Açıklar büyüyor, dengeler bozuluyor

Taner BERKSOY
Taner BERKSOY EKONOMİ DÜNYASI [email protected]

Eskiden ülke sınıflamalarında sadece iki sınıf ülke ayırt edilirdi. Ulusal ekonomiler gelişmiş ülke ve az gelişmiş ülke olarak sınıflanırdı. O dönemde biz az gelişmiş ülkeler grubunda yer alırdık. Bu pek hoşumuza gitmezdi. Zira bizden kat be kat geri ve fakir olan birçok ülke de bu grupta, bizim yanı başımızda yer alırdı. Hoşumuza gitmese de dünyanın gerçeği buydu. Sonradan bu gerçek tam olarak değişmese de ülkelerin sıralanıp, sınıflanması değişti. Gelişmiş ülkeler oldukları yerde kaldılar. Biz az gelişmiş ülke konumundan yeni tarif edilen gelişmekte olan ülke grubuna terfi ettik. Gelişmekte olan ülkeler daha dinamik, görece daha hızlı büyüyen ve zaman içinde önlerindeki gelişmiş ülkelerle aralarındaki farkı kapatma potansiyeline sahip ülkeler olarak tanımlandı. Benim izlediğim kadarıyla o gün bu gündür söz konusu fark kapanmadı ama biz terfi etmiş olduk.

Önceleri az gelişmiş olup sonradan gelişmekte olduğuna karar verilen ülkelerin hakiki az gelişmişlerden önemli farkları var kuşkusuz. Ama gelişmekte olan ülkelerin çoğunun zaman içinde çok da değişmeyen bazı temel zafiyetleri de mevcut. Genel bir kategori olarak bu zafiyetleri “temel açıklar” ya da “temel dengesizlikler” olarak tanımlanabilir. Açık tanımlamasında söz konusu açıkları tasarruf-yatırım açığı, bütçe açığı, dış ticaret açığı ve cari işlemler açığı gibi makroekonomik olgular olarak tanımlamak mümkün. Aslında bu açıkları oluşturan değişkenler açısından bakıldığında bunların bazı temel dengesizlikler yarattığını görmek mümkün. Örneğin tasarruf- yatırım ve kamu gelir- kamu harcamalarını tek bir grup olarak düşünüp, iç denge olarak tanımlamak mümkün. Aynı şekilde ekonominin dış dünya ile alışverişini yansıtan cari işlemler kategorisi de dış denge olarak tanımlanabiliyor. Açıklar büyüdüğü zaman dengesizlik de artıyor. Açıkları daralttığınız zaman dengesizlikleri de tamir etmiş oluyorsunuz. Açıklar ve dengeler salt bizim grubumuzdaki ülkelere has olgular değil. Kimi zaman gelişmiş ülkelerde de bu zafiyetler ortaya çıkabiliyor. Soyut düşünce düzleminde görece düzgün işleyen bir piyasa ekonomisinin nispi fiyatları değiştirerek söz konusu açıkları tamir etme, dengesizlikleri düzeltme kabiliyeti olduğu düşünülür. Gerçekler bu düşünceyi çoğu kez doğrulamıyor ve kriz dediğimiz süreçler ortaya çıkıyor.

Biz gelişmekte olan ülke olarak tanımlanıyoruz. Bu grubun önemli bir ortak özelliği olan, az ya da çok, ama bir tür süreklilik gösteren açıklar ve dengesizlikler bizim ekonomimizde de mevcut. Bazen, uygun iktisat politikalarını devreye sokarak, bu zafiyetleri tamir eder hale gelebiliyoruz. Çoğu zaman da politikaları gevşetip, temel açıkları büyütüyor, temel dengeleri bozuyoruz. Bu bozulmaların sonuçları da oluyor kuşkusuz. Örneğin ulusal tasarruftan daha fazla yatırım harcaması yaparsak, yani tasarruf açığını büyütürsek bir yandan enflasyon gibi bir sorunu kışkırtıyoruz bir yandan da fazla harcamanın finansmanı için borçlanmak zorunda kalıyoruz. Benzer durumlar öteki açıklar ve dengesizliklerde de ortaya çıkabiliyor. Ekonomi bir süre enflasyon, borç vb gibi sorunlarla boğuşuyor, başa çıkamazsak da doğrudan bir krizin içine savruluyoruz.

2017 yılı bu anlattıklarıma adeta örneği sayılabilecek bir yıl oldu. İki temel açık olan, bütçe açığı ve cari işlemler açığında önceki yıllara kıyasla büyük sayılabilecek açıklar verdik, dengesizlikleri büyüttük. Örneğin, 2016 yılı Ocak-Aralık döneminde 29.9 milyar lira olan bütçe açığı 2017 yılının aynı döneminde 47.4 milyar liraya yükseldi. 2016 yılının aynı döneminde 20.3 milyar lira olan faiz dışı fazla 2017 yılında adeta eriyerek 9.3 milyar liraya geriledi. Bu yöndeki veriler çoğaltılabilir. Ama özet olarak önceki yıllarda sıkı bir şekilde sürdürülen mali disiplinin 2017 yılında kaybedildiğini söylemek mümkün. Benzer bir durum dış açıkta ve cari işlemler dengesinde de görülüyor. 2016 yılının Ocak-Aralık döneminde 142.5 miyar dolar olan ihracat 2017 yılının sonunda yüzde 10.2 artarak 150.1 milyar dolara yükseldi. Buna karşılık 2016 yılının aynı döneminde 198.6 milyar dolar olan ithalat 2017 yılında yüzde 17,7 artarak 223.8 milyar dolara yükselmiş. Bu durumda 2016 yılının sonunda yüzde 71.8 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı 2017 yılının sonunda yüzde 67.2 düzeyine gerilemiş. Kısacası, iç dengeyle birlikte dış dengede de ciddi bir bozulma var. Açıklar büyümüş, dengesizlikler artmış. Bu tür bozulmaların hem ekonomiyi ısıtıp, enflasyonu kışkırttığını hem de kaynak açığı yaratarak borçlanmayı büyüttüğünü biliyoruz. Umarım 2018 yılında ekonominin büyümesinden fazlaca fedakârlık yapma zorunda kalınmadan açıkları daraltıcı, dengesizlikleri kısmen de olsa düzeltici bir iktisat politikası uygulanır. Yoksa 2019 yılı başımıza dert olur. Öyle görünüyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ekonomi kıskaçta 20 Aralık 2018
Normalleşme mi? 06 Aralık 2018
Kur’u temizleme 25 Ekim 2018
Yeni bir durgunluk mu? 18 Ekim 2018
Zaman mı kazanıyoruz 11 Ekim 2018
Tedbir gerekirdi 04 Ekim 2018
2019 yılı kritik 13 Eylül 2018
Adını koymadan 06 Eylül 2018