Açık bilim, açık erişim
Prof. Dr. Fevzi YILMAZ - Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi
Açık bilim, araştırma çıktılarının (bilimsel yayınlar ve veriler) ve süreçlerinin, etik ve yasalar çerçevesinde özgürce erişilebilir olmasıdır. Açık bilim ile açık erişim, açık araştırma verileri, açık metodoloji, açık eğitim, açık değerlendirme ve açık kaynaklar gibi kavramların tümü kapsanır. Araştırmacıların bilimsel yayınlarının tam metinlerine finansal, yasal ve teknik engeller olmaksızın kamuya açık internet aracılığıyla ücretsiz olarak erişebilmelerine açık erişim denir. Hiçbir bilim insanı, kamu kaynaklarıyla yürütülen araştırma yayınının pahalı dergilerde erişime kapalı kalmasını istemez. Bugün birçok araştırmacının kaliteli yayını çevrimiçi ödeme duvarı ile ulaşılamaz durumdadır. Hollanda, Almanya ve İngiltere öncülüğünde 11 Avrupa ülkesi bu konu ile ilgili devrim niteliğinde karar almıştır. Avrupa Komisyonu ve imzacı ülkeler 2020’yi kritik yıl ilan ederek “Plan S” dedikleri bir Avrupa insiyatifini başlatmışlardır. “Plan S”, 4 S’yi (science=bilim, speed=hız, solution=çözüm ve shock=şok) kapsamaktadır. Kararla, kamunun fonladığı/desteklediği araştırma sonuçlarının açık erişimli dergilerde yayınlanması şartı getirilmiştir. Bu karar, %85’lik oranla makale yayın payına sahip yayınevlerini (Elsevier gibi) ve dergileri (Nature ve Science gibi) zora sokacaktır. Örneğin Elsevier Hollanda merkezli dünyanın en büyük yayınevi olup, bilimsel dergilerin %25’ini kontrol eder. The Guardian’ın haberine göre bu yayınevi 2018’de 900 milyon Sterlini aşkın kar yapmıştır. Birleşik Krallık üniversiteleri her yıl bu yayınevine dergi aboneliği karşılığı olarak toplam 200 milyon Sterlin para ödemektedir. İngiltere’de devlet üniversiteleri artık bu parayı vermek istemiyor ve gelişmeler de bu yöndedir. Bugün itibarı ile İngiltere’de kaliteli yayınların %50’si açık erişimde olup herkesin ulaşımına açıktır.
Gündemde olan yeni anlayış bütün araştırma yayın sistemini değiştirecektir. En önemlisi bilgiye erişilebilirlikte hiçbir engel kalmayacaktır. Karşı görüşe sahip olanlar, sürecin akademik iletişimi zayıflatacağı ve akademik özgürlüğü yok edeceğini iddia etmektedir. Gelişmeler üzerine yayıncılar geri adım atmışlar, yeni yayına erişimde 1 yıl kotası koymak ve sonrasında makaleleri ücretsiz erişime açmayı önermişlerdir. Açık erişimde Hollanda başı çekmekte olup 2024’ten itibaren bütün makalelere ücretsiz ulaşılabilecektir. Bu ülke, 1 Ocak 2020’den itibaren sadece, girdileri ve sonuçları (çıktıları) açık erişimde olan çalışmaları fonlayacaktır.
Teknolojik ilerlemeler, hızlı veriye ulaşma, veri merkezli iş modelleri, geleneksel iş yapma ve iş süreçlerini tehdit etmektedir. Biz herkesin herkesle rekabet ettiği, üretim sektör firmalarının sigorta sattığı, otomotiv, bankacılık, sağlık, eğitim ve enerjinin mevcut yapılarının sorgulandığı ve yeni açılımların öne çıktığı bir çağda yaşıyoruz. Bilimsel yayınlarda eski tarz yapılar sürdürülemezdir, çağın gerçekleriyle çelişmektedir ve doğru da değildir. Bugün, araştırmacıların makalelerini ve telif haklarını yayıncıya ücretsiz verdiği, diğer araştırmacıların ücretsiz hakemlik yaptığı, üniversitelerin bu makalelere erişim için yüksek dergi aboneliği ödediği bir süreci yaşıyoruz. Kamu tarafından dergi abonelik ücreti yanında iki ödeme daha yapılmaktadır. Bunlar, araştırmacıya devletin verdiği maaş ve çalışana verilen araştırma proje desteği/teşviğidir. Her aşamasında kamu kaynağı kullanılan bilimsel çıktıların kamuya açık olması artık zorunlu olmalıdır. Buna yayınlar yanında patentler de dahil edilmelidir. Avrupa’da başlayan bu dönüşüm bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için önemli fırsatları yanında getirecektir. Örneğin patent, erişim kısıtlılığı ve benzer alanda çalışmayı sınırladığından araştırmayı %30 düşürür. Telif hakları ve patentlerin erişime açık tutulması veya kısa ambargo süreleri (6-12 ay) verilmesi bilimde/teknolojide sıçramaya yol açacaktır. Bilim, zengin ulusların tekelinden çıkacak, bilgiye ulaşmada küresel demokrasi yaşanacaktır. Özel sektör araştırma yayınları ve patentler bir süre sistemin dışında kalacak olup, buralarda da iyileşmeler beklenmektedir.
Ülkemizde yükseköğretim açık erişim sistemi 2014’ten beri gündemdedir. Üniversitelerimiz arşivlerini, öğrenme malzemelerini, tezleri ve araştırmacıların yayınlarını büyük ölçüde paylaşıma ve açık erişime açmışlardır. "Avrupa Açık Erişim Altyapısı (OpenAIRE)" ile bütünleşmenin sağlanması, "Akademisyenlerin Araştırmacı Numaraları (ORC-ID veya benzeri)" kullanımına özen gösterilmesi aşamasına gelinmiştir. Bununla birlikte biyografilere, yazılım kaynaklarına, dijital kaynaklara açık erişimin sağlanması ve araştırmacıların Blog, Twitter, Facebook, Linkedin gibi serbest iletişim ağlarını kullanarak bulgularını geniş kitlelere ulaştırmaları hedeflenmiştir. Kısaca, YÖK’ün Yükseköğretimde Dijital Dönüşüm Projesi, “Tüm yayınlar erişilebilir olmalı” ilkesini içermektedir ve bu konuda kayda değer yol alınmıştır.
Araştırma, yapanı için en zahmetli, satanı (yayınlayanı) için en kârlı alandır. Araştırmayı 3’ü aşkın kez finanse eden kamusal otorite, uzun süre yayınlara erişim ve paylaşımı herkese açamadı. Artık durum değişti! İçinde bulunduğumuz dijital dönüşüm çağında yayınlara erişim önlenemez. Örneğin Kazak bir lisans-üstü öğrenci, Sci-Hub sitesi kurarak bu duvarı/engeli kaldırmış ve küresel fotokopi teması ile 2015 ve sonrası tüm paralı makaleleri ücretsiz olarak servise koyabilmiştir. Bilimsel hakemli yayınlara ve verilere açık erişim, bilim, ekonomi ve toplumu dönüştürecektir.
Son yıllarda, küresel ölçekte bilgide duvarsızlık öne çıkarken, ticarette duvarlar yükseliyor! Ülkeler arasında/toplumlar arasında da mülteci akışını durdurma adına duvarlar inşa ediliyor. Hatırlayalım, Berlin Duvarı geçen asrın son çeyreğinde yıkılmamış mıydı? Bazı duvarlar yıkılıyor, bazı duvarlar kuruluyor! Bu ne yaman çelişki! Şaşırtıcı değil mi?