lazım…
Karşılıklı konuşuyor muyuz?
Ağlaşıyor muyuz?
Anlatamam…     
Ama hayatımın en kıymetli anlarından biridir…

***

Bundan da yaklaşık 15 yıl sonra…
Bu kez de İş Bankası Genel Müdürü olarak…
Burada siz değerli katılımcılara bir konuşma yapmak üzere davet edildiğimde…
Babamı aradım…
'Gel seni de götüreyim…
Güzel olacak' dedim…
Şu anda 81 yasında olan babamla çok şükür ki burada bir aradayız..."

***

Bali'nin konuşması bu noktada alkışlarla kesildi…
Yoğun alkışlarla…
Ön sırada oturan babası Aziz Bali ayağa kalktı…
'Canlarım' diyerek, Alman ve Türk katılımcılardan oluşan yaklaşık 600 kişilik salona döndü ve onları selamladı…
Bali, dakikalarca süren alkışların daha da uzayacağını görünce alkışların bitmesini beklemeden sürdürdü konuşmasını:
"Bu sadece bize ait bir öykü değildir…
Bu yaklaşık yarım asırlık bir sosyal ve ekonomik gelişmenin…
Dönüşümün…
Ülkemin ve kurumumun bize sunduğu bir fırsat eşitliğinin öyküsüdür...
Ve ifade etmeliyim ki;
Bizim jenerasyonun yaptıkları…
Babalarımızın, annelerimizin yaptıkları ve katlandıkları zorlukların yanında hala bir hiçtir...
O kadar ki, başta ifade etmedim…
Kendisini yolcu eden…
Ve hasretliğe dayanamayan yüreğinin durmasıyla…
Babasını…
Yani dedemi…
Daha Türkiye'den ayrılmadan o gece kaybettiğini bilmeksizin…
Gurbete giden bir oğlun öyküsüdür..."

***

Evren Şekerci…
Alman WDF televizyonundan…
Toplantıyı o sunuyordu…
Bali'nin konuşmasından sonra, "Bugün buradaki herhangi bir konuşmada gözlerimin dolacağını hiç düşünmemiştim" dedi…
Herhalde başkaları da aynı fikirde olsa gerek ki, Şekerci'nin bu sözleri de uzun uzun alkışlandı…

***

Türkiye'den Almanya'ya işçi göçünü başlatan anlaşma 30 Ekim 1961'de imzalandı…
O zaman Federal Almanya'nın başkenti Bonn'un Bad Godesberg semtindeki Türkiye Büyükelçiliği'nde…
12 yıl sonra Almanya yabancı işgücü alımına son verdi…
23 Kasım 1973'te…
Bu tarihe kadar aile bireyleri hariç, Almanya'daki Türk işçisi sayısı 900 bine ulaşmıştı…
Anlaşmanın imzalandığı 1961'den bugüne 50 yıldan fazla bir zaman geride kaldı…
Türkiye'den ilk gelenler çoktan emekli oldu…
Kimi yurduna döndü…
Büyük bir kısmı ise artık vatan edindiği bu ülkede yaşamaya devam ediyor…
Ailesi ve çocuklarıyla…  

***

ATİAD Başkanı Prof. Recep Keskin…
Kendisi de bir göçmen…
1968 yılında gelmiş Almanya'ya…
Bu ülkede, bugün 2.5 milyonu aşan bir nüfusa sahip olduğu belirtilen Türk toplumuna ilişkin bir bilgi verdi…
Daha doğrusu Almanya'daki Türk toplumunun bir başka boyutu gözler önüne serdi…
Türk girişimciler tarafından kurulan işletmelerin Alman ekonomisine katkılarını…
Rakamlarla…
8 milyar euro yatırım…
82 bin Türk girişimci…
İşletmelerinde 400 bin çalışan ile…
Yılda 40 milyar euro ciro yapıyor…
Ve önümüzdeki 10 yıl içerisinde;
Girişimci sayısının 130 bine…
İstihdam sağladıkları kişi sayısının 750 bine…
Yatırım hacimlerinin 18 milyar euroya…
Cirolarının ise 70 milyar euroya yükselmesi bekleniyor…
Bilginize…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar