Abone
“Çocuğum okuldan eve gelince odasına kapanıyor, elinde sürekli telefonu. Yanımdayken bile telefonu elinden bırakmıyor, sürekli anlık mesajlaşma uygulamasında arkadaşlarıyla yazışıyor.”
Kimse kusura bakmasın gençlere yapılan yargısız infazdır bu ifadeler.
Belli bir yaşa gelmiş kişilerden oluşan topluluklarda, hele bir de genç veya ergen çocukları olanlardan oluşuyorsa bu topluluklar, teknolojik aletlerin ne kadar fazla kullanıldığı, gençlerin artık farklı olduğu şeklinde sohbetler çok sık gerçekleşiyor. Tespitlerin çoğu doğru olan bu sohbetlerde, eleştirilen çocukların ebeveynlerindeki değişimler ise daha farklı ele alınıyor.
Daha açık söylemek gerekirse, çocuğunun teknolojik aletlerle ilişkisini, çoğu zaman acımasızca, eleştiren bir anne veya baba, bu sohbetten yarım saat sonra artık klasikleşen televizyon platformlarına para ödemediğini, onun yerine dilediği zaman dilediği içeriğe ulaşmasına olanak veren bir uygulamaya üye olduğunu veya market alışverişini yeni geliştirilen bir uygulama üzerinden yaptığını, biraz da övünerek, anlatmaktan çekinmiyor.
Belli bir yaşa erişenler, takip eden nesillerin kendilerinden farklı olmalarını doğru bulmadıklarını beyan ederken, kendilerinde meydana gelen değişimlerin ya farkında değiller ya da bunu iyi olarak kabul ediyorlar. Hepimizi değiştiren etken aslında temelde aynı. Teknolojik gelişmelerin sunduğu olanaklar tüm toplumu öncekinden farklı hale getiriyor. Bu toplumsal değişim ise bizim doğru veya güzel olarak kabul ettiğimiz bazı şeyleri de değiştiriyor. Bu değişimin sınırlarını çizmek çok olanaklı değil çünkü değişim hayatımızı her yönüyle değiştiriyor, dönüştürüyor.
Mahallemin bakkalıyla veya taksicisiyle aramdaki ilişkiyi bir uygulama üzerine taşıyan teknolojiyi sevip, çocuğumun arkadaşlığını başka bir uygulama üzerine taşıyan teknolojiyi engellemek ne yazık ki mümkün değil. Çünkü sorun hangi uygulamanın daha faydalı, hangisinin daha zararlı olduğunu belirlemek gibi siyah ve beyaz türünde bir seçim sorunu değil.
Teknoloji yaşantımızı her yönüyle dönüştürüyor. İş yapma biçimlerimiz, haberleşme yöntemimiz, haberlere ulaşım mekanizmalarımız, alışverişimiz, hepsi birden değişiyor. Sadece bu kadar da değil. Sahip olma isteğimiz bile değişiyor. Artık çoğumuz müzik CD’leri, film DVD’leri, hayatımızın önemli bir parçası olan bilgisayarımıza akıl veren yazılımları satın almıyoruz. Bunları satın almak yerine bunlara ulaşmamızı sağlayan hizmetlere abone oluyoruz. Bu değişim burada da durmayacak.
Abonelik sistemi, mal ve ürün yerine hizmet alımı her geçen gün daha da girecek hayatımıza. Örneğin çok yakın bir gelecekte araba sahibi olmak iyice anlamsız hale gelecek. Yıllık, günlük derken saatlik araba kiralamalarına olanak veren mekanizmalar, bir zamanlar ihtiyaçtan öte prestij gibi görünen araba sahipliğinin eski cazibesini ortadan kaldıracak. Bir taraftan gelişen teknoloji ile boş kapasiteleri birlikte kullanabilme ve aracısız birçok hizmete ulaşabilme olanağımız, kısaca bahsettiğim mal sahipliği anlayışımızda meydana gelecek değişim ile bir araya geldiği zaman ister istemez her gün yeni bir iş modeli ile karşılaşmamıza neden olacak. Biz her yeni iş modelini gururla kullanırken, çocuklarımızın kendi ilgi alanlarında teknolojinin sağladığı olanakları kullanmalarını ister istemez kabul emek zorunda kalacağız.