Adalette çifte standart!
İki gün sonra (20 Şubat) değerli konut vergisi (DKV) beyanname verme süresi sona eriyor. Aynı sokakta, hatta aynı apartmanda oturan iki kişiden biri sıfır vergi öderken, diğeri DKV yüküyle karşı karşıya olacak. 2024 yılında bina vergi değeri 12.880.000 TL’yi aşan birden fazla mesken nitelikli taşınmazı olanların (intifa hakkı sahipliği dahil) DKV beyannamesi vermesi gerekiyor. Değeri 12.880.000 TL’yi aşan konutlar arasından sadece değeri en düşük olan vergi dışında.
Bu vergi, “zenginlerden alınıyor” algısıyla kamuoyunda belki sempati topluyor. Ancak işin aslı şu: Yüksek enflasyon, DKV’ye tabi konut değerini orta sınıf için erişilebilir konut fiyatlarına yaklaştırıyor. Üstelik, DKV’ye tabi olacak mesken nitelikli taşınmazı belirlemede esas alınan bina vergi değeri, yasa gereğince her yıl yeniden değerleme oranının sadece “yarısı” kadar artırıldığı için, bu vergiden etkilenmeyecek kesim hızla daralıyor. Kısacası, DKV’nin orta sınıfa ulaşması yalnızca bir zaman meselesi.
Anayasa Mahkemesi kararları engel değil
Halihazırda Anayasa Mahkemesi (AYM), 18 Mayıs 2023 tarihinde verdiği iki ayrı kararında DKV’nin Anayasa’ya aykırılığı iddialarını reddetti. Her ikisi de TBMM üyeleri tarafından açılan davalarda;
-“DKV gelirinin mahalli idarelerin bütçesine değil genel bütçeye gitmesinin AY md.90 ve md.127’ye aykırılığı” (E.2020/11),
-“paylı ve elbirliğiyle ortak olan mükellefler açısından DKV’nin matrahının AY md.73, f.1 ve md.10’a aykırılığı” (E.2020/42)
ileri sürülmüştü. Ancak şu ana kadar, DKV’nin hukuki anlamda çifte vergilendirme olduğu, çeşitli açılardan mülkiyet hakkını ölçülülük ilkesine aykırı şekilde sınırladığı konularında AYM bir inceleme yapmadı.
Verginin mali güçle orantılı olması ilkesi bakımından incelemesini ise, farklı bir bağlamda yaptı. AYM’nin bu iki kararı, DKV’nin tekrar AYM önüne götürülmesine bir engel değil. Çünkü, “Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.” şeklindeki Anayasa’nın 152’nci maddesi, AYM’nin somut norm denetimi çerçevesinde verdiği kararlar için geçerli, yoksa soyut norm denetimi değil!
Buna karşılık AYM’nin mevcut kararları soyut norm denetimi çerçevesinde verilen kararlar olduklarından, mükelleflerin beyannamelerini ihtirazi kayıtla (dava açma hakkını saklı tutarak) verip, açacakları davada Anayasa’ya aykırılık iddialarını dile getirmeleri mümkün. DKV vergi mahkemesi, BİM ve Danıştay önünde tartışma konusu yapılıp, bireysel başvuru yoluyla AYM’ye ve oradan da AİHM’e kadar götürülebilir. Dolayısıyla, DKV’nin Anayasa’ya uygun olup olmadığı konusu, özellikle temel hak ve özgürlükler bağlamında güncelliğini halen korumakta.
Değerli konut vergisi niçin Anayasa’ya aykırı?
Öncelikle, DKV esasında bir emlak vergisi (EV). Çünkü;
-tüm DKV mükellefleri aynı zamanda EV (/bina vergisi) mükellefidir,
-aynı taşınmaz, hem DKV’nin hem de EV’nin konusudur,
-hem DKV hem de EV (/bina vergisi) bir takvim yılını esas almakta olup, dönemseldir.
Gerek ulusal gerek uluslararası hukukta çifte vergilendirme nitelendirmesinde belirleyici olan, vergi konusu, vergi mükellefi ve vergilendirme dönemidir. EV ve DKV, aynı vergi mükellefinin aynı vergi konusu (/mali gücü) üzerinden aynı döneme ilişkin olarak alındıklarından, burada hukuki anlamda bir çifte vergilendirme söz konusudur. Başka hususların yanısıra, öncelikle bu çifte vergilendirme, DKV’nin mülkiyet hakkını ölçülülük ilkesine aykırı şekilde sınırlandırmasına yol açmakta, ayrıca verginin mali güçle orantılı olması ilkesine aykırılık yaratmaktadır. Konuyla ilgili kapsamlı açıklamalarımı, 2023 yılında bu köşede yayınladığım 24 ve 31 Ekim tarihli yazılarım ile Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2023/2 Sayısı’ndaki makalemde yapmıştım.
Değerli konut vergisinin amacı ne?
DKV ile amaç gerçekten mali gücü yüksek kesimi daha fazla vergilendirmekse, değeri dudak uçuklatan işyerleri, arazi ve arsalar niçin DKV dışındalar? Toplamda değeri 25.760.000 TL’nin çok üstünde olan birden fazla konuta sahip olanları DKV mükellefleri arasında neden göremiyoruz? Yatlar niçin halen motorlu taşıtlar vergisi dışında? Adalette çifte standart niye? Evrensel eşitlik ilkesi, herkesin aynı ilke ve kurallara uygun şekilde vergilendirilmesini gerektirir. Bu ilkelere komşunun kazı için sahip çıkılmazsa, sıradaki kaz sizin kazınız olabilir!
Aynı taşınmaz için hem EV hem de DKV almak, örneğin serbest meslek kazancı nedeniyle gelir vergisi mükellefi olan bir kişiden -bu kazancı belli bir meblağı aştığı noktadan itibaren-başka bir isim altında ikinci bir gelir vergisi almaktan farlı değildir. Mali gücü yüksek olanlardan daha fazla vergi alınmasını bizzat Anayasa emretmektedir. Ama DKV’de olduğu gibi Anayasa’ya aykırı şekilde değil! Hukuka aykırılık tepki yaratır. Nitekim mali gücü yüksek kesim çoktan önlemlerini aldı; ya tapular el değiştirdi ya yatırım başka noktalara kaydı ya da taşınmazın kullanım amacı değiştirildi. Toplanan DKV’nin düşüklüğü hiçbir şey söylemiyor mu?