Ada senin ama plajı tüm halkın!
Hırvatistan’da bir “satılık ada” ilanı önce haber oldu, sonra birilerine 'hayal kurma vesilesi’ oldu, pek çoklarına ‘dert’ oldu ve en sonunda özel mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasındaki çizginin daha da kalın çizilmesine örnek oldu. Bu memlekette ada çok.
Hatta turizm tanıtımlarında sık sık “1000 ada ülkesi” diye tanıtıldığı da vaki. Bu sözün muhtemelen eksiği var fazlası yok. Çünkü değişik kaynaklar, Adriyatik kıyılarında Hırvatistan’ın ‘ada’ sayılabilecek binden fazla toprak parçası olduğunu söylüyor. Bin 244 diye kesin rakam veren de var.
Bunların çoğu ıssız ada. Sadece 15’i 50 kilometrekareden büyük toprağa sahip. Dubrovnik açıklarında, Maloston Körfezi'ndeki Veliki Şkolj adasına 3 milyon 250 bir euroluk satış tabelası konulduktan sonra, birkaç yabancı yatırımcı hemen emlakçıyla temas kurmuş. Zira son yıllarda turizmin gerçek anlamda patlama yaşadığı Hırvatistan sahillerinde, hele de Dubrovnik’e yakın 21 bin metrekarelik ada birilerinin iştahını kabartmış.
Zira neredeyse bir villa fiyatına, dünyanın en güzel denizlerinden birinde bir adanın sahibi olmak hayli düşeş görünüyor. Zaten satıcı da aile çiftliği kurmaktan süper zenginler için eşsiz bir ‘düğün merkezi’ne, istiridye tadım tesislerine kadar pek çok özel proje için kullanılacağını anlatarak pazarlamaya başlamış.
Muhtemelen dünyanın pek çok ülkesinde zenginlere özel ada alıp muazzam malikaneler kuran, kıyılarını da ‘özelleştiren’ birileri düşmüş işin peşine. “Zor” diyenlere de, “Her şeyin, herkesin bir fiyatı var, hallederiz” diye paranın ucunu göstermişler. Ama birilerinin bu işi “kurcaladığı” anlaşılınca medya da haberin peşine düşmüş. Birilerine “hiç cüret etmeyin, ensenizdeyiz” mesajı sayfalara, sosyal medyaya yansımaya başlamış.
Ve “parayı bastırıp her kapıyı açmaya” hazırlananlara şunlar hatırlatılıyor son haberlerde: "Adriyatik'in her yerinde, gerçekten de birilerinin özel mülkiyetinde olan adaların satışına ilişkin ilanlar bulabilirsiniz. Ancak iş Hırvatistan'da bir ada satın almaya gelince mühim bir sorun çıkar, bu yüzden çoğu ada sadece seri ilanlarda kalır.
Çok az yabancı alıcı denize dair mülkiyetin özel mülkiyet kategorisine ait olmadığını bilir. Yani bu adalar özel mülkiyet hakkı olsa da, üzerinde inşaat yapılması yasak olan kamusal ortak mülk sayılır. Deniz kıyısında 6 metreye kadar kıyıya inşaat zaten yapılamaz. İnşaat yasağının istisnası olarak, bir aile çiftliğine ışık yakılır ve bunu alıcı kendine güzel bir villa yapma hayaline dayanak yapar. Oysa çok sınırlı şartlarda yalnızca tarım amaçlı bina, ahır, depo vb. inşa edebilirsiniz.”
Zurnanın zırt dediği yer ve kamusal faydanın özel mülkiyete feda edilemeyeceğinin ifadesi de, kendi mahremiyeti için bir ada satın almak isteyenlere duyuruluyor: “Ada sizin diye sahillerinde halkın yüzmesini, insanların kıyıya çıkmasını yasaklayamazsınız!” Hırvat basını, ülkenin özellikle AB ve Schengen bölgesine dahil edilmesinden sonra, kurdukları inşaat hayallerine mekan bulduklarını düşünüp arsa-arazi alan, hatta ada almak için heveslenen pek çok yabancının baltayı taşa vurduğunu söylüyor.
En azından kamu yararı şimdilik Hırvat sahillerinde ayaklar altında değil. Sahilleri işgal altında olan, vatandaşın para vermeden adım atamadığı plajlarda hak-hukuk kavgaları bitmeyen pek çok ülkeye kıyasla Hırvatlar “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” vahşi kapitalizmine henüz yuları kaptırmadılar; sosyal devlet ile liberal devlet arasında 'gitgel'deler.