AÇILIMın öbür yüzü
Bir rüya görelim; doğayı tahrip ettiği için yerel halkla karşı karşıya gelen şirket sahibi ve yetkililer, varolan eğitimlerinin yanı sıra diyelim psikoloji ya da sosyoloji yan dal yapmış hatta ekoloji üzerine eğilmiş olsalar… Ve ayrıca iletişim eğitimi almış olsalar… Gereksiz enerji kaybı, hadsiz mutsuzluk, bilgiden uzak gelişmeler, kontrolsüz öfke yaşanır mı?
İnterdisiplin en sevdiğim konseptlerden biri. Gerçi konsepti keşfeden çoktan keşfetti, atı alan Üsküdar’ı geçti… Nereden yakalarsak kardır!
İnterdisiplin, kabaca farklı uzmanlık alanlarını bir araya getirmek. Kendiliğinden olmuyor, gelişmeler dayatıyor. Bunun bir sonucu olarak üniversitelerin yeniden yapılanması, gençlerimizin farklı hülyalarla, rüyalarını gerçekleştirmesine yol veriyor.
Ne acıdır ki, ülkemizde interdisipline en fazla yaklaştığımız nokta, atanamayan öğretmenlerin polis ve hatta çöp toplayıcısı olması… Utanacak bir şey yok! Kaderimiz, “Ne iş olursa yaparım abi!” den öteye gidemiyor. Pratikten interdisiplin!
HARVARD VARDI BİZ Mİ OKUMADIK
Dünyanın en popüler üniversitesi Harvard’da “disiplinlerarası yatay birleşmeler” diye isimlendirilmiş birçok alan bulunuyor. İncelerseniz, eminim hayal gücünüzü zorlayacak. “Harvard vardı, biz mi okumadık” demeyin ama… Bir örnek vereyim; Bulaşıcı Hastalıkların Epidemiyolojisi! Merak edenler için özetliyorum; biyostatik, epidomiyoloji, uluslararası toplumsal sağlık, sağlık politikaları yönetimi, immünoloji, bulaşıcı hastalıklar bölümlerini birleştirmişler. Amaç, bulaşıcı hastalıkların dağılımı ile görülme sıklıklarını ve nedenlerini inceleyerek çözüm üretmeye çalışmak. Bir örnek daha; Sosyal ve Davranışsal Bilimler… Uluslararası toplumsal sağlık, beslenme, epidemiyoloji alanlarını birleştiriyor. Genel sağlık problemlerini araştırarak, halk sağlığı planları geliştirecekler.
Biraz ondan biraz bundan mantığıyla üretilen programlar değiller. Artık hemen hemen hiçbir konu günlük ihtiyaçlarımıza tek başına cevap vermeye yetmiyor. Disiplinlerin açılımından söz ediyoruz. İşte “açılım” budur. Ben lafı geleceğe, insanlığa ve iletişime getireceğim. İletişim tüm disiplinler içinde özel bir yere sahip. İletişim bir uzmanlık alanı. Dünya çapında büyüyen operasyonları ve farklı ülkelerde hizmet veren yapılarıyla kurumlar “iletişim”e bakış açılarını çoktan değiştirdi.
WELLS FARGO; DİLEK MUTUŞ
Bana şunu soracağınızı biliyorum; interdisipliner yapıyı benimseyen örnek var mı? Olmaz mı, çok… Bu yazının konusunu tespit etmemde ilham veren başarılı bir bankacıdan söz edeceğim, Dilek Mutuş. Mutuş, Wells Fargo Dünya Başkan Yardımcısı. Türkiye, Rusya, Ortadoğu ve Afrika’dan sorumlu. Wells Fargo, dünyanın en yaygın ağa sahip ve “en değerli” bankası. Banka aynı zamanda dünyanın en eski finans kuruluşlarından biri. 160 yaşında. Başarısını kurduğu uzun soluklu stratejik ticari ilişkilere bağlıyor. Mutuş’la sohbet ederken “ne tür bankacılık yapıyorsunuz” dedim, ilişki yönettiklerini söyledi. İki seçeneğim vardı, sosyal ve kibar bir sohbet olarak orada noktalamak ya da “pardon” diyerek devam etmek. Devam ettim. İlişki yönetiminden kastı sosyal kelebek misali değil. İşin ciddi bir matematiği, mühendisliği, psikolojisi, hukuk ve sosyolojisi, kültürel dokusu, regülasyonu, tarih bilgisi var. İşletme eğitimi, ekonomi geçmişi, gelecek bilimi ve dahasını barındırıyor...
YEREL SAAT DİLİMİ VE DİLİ
Dünyanın dört bir yanında 24 saat yerel pazar, yerel saat dilimi ve yerel dil desteği sağlıyorlar. Burada çalışanlara tek başına bankacı demek mümkün değil. Banka “çeşitlilik politikası” uyguluyor. Ne anlama geliyor diyecek olursanız bir örnek vereyim; iş ilanlarında klasik bankacı aramıyorlar, çoktandır işlerine yaramadığını düşünüyorum. Ekonomi, işletme gibi klasik bölümler dışında sosyal bilimler, organizasyon psikolojisi gibi alanlar da tercih ediliyor.
Merak ettiğim konuların başında “ilişki yönetimi” geliyordu, ne anlamam gerektiğini sordum: “Şirketimizin başarısı, müşterilerimizle olan ilişkimizi sürekli olarak güçlendirme üzerine kurulu. Bu sayede finansal olarak başarılı olmasını sağlıyoruz. Uzun vadeli finansal ihtiyaç ve hedeflerini anlamak için çok yakın çalışıyoruz. İlişki yönetiminde başarılı olmak esas. Müşteriye bütüncül, ihtiyaca ve kendisine özelleştirilmiş çözümler sunuyoruz.”
