Açıklanan ekonomik önlemler gerekenler değil

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

Bayramdan önce yapılan iki açıklama üzerinde durmak istiyorum. İlki bir (bir avuç?) bayram şekeri niteliğindeydi. Ekonomimizin “tıkandığı” saptamasından yola çıkılarak, bir dizi “ekonomik önlem” açıklandı. Duyurulan önlemlerin bir kısmı ile “sorunlarım“ var; mesela vergisini düzgün ödeyenlerin sürekli cezalandırılması anlamına gelen vergi affı benzeri önlemlerin yararlı olmadıklarını düşünüyorum ama ele almak istediğim bu değil.

Şu: Son yıllarda yaşadıklarımız Türkiye’yi öyle bir noktaya getirdi ki, ekonomimizin atağa kalkması için olmazsa olmazlarımız artık ekonomi politikası alanından değil. Şu ya da bu önlem o ya da bu sektöre yarayabilir. Bir süreliğine büyüme oranımızda bir kıpırtı yaratabilir. Olur mu? Olabilir. Varsayalım ki bir kıpırtı yarattı. Varsayıma ihtiyaç olmayan bir sonuç var oysa. Bu tür önlemler kesinlikle kalıcı olarak Türkiye ekonomisini “koşar” konuma getirmez. Zira şu ya da bu sektörün değil de topyekûn Türkiye ekonomisinin atağa kalkması isteniyorsa mutlaka ama mutlaka yapılması gerekenler başka alanlarda:

1- İçeride barış ve güvenlik.

2- İlk maddeyle yakından ilişkili olarak kimsenin"ötekileştirilmediği" bir Türkiye.

3- Bireysek özgürlüklere aygı.

4- Takır takır işleyen bir demokrasi.

5- Güven veren ve herkesten saygı gören bir hukuk düzeni.

6- Kalietsiz eğitime son

Bunların hepsini hemen şimdi yapmak mümkün. Yapmadığımız sürece bayramdan önce açıklanan ekonomik önlem paketinin yanı sıra dış politikada atmakta olduğumuz doğru adımların (“normalleşme sürecinin”) ekonomimize olumlu etkileri çok ama çok sınırlı olacaktır.

Ele almak istediğim ikinci konu ise ilki gibi yaşamsal değil. Üstelik ilk bakışta ilginç de değil. İlginç olmadığı gibi bir dolu kesim (işadamları-işkadınları, işçi sendikaları, ekonomi yönetimi, Merkez Bankası, piyasa yorumcularının kahir çoğunluğu…) tarafından önemsenmediği de ortada. Oysa tüm sıkıcılığına ve önemsenmemesine rağmen derine ulaşan, içimize işleyen yansımaları olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda ele aldığım ilk konu ile aslında görünmeyen bir ilişkisi var.

Haziran ayı verilerine göre enflasyon, düşer gibi yapıp “kürkçü dükkânına”, yani yıllardır etrafında bir o yana bir bu yana salındığı yüzde 8 bölgesine geri döndü. Zaten, ciddi hiç kimsenin enflasyonda düşüşün kalıcı olmasını falan beklediği yoktu; beklendiği gibi de oldu. Oysa uzun yıllardır bu düzeyde süren bir enflasyon “çaktırmadan” Türkiye’nin rekabet gücünü kemiriyor. Dolayısıyla, yukarıda parantez içinde saydığım kesimlerin önemsemesi gerekiyor enflasyonun düşürülmemesini.

Ama daha önemli bir nokta var enflasyonla ilgili. Şu: Verilen sözlerin pek de önemli olmadığı gibi bir kültür oluşmasına ya da zaten var olan o kültürün iyice kök salmasına neden oluyor. Zira yılsonu enflasyon hedefi her yıl yüzde 5 olarak açıklanıyor ama bu hedefi ciddiye almayan bir ekonomi politikası hedefi açıklayanlar tarafından izleniyor. Dolayısıyla yine aynı önerme: Ya hedeflediğine uygun davran ya da hedefini değiştir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018