Açıklanan bazı verilerin düşündürdükleri!
Bu haftanın ilk yarısında açıklanan, Türkiye ekonomisine ilişkin veriler geleceğe yönelik beklentilerin düzelmesine yardım edecek bir görüntü sergilemiyor. 2016 yılı cari açığı 32 milyar dolar seviyesini aşmış, bir yıl öncesine göre dış ticaret hacminde yaşanan 10 milyar dolarlık daralmaya rağmen daha fazla küçülememiş ve pek değişmemiş! Ocak ayı Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi ise yüzde 9.51 gibi çok anormal bir sıçrama sergilemiş! Merkez Bankası tarafından açıklanan beklenti anketi ise, geleceğe yönelik algıların daha da olumsuzlaşmasını önlemeye, riskten kaçınma eğilimini duraklatmaya ve durumu idare etmeye çalışan bir görünüm sergiliyor; büyüyen endişeler gerçekçi olunabilmesini zorlaştırmış hissi veriyor.
Geride bıraktığımız yılın ödemeler dengesine yansıyan detaylar ve olumsuz yönde farklılaşma eğilimleri sergileyen küresel koşullar, makroekonomik görünüm ve beklentilerin olumsuzlaşmaya devam edebileceğini düşündürüyor. Cari açık, 22 milyar doları aşan net sermaye girişleri ve 11 milyar dolarlık net hata ve noksan kalemindeki girişler ile finanse edilmiş; döviz rezervlerinden kullanım sınırında kalınmış bir görüntü sergiliyor. Başka bir deyişle 200 milyar doları bulan dış finansman ihtiyacının, ucu ucuna karşılanabildiği izlenimi veriliyor!
Özellikle 2016 yılının ilk çeyrek döneminde emtia fiyatlarında yaşanan aşağı yönlü dalgalanmalar ve sebep olduğu olumsuzluklar, dış ticaret hacminin daralmasına ve büyüme hedefinden uzaklaşılmasına sebep olmuş olabilir. Fakat bu fiili duruma rağmen, cari açığın bir önceki yılın aynı düzeyinde gerçekleşmesi gelecek açısından iyi şeyler söylemiyor. 15 Temmuz sonrasında yaşananlar ise finans hesabı ve net hata noksan kalemine ilişkin veriler konusunda şüpheci olmayı gerektiriyor!
15 Temmuzu takip eden iki haftalık dönemde, yerleşiklerin 10 milyar doları aşan oranda döviz bozdurduğu, net yabancı çıkışlarının nu rakamın kabaca bir milyar doları aşmadığı ifade edilmişti; fakat buna rağmen döviz kurları belirgin bir şekilde yükselmişti. Beklentilerin bozulmasını önleme amaçlı ve tepkisel nitelikli off -shore girişler böyle çelişkili bir görünümün ortaya çıkmasına katkı yapmış olabilir. Bu durum sermaye girişlerinin gerçekte olduğundan yüksek görünmesine rezerv kullanımının örtülü kalmasına yol açabilir! Başka bir deyişle fiili durum görünenden daha olumsuz olabilir!
Ocak ayı Tarımsal Ürünler Üretici Fiyat Endeksi ise, nereden bakarsak bakalım çok anormal bir görünüm sergilemiş. Son on iki ay genelindeki artış yüzde 7,36 ile sınırlı kalırken, bir aylık rakam yüzde 9,51 düzeyinde gerçekleşmiş! Bu veriye yansıyan olumsuzluklar, 2017 yılı ilk çeyrek dönemi boyunca etkili olabilir, başta iç talep ve enflasyon olmak üzere tüm ekonomik değişkenleri olumsuz yönde etkileyerek kırılganlık algısını güçlendirebilir; teşvikleri ve diğer ekonomi politikası önlemlerini etkisizleştirebilir!
Merkez Bankası’nın beklenti anketinin geri planı ise, tahminde bulunan finansal kurum yetkililerinin çok ciddi bir kafa karışıklığı yaşamakta olduğunu düşündürüyor. Daha fazla itibar kaybetmeyecek kadar gerçekçi ve beklentilerin daha da olumsuzlaşmasını engelleyecek kadar iyimser olmak durumundalar; asıl önemlisi bunu başarmak giderek olanaksızlaşıyor. Gerçeğe yaklaşmaya çalıştıkça beklentiler bozuluyor ve bilançolar yıpranıyor, iyimser olmaya çalıştıkça küresel ve ulusal düzeyde belirleyici olan temel dinamikleri görmezden gelmek zorunda kalıyorlar! Görünmeye çalıştıkları gibi olamayacaklarını ve oldukları gibi görünmenin sonuçlarına katlanamayacaklarını biliyorlar! Direnmeye çabalamak dışındaki seçeneklerin tükendiğini görüyorlar!
Durum böyle olunca sormak gerekiyor! Riskten kaçınma eğilimine bağlı yukarı yönlü kur hareketleri tümü ile bitti mi yoksa sadece referanduma kadar sürecek bir düzeltme mi yaşanıyor? Güçlenen korumacı algılar ve bundan beslenmeye başlayan dolar faizlerine ilişkin endişelerin bizi etkilememesi mümkün müdür? Referandumdan çıkacak sonuç ne olur ise olsun, öncesi ile sonrası arasındaki beklentiler aynı kalabilir ve evdeki hesapların çarşıya uydurulması söz konusu olabilir mi? Olası jeopolitik gelişmelerin, ekonomik ve siyasi eğilimleri hiç etkilememesi ne kadar olası? Ne diyelim, yanıtsız soruların sayısı artıyor. Ne kadar görmezden gelirsek gelelim, artan belirsizlik gelişen ekonomileri daha fazla gölgeleyecek gibi görünüyor.