Adalet mülkün temeli; liyakate dayalı yönetim de adaletin temelidir
“Adalet mülkün temelidir” sözünün bir insan tarafından söylenmiş en önemli sözlerden birisi olduğunu söylesek mübalağa etmiş olur muyuz? İlk defa Hz Ömer tarafından söylendiği düşünülen bu söz mutad olarak çerçevelenmiş olarak mahkeme salonlarımızda hakim koltuğunun ardında yer alır (Atatürk’e atfedilir.) Ancak sözün kapsadığı felsefi, hatta bilimsel alan, mahkeme de dağıtılan hukuki adaletten çok daha geniştir.
Adaletin temelini oluşturduğu ‘mülk’ tüm dünyayı, hatta bazılarına göre kainatı kapsar. Temel pozitif bilim olan fizikten, temel sosyal bilimlerden iktisata kadar ‘durumlar,’ ‘denge’ noktasına göre ilintilendirilir. Herhangi bir ‘durum’, ‘dengeden’ ne kadar uzaksa, kaotik boyut o kadar güçlenir. Bu da hem dengeye (adalete) olan ihtiyacı artırır, hem de o yöne doğru bir hareketi de doğurur. Fiziksel denge için de, iktisadi denge için de, sosyal denge için de bunu söyleyebiliriz. Eğer denge istikrarlı değilse durum kötüdür. O zaman dengeden uzaklaştıkça, geriye dönme istidadı artmayabilir. Ancak, bu tip ‘istikrarsız dengelerin’ hem sosyal hayatta, hem de fiziki dünyada çok yaygın bir olgu olmadığını düşünebilir, en azından umabiliriz.
Mahkeme duvarlarında yazılı duran “adalet mülkün temelidir” düsturu sosyal hayattaki çok daha geniş dengeyi sembolize eder. Toplumsal hayatın en temel ihtiyaçlarından birisinin adalet olduğu konusunda pek tartışma yoktur. Kanunlara ve bunların uygulanmasına dayalı hukuk sistemleri adaleti dağıtmakla görevlidir. Bu sistemlerin başarısı sonucun gerçek adalete ne kadar yaklaştığıyla ölçülebilir. Hukuk sistemi başarılı olmadığı zaman resmi sistemin dışında toplum ‘yan’ çözümler üretir; mafya gibi. Ancak ‘adalet’ sosyal hayatta da sadece hukuki adaleti kapsamaz. Sosyal adalet (gelir dağılımındaki bozuklukların tazmin edilmesi), fırsat adaleti/eşitliği (fırsatların dağılımındaki adalet), siyasi adalet (siyasi görüşlerin, yaklaşımların temsil edilmesindeki adalet) gibi geniş alanları kapsar sosyal hayattaki adalet kavramı.
Bir ülkenin dış yatırım çekmesinden insanların kendini ülkenin ‘bir parçası saymasına’ kadar adaletin tesis edilmesi sağlıklı bir toplumsal yapının oluşmasında temel rol oynar. Adaletin tesis edildiği bir ülkenin vatandaşı olmaktan insanlar ‘gurur’ duyar.
Peki adalet nasıl tesis edilir? ‘Mülkün’ yani sosyal (ve fiziksel) dünyanın temeli adalet ise, adaletin temeli ne olabilir? Adalet nasıl tesis edilebilir? Cevap; liyakate dayalı (meritokratik) yönetimdir. Toplumsal hayatın ortaya çıkarttığı kamusal (devlet) ve özel karar noktalarına liyakatli insanların getirilmesi adaletin tesis edilmesinin olmazsa olmaz, temel şartıdır. Sistem önemlidir ama ‘sistemin’ temeli de karar noktalarına liyakatli insanların getirilmesidir. Liyakat deyince de teknik niteliklerle birlikte, dürüstlük, sadakat, basiret, dirayet gibi temel yöneticilik ve karar (ya da insanlık) erdemleri akla gelir.
Kur’an-ı Kerim’de “Allah size, emanetleri (işleri) ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder” (Nisa Suresi 58. Ayet) denmesi boşuna değildir. Son söz; şirketinizde de, derneğinizde de, ülkenizde de, kısacası insanın olduğu her yerde, adalet ve liyakate dikkat ediniz.