Açıklanacak büyüme rakamlarının hatırlattıkları!
Türkiye İstatistik Kurumu, bu haftanın son işgününde geride bıraktığımız senenin dördüncü çeyrek dönemine ilişkin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla verilerini açıklayacak; 2016 yılı geneline ilişkin büyüme rakamları şekillenmiş olacak. Piyasalar, bir önceki çeyrek dönem benzeri bir olumsuz sürpriz çıkmasından çekiniyor ve yıllık oranın yüzde 2 düzeyinde olabileceğini umuyor!
Hatırlanacağı gibi, eksi yüzde 1,8 olarak açıklanan 2016 yılı üçüncü çeyrek büyümesinde yapılan metodolojik değişikliklerin yarattığı baz etkisi ve 15 Temmuz travması, anormal sayılabilecek olumsuz sapmaların sebebi olmuştu. Bu öngörülemeyen etkilerin devam edebileceği endişesi ve son çeyreğe ilişkin ekonomik eğilimlerdeki olumsuzluk düzeyi, tahmin yapmaya çalışanları zora sokuyor! Beklentileri daha da bozacak, piyasa karşıtı radikal eğilimleri ve müdahaleleri tetikleyebilecek olumsuzlukta bir tahmini de kimse dile getirmek istemiyor!
Bu tatsız konu yüzde 1,9-2 düzeyindeki yuvarlak değerlendirmeler ile geçiştirilmeye çalışılıyor; son çeyreğe ilişkin kapsamlı ve özel tahmin yapmaktan kaçınılıyor. Ya kalem oynatarak olduğundan daha iyi bir rakam açıklanacağı veya önceki çeyrek dönemlere ilişkin açıklamaların yukarı yönde gözden geçirilerek yıllık rakamın çok kötü çıkmasına izin verilmeyeceği varsayılıyor olabilir!
Tahmin yapmayı bir kenara bırakarak geride bıraktığımız senenin son çeyrek döneminde yaşanan eğilimleri hatırlamaya çalışalım ve açıklanacak rakamları bu çerçevede değerlendirmek gerektiğini unutmayalım! İş dünyamız bunalmış, mali sistem ve Siyasi İrade panikleme aşamasına gelmişti. Faizleri düşürüp para politikasını gevşeterek durumu düzeltebileceğini sanma gafl etine düşenler neye uğradığını şaşırmıştı; ödenekler büyük ölçüde tükendiği için maliye politikasını gevşeterek durumu idare etmeye çalışmak ta zordu. Çarkları döndürmeye çalışmanın yan tesir şeklindeki maliyetleri de beklenen faydayı aşmaya başlamıştı.
Anılan dönem genelinde Türk Lirası seri bir şekilde değer kaybetmeye başlamış, para otoritesi ortalama fonlama maliyetini hatırı sayılır oranda yükseltmek zorunda kalmış ve beklentilerin hızla olumsuzlaşması önlenememişti. Yatırım harcamaları ve ihracat duraklamış iç talep gerileme eğilimine girmişti. Tükenmiş olan ödenekler nedeni ile maliye politikasını gevşetme olanakları ise sınırlı idi. Tüm güven endeksleri olumsuz sinyaller veriyordu. Enflasyon ve işsizlik yukarı yönde hareketlenmişti. Sicil aff ı, kredi garanti fonu gibi konular ekonomideki kilitlenmeyi aşmak üzere o günlerde tartışılmaya başlanmıştı. Ağır bir öncü kriz yaşıyorduk, ekonomik sorunlardan çok rejim değişikliği anlamına gelen Anayasa değişikliği ile uğraşarak kendi gerçeklerimizden kaçıyorduk! Kontrol kaybedilmişti ve istikrarsızlık endişesi derinleşiyordu!
Toplam kredilerin yüzde 3,7’si oranındaki sorunlu olanların yaklaşık dört katı büyüklüğünde kredi garantisinin devreye sokulmuş olması, söz konusu dönemde nasıl bir tahribat yaşandığı konusunda fikir verebilir. Ya da giderek yoğunlaşan kaynak sıkıntısına rağmen nasıl olup ta döviz kurunun baş döndürücü bir hızla yükselebildiği, güven bunalımının hangi aşırılıkları test ettiği konularında kafa yorulabilir! Bunların yoğun bir şekilde yaşandığı, 2016 yılı son çeyrek döneminde pozitif bir büyüme yaşanmış olabilir mi?
İş dünyası temsilcilerine soralım: geride bıraktığımız senenin üçüncü çeyreğinde mi yoksa son çeyreğinde mi daha çok zorlanmış ve bunalmışlar? Başta iç piyasaya yönelik üretim ve satış yapanlar olmak üzere çoğunluk, her iki dönemin de çok kötü olduğunu, sonuncunun mukayese edilemeyecek kadar yıkıcı olduğunu ve adeta üzerlerinden silindir geçtiğini düşünüyor! Eğer açıklanacak Gayri Safi Yurtiçi Hasıla büyümesine ilişkin veriler de bu algıları destekleyecek bir renk taşır ve önceki dönemlere ilişkin anormal sayılabilecek türde yukarı yönlü düzeltme yapılmaz ise, piyasaların umduğundan çok daha olumsuz bir yıllık büyüme oranı ile karşılaşabiliriz!