Acil Durumlar Bakanlığı neden kurulmuyor?

Kerim ÜLKER
Kerim ÜLKER Perde Arkası [email protected]

Son iki gündür yaşadığımız depremleri anlatmakta zorlanıyoruz. Son 100 yılda “Türkiye’nin en büyük felaketi” diyoruz. 2023 yılında “dünyanın yaşadığı en büyük deprem” olarak nitelendiriyoruz. Acımız, kaybımız büyük ve büyümeye de devam ediyor ne yazık ki. Binlerce insanımızdan, sevdiklerimizden, dostlarımızdan, tanıdıklarımızdan haber alamıyoruz. Karşılaştığımız haberler Adıyaman, Hatay gibi kentlere, ilçelere, kasaba ve köylere yardımların, arama-kurtarma ekiplerinin hala ulaşamadığını veya ulaşmakta zorlandığını gösteriyor. Bu sürede saatler ilerledikçe yitirdiklerimizin sayısı artıyor. Enkazın altından çıkan her umut, ümitlerimizi yeşertiyor. Yağma görüntüleri, yıkılan yapılar da öfkemizi... Potemkin Evleri gibi makyajladığımız, süslediğimiz rezidansların kağıt gibi yıkıldığını izliyoruz.

Her yılı depremle, selle, yangınla karşılayan ülkemiz neden yeteri kadar hazırlıklı olamıyor? Neden hala organizasyon sorunu yaşıyor? Bu soruları şimdi sormamız gerekmiyor mu?

Dünyanın en tehlikeli deprem kuşaklarından birine sahip ülkemizde Acil Durumlar Bakanlığı gibi bir yapıyı yaşadığımız onca acıya rağmen inatla kuramadık. Bırakın Batı ülkelerini, eski Sovyet ülkelerinin hepsinde Acil Durumlar Bakanlığı’nın olduğunu, protokolde üst sıralarda kendine yer bulduğunu görmezden geldik. Türkiye’ye ilk yardım elini uzatan ülkelerden biri olan Azerbaycan’dan yardıma koşanların “Fövqəladə Hallar Nazirliyi” yani “Olağanüstü Haller Bakanlığı” ekibi olduğunu fark edemedik. Benzer bakanlıkların Belarus, Kırgızistan gibi deprem kuşağı olmayan, sel veya orman yangınları Türkiye’ye nazaran düşük seyreden ülkeleri örnek almadık.

Bu ülke her yıl irili ufaklı afetlerle yaşıyor. Her yıl depremler, bahar aylarında seller, yaz aylarında ise orman yangınları, bizden insanımızı, evlerimizi, iş yerlerimizi, ağaçlarımızı, hayvanlarımızı alıp götürüyor. Her felaketin ortasında söylediğimiz ve söz verdiklerimizi unutuyoruz, unutturuyoruz. Bu kez, “Son kez olsun” deme vaktidir. İnşaattan malzeme çalanı cezalandıran, denetimizi kağıt üzerinde yapan, kusurları görmeyen ve bildirmeyenlerden vazgeçmemiz gerekiyor.

Acil durumlara yönelik bakanlığın kurulması, güçlü bir organizasyon içerisinde olmamız gerekiyor. Fırsatçıları, yağmacıları kendi ahlak ve vicdanlarına bırakmadan, kanunlarla önlememiz gerekiyor. Dünya felaket tarihi, yaşanılan acil durumlarda teşkilatlanmanın önemini gösteriyor. Askeriyle siviliyle, AFAD’ıyla, Kızılay’ıyla, binlerce gönüllüsüyle, şirketler, sivil kurumlar, dernekler yardım için üstün çaba gösteriyor. Ama asıl hayatı kurtaran organizasyonun kendisi… 

“Sesimi duyan var mı?” dememek için bu adım şimdi atılmalı.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar