Adalette çifte standart!

Avukat Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR
Avukat Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR funda.yavaslar@dunya.com

İki gün sonra (20 Şubat) değerli konut vergisi (DKV) beyanname verme süresi sona eriyor. Aynı so­kakta, hatta aynı apartmanda otu­ran iki kişiden biri sıfır vergi öder­ken, diğeri DKV yüküyle karşı kar­şıya olacak. 2024 yılında bina vergi değeri 12.880.000 TL’yi aşan bir­den fazla mesken nitelikli taşın­mazı olanların (intifa hakkı sahip­liği dahil) DKV beyannamesi ver­mesi gerekiyor. Değeri 12.880.000 TL’yi aşan konutlar arasından sa­dece değeri en düşük olan vergi dı­şında.

Bu vergi, “zenginlerden alını­yor” algısıyla kamuoyunda belki sempati topluyor. Ancak işin aslı şu: Yüksek enflasyon, DKV’ye tabi konut değerini orta sınıf için eri­şilebilir konut fiyatlarına yaklaştı­rıyor. Üstelik, DKV’ye tabi olacak mesken nitelikli taşınmazı belir­lemede esas alınan bina vergi de­ğeri, yasa gereğince her yıl yeni­den değerleme oranının sadece “yarısı” kadar artırıldığı için, bu vergiden etkilenmeyecek kesim hızla daralıyor. Kısacası, DKV’nin orta sınıfa ulaşması yalnızca bir zaman meselesi.

Anayasa Mahkemesi kararları engel değil

Halihazırda Anayasa Mahkeme­si (AYM), 18 Mayıs 2023 tarihinde verdiği iki ayrı kararında DKV’nin Anayasa’ya aykırılığı iddialarını reddetti. Her ikisi de TBMM üye­leri tarafından açılan davalarda;

-“DKV gelirinin mahalli ida­relerin bütçesine değil genel büt­çeye gitmesinin AY md.90 ve md.127’ye aykırılığı” (E.2020/11),

-“paylı ve elbirliğiyle or­tak olan mükellefler açısından DKV’nin matrahının AY md.73, f.1 ve md.10’a aykırılığı” (E.2020/42)

ileri sürülmüştü. Ancak şu ana kadar, DKV’nin hukuki anlam­da çifte vergilendirme olduğu, çe­şitli açılardan mülkiyet hakkını ölçülülük ilkesine aykırı şekilde sınırladığı konularında AYM bir inceleme yapmadı.

Verginin mali güçle orantılı olması ilkesi bakı­mından incelemesini ise, farklı bir bağlamda yaptı. AYM’nin bu iki kararı, DKV’nin tekrar AYM önü­ne götürülmesine bir engel değil. Çünkü, “Anayasa Mahke­mesinin işin esasına gi­rerek verdiği red kararı­nın Resmî Gazetede ya­yımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Ana­yasaya aykırılığı iddia­sıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.” şeklinde­ki Anayasa’nın 152’nci maddesi, AYM’nin so­mut norm denetimi çerçevesin­de verdiği kararlar için geçerli, yoksa soyut norm denetimi de­ğil!

Buna karşılık AYM’nin mev­cut kararları soyut norm deneti­mi çerçevesinde verilen kararlar olduklarından, mükelleflerin be­yannamelerini ihtirazi kayıtla (da­va açma hakkını saklı tutarak) ve­rip, açacakları davada Anayasa’ya aykırılık iddialarını dile getirme­leri mümkün. DKV vergi mahke­mesi, BİM ve Danıştay önünde tartışma konusu yapılıp, bireysel başvuru yoluyla AYM’ye ve ora­dan da AİHM’e kadar götürülebi­lir. Dolayısıyla, DKV’nin Anaya­sa’ya uygun olup olmadığı konusu, özellikle temel hak ve özgürlükler bağlamında güncelliğini halen ko­rumakta.

Değerli konut vergisi niçin Anayasa’ya aykırı?

Öncelikle, DKV esasında bir emlak vergisi (EV). Çünkü;

-tüm DKV mükellefleri aynı zamanda EV (/bina vergisi) mü­kellefidir,

-aynı taşınmaz, hem DKV’nin hem de EV’nin konusudur,

-hem DKV hem de EV (/bina vergisi) bir takvim yılını esas al­makta olup, dönemseldir.

Gerek ulusal gerek uluslarara­sı hukukta çifte vergilendirme ni­telendirmesinde belirleyici olan, vergi konusu, vergi mükellefi ve vergilendirme dönemidir. EV ve DKV, aynı vergi mükellefinin ay­nı vergi konusu (/mali gücü) üze­rinden aynı döneme ilişkin olarak alındıklarından, burada hukuki anlamda bir çifte vergilendir­me söz konusudur. Başka hususla­rın yanısıra, öncelikle bu çifte ver­gilendirme, DKV’nin mülkiyet hakkını ölçülülük ilkesine ay­kırı şekilde sınırlandırmasına yol açmakta, ayrıca verginin ma­li güçle orantılı olması ilkesine aykırılık yaratmaktadır. Konuy­la ilgili kapsamlı açıklamalarımı, 2023 yılında bu köşede yayınladı­ğım 24 ve 31 Ekim tarihli yazıla­rım ile Maltepe Üniversitesi Hu­kuk Fakültesi Dergisi 2023/2 Sa­yısı’ndaki makalemde yapmıştım.

Değerli konut vergisinin amacı ne?

DKV ile amaç gerçekten mali gü­cü yüksek kesimi daha fazla vergi­lendirmekse, değeri dudak uçukla­tan işyerleri, arazi ve arsalar niçin DKV dışındalar? Toplamda değe­ri 25.760.000 TL’nin çok üstün­de olan birden fazla konuta sahip olanları DKV mükellefleri arasın­da neden göremiyoruz? Yatlar ni­çin halen motorlu taşıtlar vergisi dışında? Adalette çifte standart ni­ye? Evrensel eşitlik ilkesi, herke­sin aynı ilke ve kurallara uygun şe­kilde vergilendirilmesini gerekti­rir. Bu ilkelere komşunun kazı için sahip çıkılmazsa, sıradaki kaz sizin kazınız olabilir!

Aynı taşınmaz için hem EV hem de DKV almak, örne­ğin serbest meslek kazancı nede­niyle gelir vergisi mükellefi olan bir kişiden -bu kazancı belli bir meblağı aştığı noktadan itibaren-başka bir isim altında ikinci bir ge­lir vergisi almaktan farlı değildir. Mali gücü yüksek olanlardan daha fazla vergi alınmasını bizzat Ana­yasa emretmektedir. Ama DKV’de olduğu gibi Anayasa’ya aykırı şe­kilde değil! Hukuka aykırılık tep­ki yaratır. Nitekim mali gücü yük­sek kesim çoktan önlemlerini aldı; ya tapular el değiştirdi ya yatırım başka noktalara kaydı ya da taşın­mazın kullanım amacı değiştirildi. Toplanan DKV’nin düşüklüğü hiç­bir şey söylemiyor mu?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar