Abe’nin Paketi
Doğrudan takip etmeyenler için kısa bir hatırlatma ile başlıyorum. Bir süredir piyasalar Japonya’da başbakan Abe’nin ekonomik bir paket açılamasını bekliyordu. Zira BOJ’un son ve sürpriz diyebileceğimiz faizleri eksiye geçirme stratejisi hem Yen üzerinden aksi bir etki gösterdi, yani Yen değer kazandı, hem de bankacılık sektörünü vurdu ve karlılığa yönelik korkular ile yatırımcıların satışları arttı. Son BOJ toplantısında açıklanan kararda sadece daha fazla hisse, daha doğru tanımı ile borsa yatırım fonu (ETF) alınacağı ifade edildi. İlk başta hisse alma stratejisi makul ve pozitif görünebilir. Öyle ya, yıllardır merkez bankalarının aldığı kararların başarısı hisse endekslerinin yükselişleri ile ölçülür durumda. Ancak piyasada var olan Japon tahvillerinin (JGB) büyük kısmını portföyüne alarak likiditeyi kurutan BOJ bir noktada şirketlerin büyük ortağı haline gelebilir. Yani kamulaştırma uygulamış olabilir. Bu hem verimlilik hem de şirket yönetimi açısından yeni bir kriz anlamına geleceğinden klasik varlık alımları ile piyasayı canlandırma döneminin sonuna gelmiş bulunuyoruz. İşte bu nedenlerden dolayı ekonomileri canlandırma görevi artık hükümetlerin. Ki aslında ilk günden olması gereken devlet-merkez bankası ortak hareketiydi. Ancak açıklanan paketin de yatırımcıları yeterince heyecanlandırmadığını görüyoruz. Her şeyden önce yıllara yayılan ve 2016’da reel harcamanın düşük olduğu bir paket. İkincisi piyasanın karşılaştığı ilk paket değil. Önceki paketler de büyük iddialarla açıklanmış ancak dönem sonunda reel harcamaların orijinal rakama göre çok daha düşük kaldığını görmüştük. Bir diğer sorun,ve aslında ana konu, harcamaların nasıl fonlanacağı. Borçlanarak mı? Cevap öyle ise bir gün o borcun ödenmesi için veriler artacak demektir. Yoksa karşılıksız para basarak mı? Yeni bazı kanunların esnetilmesi ve BOJ’un da oyuna dahil edilmesi. Henüz bunun olmadığını görüyoruz ve Yen’in değer kaybı için gereken şartlardan bir tanesi. Diğer bir nokta ise klasik Keynesyen politikaların günümüzde bir sorunla karşılaşması. 1929 Büyük Depresyonu sırasında işsizlik oranı gerek ABD gerekse dünyanın geri kalan ekonomilerinde dramatik seviyelere ulaşmıştı. Dolayısı ile baraj, yol vb üst ve alt yapı çalışmaları kitlelere istihdam imkanı sağlıyordu. Bugün ise Almanya, Japonya ve ABD gibi ana blokların tamamında işsizlik oranı düşük. Bu nedenle kamu yatırımlarının 1929 krizine oranla halkın cebine para koyma ve harcamaya itme yeteneği çok daha düşük. Ancak bunu sağlamak olanaksız da değil. 1 ay içinde kendisini sıfırlayacak bir kredi kartına XXX miktarda Yen yükleyip hanelere gönderdiğinizde tüketim mecburen gelecektir. Tabii legal sorunları tamamen göz ardı ediyorum.