Adı 'İpek' olsa da yol taşlı

Şant MANUKYAN
Şant MANUKYAN Ekofobi [email protected]

İpek Yolu, serbest ticaretin “liderliğinin” devralınması, gelişmekte olan piyasalara fon girişleri manşetlerine Çin’in kredi notunun düşmesi ile çok kısa bir ara verdik. Kısa zira uzun süredir, Türkiye örneğinde de gördüğümüz üzere, finans piyasaları kredi notlarını çok ciddiye almıyor. Elbette 2008 krizine giden yolda rating şirketlerinin başarısızlığı bu durumun başlıca nedenlerinden bir tanesi. Ancak kriz sonrası yapılan düzenlemeler neticesinde rating şirketlerinin daha güvenilir bir hale geldiğini söylemek de hatalı olmaz.

Moody's'in Çin kararına gelirsek; 1989 yılından bu yana ilk kez Çin’in notu aşağı yönlü hareket etti ve Aa3’ten A1’e geriledi. Yabancı para cinsinden borcu yüksek olmayan ve Çin gibi büyük bir ekonomi açısından bu durum ciddi bir sorun teşkil etmeyecektir. Elbette uluslararası piyasalarda borçlanan Çinli şirketler açısından teoride daha yüksek maliyetler anlamına gelse de işlerin hemen yarın karışacağını söylemek zor. Bu noktaya kadar finans piyasaları haklı. Ancak Moody’s’in tespitlerinin de tamamen yersiz olduğunu söylemek doğru olmayacaktır. Evet Çin’in bir “ülke” olarak “borcunu ödeyememe” sorunu hiçbir zaman söz konusu olmayacaktır.

Ancak borçla büyüyen ekonomi ve banka bilançolarının kalitesi sorunu da tartışılmaz bir şekilde tehlikeli sulara girmiş durumda. Merkezi hükümet aksi görüşü sık sık seslendirse de KİT ve yerel hükümetlerin borçları/bonoları çoğu zaman kamu borcu olarak algılanıyor ve fiyatlanıyor. Bu da söz konusu isimlerin daha pervasız bir şekilde kredi almalarına veya projeleri finanse etmelerine neden oluyor. Bu projeler çoğu kez verimlilik hedefinden ziyade kısa vadeli büyüme hedeflerine yönelik yapıldığından orta vadede maliyetini çıkartabilecek niteliğe sahip değil. Bu nedenle zaman içinde banka bilançolarında aslında ölü olan krediler birikiyor ancak asla bu şekilde muhasebeleştirilmiyor.

En kötümser analizleri incelediğinizde Çin bankacılık sisteminin GSYİH'ya oranının yüzde 300'ü aştığı ve kredilerde sadece yüzde 10'luk bir batığın bile büyük bir krizle sona ereği yorumlarını görebilirsiniz. Perakende müşterilere satılan yapılandırılmış ürünlerden bahsetmiyorum bile. Elbette ki ekonominin yüzde 30'una gelecek bir kayıp devletin mecburen müdahalesi ve muhtemelen de para basması ile son bulacaktır. Rezervlerinin büyük olması ve onları kullanarak bankacılık sistemini yeniden sermayelendirmesi de temelde aynı sonucu doğurur. Bir ödemeler dengesi krizinden bahsetmediğimizden yüksek rezervlerin böyle bir senaryoda avantajı olmayacaktır.

Ancak daha gerçekçi bir senaryo hükümetin bu tip bir krize izin vermektense uzun yıllar sürecek çok düşük büyüme oranlarını kabullenmesi olacaktır. Nitekim daha önce de paylaştığım üzere Çin’in büyüme oranını yüzde 4-5 seviyelerine doğru gevşerken göreceğiz. Sonbaharda yapılacak kongre öncesinde kötümser beklentiler kontrol altında tutuluyor. Ve hatta haziran ayında MSCI Çin-A hisselerini gelişmekte olan ülkeler endeksine dahil ederse yeni bir Çin hevesi bile görebiliriz. Ancak tüm bunlar Moody’s'in hiçbir şekilde kayda alınmaması gerektiği anlamına gelmiyor. Aksine fay hattı üzerinde baskı birikmeye devam ediyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dijital Paraya Geçiş 27 Eylül 2019
ECB’nin alternatifleri 26 Temmuz 2019