İLİŞKİNİN BÖYLESİ
Dünyanın en yaygın bankasında, özel üretim nasıl yapılabilir diye üsteleyince, ilişki yönetimini konseptini açtı; “Yerelde, müşterinin zaman diliminde ve dilinde çalışıyoruz, ihtiyaçlarını anlıyor, piyasadaki gelişmelere yüzde yüz hakim olarak hizmet veriyoruz. Yerel temsilci ofislerimiz bizim için çok önemli.”
İlişki radarlarında yer alan grupları tarif etmesini istedim Mutuş’tan; yerel ve uluslararası finansal kuruluşlarına, Merkez Bankalarına, ülke fonları da dahil banka dışı kuruluşlara, Dünya Bankası ya da OPIC gibi çok uluslu ve uluslarüstü kuruluş ve ajanslara hizmet veriyorlar. Dünya çapında 100’den fazla ülkede aktif müşteri ilişkisinde yer alıyorlar.
Aslında itiraf etmeliyim, 160 yaşında bir kurumun ilişki yönetimine ihtiyaç duymayacağını düşünürdüm. Rekabet böyle bir şeye izin vermiyor anlaşılan. Mutuş, nasıl çalıştıklarını şöyle özetledi; “Her bir müşterimizin finansal başarıyı nasıl tanımladığını bilmek, bizim için iyi hizmet edebilmenin ilk adımı. Bunun en iyi yolu, müşteriyi iyi dinlemek, hedefini anlamak ve ihtiyaçlarını karşılamak için onunla ekip olmaktan geçiyor. Sadece hizmet ve ürün sağlayıcı değiliz, müşterinin güvendiği danışman olmak hedefindeyiz. Global ekonomik eğilimlerden, düzen ve regülasyondaki son bilgilere kadar tüm gelişmeleri daha iyi anlamaları için yardımcı oluyoruz.”
VİRAJIN ARKASINI GÖRMEK
Nasıl yaptıklarına gelince, müşteri hakkında kapsamlı veri ve bilgi topluyor, iç dinamiklerini, önceliklerini ve risk iştahlarını anlıyorlar. Her müşteri özelinde de ihtiyacı karşılayacak hizmeti sunuyorlar:
“Güçlü, sürdürülebilir, uyumlu ve operasyonel risk önleme programlarımız var. Attığımız adımlara çok güveniyoruz. Proaktif bir yaklaşımımız var, tabiri caizse viraj sonrasında, henüz görünmeyen risklere de hazırlıklıyız.”
Tam da gelmek istediğim nokta… Dünün riskleriyle yarınınkiler mutlaka farklıdır. “Ne tür risklerden söz ediyorsunuz” diye sordum. Aslında radarda hem geleneksel riskler, hem de yeni nesil tehditler var. Regülasyon riski, kredi riski, siber riskler, kara para aklama, terörün finansmanı ve dolandırıcılık… risklerden bazıları.
Mutuş, konuya özel vurgu yapmak için, “Müşteri her konuda banka bünyesinde görev alan uzmanla bağlantı kurabiliyorlar. Müşteriyle ortak çalışma geliştiriyoruz” dedi.
BANKADA BANKACI KALDI MI
Yakın vadede ekonomik risklerle ilgili yorumunu da istedim; “Ekonomik iklim açısından küresel ekonominin bazı kesimleri baskı altında olmaya devam edecek. Ekonomistlerimiz, piyasalardaki hızlı aşağı ve yukarı hareketlerin yansıttığından daha güçlü bir görünüm olduğu kanaatinde. Piyasalar beklenenin aksindeki her bilgiye hızlı reaksiyon veriyor… Yine de iklim geçen seneden çok farklı değil. Ekonomik açıdan bakıldığında henüz ortaya çıkmamış yeni tehditler görmüyoruz. Diğer yanda, “sanal güvenlik – siber güvenlik” firmalar için büyük risk. Yeni bir risk değil, ama riskin çapı artmış durumda. Wells Fargo olarak bu alana önemli ölçüde yatırım yapmaya devam ediyoruz.”
Nihayetinde sordum; “Bankada bankacı kaldı mı?” diye.
“Finans, işletme gibi geleneksel alanlarda tabii ki çok takım üyemiz mevcut, ama dediğiniz gibi değişen ve ortaya çıkan yeni ekonomi ile birlikte pek çok meslekten kişilerle çalışıyoruz. Endüstri mühendisleri bankacılıkta uzun süredir çok başarılı. Diğer mühendislik gruplarından da çalışanlarımız var, hatta Türkiye Ülke Yöneticimiz Elektrik Elektronik Mühendisi. Her şey dijitalleşirken bilgisayar ve yazılım mühendisleri de yoğun olarak aramıza katılıyor.”
AÇILIM ŞART
Yıllardır bir türlü açılamayan “açılım”dan konuşuyoruz. Dar kalıplar içinde öfkeden beslenirken yapıcı olmak bir yana toplumun kalbine dinamit yerleştiriyoruz. Açılımı toplumsal dokuyu birleştirecek meslek seçiminden ve bilim-bilgiden yana neden yapmıyoruz?
Türkiye’nin hikayesi var, gelişerek anlatılıp roman olacak kapasitesi var. Buna karşın, işsizlik yüksek, mesleksizlik tavan, ihtiyacımız farklı düşünecek insanlar. Açılım yapalım.