Açlıkla terbiye
En gelişmiş teknolojiler, devasa savunma yatırımları, dijitalleşme… İlk olarak metaverse, şimdi ise yapay zekâ… Her şey baş döndürücü bir hızla ilerlese de herkesin hemfikir olduğu konu, insanın tek bir zaafının olduğu. Bu zaaf, özellikle de felaket anlarında kendini hatırlatır bize…
Petrol denizinin üzerindeki Katar’a uygulanan ambargoda ne petrol ne de olağanüstü zenginlik hiçbir işe yaramamış, kısa zamanda gıda sıkıntısı baş göstermiş ve son anda Türkiye’den yapılan gıda sevkiyatı ile Katar ayakta kalabilmişti. Tarihte de kuşatmalar, ambargolar, kale içine hapsetmeler, hep gıdanın silah olarak kullanması değil midir?
Goethe’nin, “Açlık, en akıllı balıkları bile oltaya getirir” sözü bunu anlatmıyor mu? Pandeminin başlangıcında da insanların ilk saldırdığı yerler marketlerin gıda reyonlarıydı. Depremin hemen sonrasında, hayatta kalanların önceliği beslenebilmekti. Özellikle gençlerin bağımlılığı haline gelen sanal dünyaya verilen kısa aralar, çoğu zaman beslenme ihtiyacıyla olmakta.
Ticaretten eğlenceye, eğitimden sosyalleşmeye, her ihtiyaçlarını sanal dünyadan karşılayabildiklerini söyleyen birçok bağımlı, açlık karşısında, gerçek yiyeceklere ne kadar muhtaç olduklarını fark edebiliyorlar mı? Ülkemizin jeostratejik ve jeopolitik konumu, güçlü bir savunma sanayini, sağlam bir ekonomiyi gerektiriyor. Fakat her an, her sektörü ve dış politikayı doğrudan etkileyen asıl gücümüz, sahip olduğumuz bereketli topraklar ve nihayetinde gıda…
Gıda enflasyonu kritik önemde
Yapılan kamuoyu araştırmalarında enflasyon en önemli meselemiz olarak görülüyor. Özellikle de gıda enflasyonu ciddi bir sorun. TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları ile hissedilen arasındaki farkın nedeni, mutfaktaki enflasyonunun daha çok can yakıyor olması.
Enflasyon sepeti içinde gıdanın oranı, dar gelirli açısından çok daha yüksek. Alım gücü giderek azalan düşük gelirli aileler için gıdanın belki tamamı da değil, temel gıda çok daha öncelikli. Karbonhidrat ağırlıklı beslenmek zorunda kalan kalabalık bir yoksul aile için ekmeğin fiyatı, enflasyon için belki de tek kriterdir. Tahıl koridoru vesilesiyle depolarımızın tamamen dolması, lisanslı depolarımızın kapasitelerinin artırılmasını zorunlu kılmakta.
Kocaeli'nin Derince ilçesinde bulunan TMO silosundaki patlama, akla birçok soru işaretlerini de getiriyor. Hindistan’ın pirinç ihracatını yasaklaması ve sonrasında dünya pirinç fiyatlarının sıçraması… Benzer şekilde tahıl koridoru anlaşmasının uzatılmaması, pahalı da olsa alternatif yol olan Tuna Nehri güzergahını Rusların bombalanması, küresel tahıl fiyatlarını yükseltmiştir. Çin, dünya buğday stokunun yarısına sahip.
Böylelikle hem kendini güvende tutuyor hem de küresel piyasaları manipüle edebiliyor. Şimdi ise küresel sömürücülerin Afrika’daki operasyonları dikkat çekiyor. Ülke olarak Afrika’da ağırlığımızın giderek artması, başta Fransa olmak üzere Batılı sömürgecileri rahatsız ediyor.
Türkiye olarak Rus buğdayını işleyip yoksul Afrika ülkelerine transfer edebilme konusundaki çabalarımızı tüm dünya izliyor. Fransa, Afrika’dan kovulurken, Türkiye, kazan-kazan perspektifiyle, tarihten gelen dostluk ve kardeşlik hukukunu da iyi değerlendirerek, Afrika’yı yeniden keşfediyor.
Bu arada yeni kovid varyantlarından bahsedildiğini duyuyoruz. Yeniden bir salgın ve kapanma olmamasını temenni etmekle birlikte, şu veya bu şekilde, dünya üzerinde, özellikle de yakın coğrafyamızda, sıkıntıların, krizlerin ve felaketlerin bitmeyeceğini kabul etmek ve başta gıdada yeterlilik olmak üzere her alanda teyakkuzda olmak durumundayız. Yazının başında söylediğimiz yapay zekâ, daha çok korku ve tehditle gündeme geliyor…
Ancak çok önemli fırsatlar da sunuyor bize. Önemli olan onu yok saymadan, onunla barışık bir şekilde, üretimimizi her alanda katlayabileceğimiz projeleri hayata geçirebilmek. Gelişmeler çok hızlı, küresel düzen yeniden kuruluyor… Sekiz milyonun üzerindeki üniversite öğrencimizle bunu başarabilmemiz mümkün. Yumuşak güç, bölgesel aktör olarak kabul edilen ülkemiz, neden küresel bir oyuncu olmasın?