Adaletin gölgesinde: Trump’ın seçmen bağlılığı sarsılacak mı?

Prof. Dr. Tolga Demiryol
Prof. Dr. Tolga Demiryol Küresel perspektif tolga.demiryol@dunya.com

Beşinci Cadde’nin ortasında durup birini vursam bile seçmen kaybetmem. İnanılmaz.” Geçtiğimiz hafta açıklanan tarihi mahkeme kararının ardından Donald Trump’ın 2016 seçim kampanyası sırasında Iowa eyaletinde yaptığı bir konuşmada sarf ettiği bu söz geldi aklıma.

Trump ne olursa olsun seçmeninin kendisine destek vereceğini düşünmekte haklı mı? Daha da önemlisi hakikatle bağını koparmış bir siyaset mümkün mü? Trump’ın aleyhine sonuçlanan davanın ayrıntıları artık hepimizin malumu. Sırada üç dava daha var ve iddialar çok ciddi.

Özellikle Washington DC’de görülen dava son seçimlerin ardından yaşanan şiddet ve kalkışmayla ilgili. Devam eden hukuki süreçlerin kasım seçimlerinden önce sonuçlanması elbette zor. Ancak mevcut durumda bile makul beklenti Trump’ın siyasi kariyerinin içinde bulunduğu hukuki girdaptan kolay kolay çıkamaması olsa gerek.

Ancak mevzubahis Trump olunca makul ve rasyonel olandan yola çıkmak yanıltıcı olabilir. Geçen haftaki kararın ardından eski başkanın siyasi kariyerinin bitmesi gerektiğini iddia edenler olduğu gibi gerçeklerle ilişkisi oldukça problematik olan Trump’ın ne yapıp edip durumu lehine çevirebileceğini düşünenler de yok değil. Son bir haftada Amerika’da hemen her kamuoyu araştırma şirketi dava sonucunun seçmen tercihlerini nasıl etkilediğini ölçmeye çalıştı.

Bulgular düşündürücü. Kesin bir sonuca varmak için erken ancak görünen o ki Trump cephesinde kayda değer bir hasar yok. En azından şimdilik. Dikkate değer ilk bulgu hemen her araştırmada seçmenlerin yarısından çoğunun dava sonucunu haklı bulmaları. Jürinin doğru karar verdiğini düşünenlerin oranı CBS’in araştırmasında yüzde 57’yi buluyor.

İlginç olan buna rağmen Cumhuriyetçi Parti seçmeninin Trump’a desteğinin pek değişmemiş olması. Reuters/Ipsos’un araştırmasına göre, Cumhuriyetçilerin yüzde 55’i kararın seçimlerdeki tercihlerini etkilemeyeceğini ifade ederken; yüzde 34’lük bir kesim Trump’a oy verme olasılıklarının arttığını iddia etmiş. Araştırmada yer alanların sadece yüzde 11’i Trump’a oy verme olasılıklarının azaldığını ifade etmiş ki, bu oran zaten dava öncesi Trump’a mesafeli duranlara denk geliyor.

Biden'ın oy oranı da arttı

Aynı araştırmadan çıkan önemli bir bulgu kararsız seçmenler grubunda tercihlerinin mahkûmiyet kararından etkilenmeyeceğini iddia edenlerin oranının yüzde 58 olması. Bu grupta kararın ardından Trump’a oy verme olasılığının azaldığını ifade edenler yüzde 26 iken; arttığını söyleyenler yüzde 16. Bununla beraber kimi araştırmalar, Joe Biden’ın oy oranında da 2 puana yakın bir artışa işaret ediyor. Kararsız seçmenin bir kısmının en sonunda Biden’a yönelmeye başlamış olması mümkün.

Yarışın şu ana kadar başa baş ilerlediği dikkate alınırsa bu fark bile belirleyici olabilir, hele de Biden seçim kampanyası bu avantajı koruyabilirse. Ancak Biden’ın durumu lehine çevirmek adına nasıl bir strateji izleyeceği meçhul. Cumhuriyetçi Parti’nin Başkan adayı 15-18 Temmuz tarihlerinde yapılacak parti kongresinde resmileşecek. Kongre'ye giden süreçte Trump’ın hukuki süreçleri eğip bükerek kendi seçmenini mobilize etmekteki becerisi belirleyici olacak.

Mayısta 141 milyon dolar bağış

 Başkan adaylarına yapılan bağışlar da önemli bir gösterge. Trump kanadından yapılan açıklamada mayıs ayında Trump adına 141 milyon dolar toplandığı ve bunun 53 milyonunun Trump’ın suçlu bulunmasını takip eden 24 saat içerisinde yapılan çevrimiçi bağışlardan geldiği ifade edildi. Seçim bağışları konusunda genelde Trump’tan ileride olan Biden’ın da kararın açıklanmasının ardından bu kampanyada bir günde toplanan en yüksek bağış miktarına ulaştığı iddia ediliyor.

ABD’de seçimleri genelde daha çok para toplayan adayın kazandığı dikkate alınırsa, kamuoyu araştırmaları kadar açıklanan bağış miktarlarını takip etmekte de yarar var. Elbette Trump davasının siyasi sonuçları sadece adaylara yapılan bağışlardaki artış ve seçmen davranışı üzerindeki birkaç puanlık etki ile sınırlı değil.

Trump’ın mahkeme kararını tanımaması ve esas olanın kasım ayında seçmenin yapacağı tercih olduğunu ifade etmesi, hukukun üstünlüğü ve demokrasi ile bağdaşması mümkün olmayan bir tutum. Trump’ın kendisini savunma çabası içinde tüm adalet sisteminin meşruiyetini sorgulaması ve seçmene sürekli verdiği “Bugün bana bunu yaparlarsa, yarın size kim bilir neler yaparlar” mesajı üzerine kurguladığı popülizmin uzun vadeli sonuçları olacaktır.

Trump kasımda seçimi kazanabilir ya da kaybedebilir. En az bunun kadar önemli olan kazanırken ya da kaybederken (ve tabii kaybettikten sonra) ABD’de zaten gerilemiş olan siyasi kurumlara ve kültüre vereceği hasarın boyutu.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Savaş ve piyasalar 19 Nisan 2024