ABD’ye satamayan, bize daha ucuza satacak…Bu avantaj mı, dezavantaj mı?
Bir ekonomi “Tüketerek”, “İthal ederek”, “Rantla”, “Borçla” da büyüyebilirdi…
Denedik…
“Küresel likiditedeki fazlanın büyük desteğiyle”, değerli TL’li, güzel günlerdi…
***
Ama:
Yerli üreticinin/çalışanın rekabet edebilirliğini törpüleyen;
Üretimden uzaklaştıran;
Kabiliyet/yetenek kaybetmesini sağlayan yan etkilere sahipti…
***
Bünye zayıf olunca, yan etkiler galip geldi…
***
Borç, “daha büyük borçlanmayı” getirdi…
Ve bugünlere gelindi…
***
Dünyayla rekabet edebilen (beşeri gücüyle, teknolojisiyle, verimliliğiyle, kalitesiyle…) reel sektörlerdir:
“Kalkınarak büyümenin”, “refahı getirecek büyümenin”, “sürdürülebilir büyümenin”, “yüksek tasarruf/sermaye sahibi olabilmenin” aracı…
***
Yani…
Dünyayla rekabet edebilen üretime/ geliştirmeye sahip reel sektörlerdir:
“Cari fazlanın”, “yüksek alım gücünün”, “düşük döviz ihtiyacının/enflasyonun/faizin” aracı…
VELHASIL
ABD’nin diğer ülkelere uygulayacağı “yüksek vergilerin”, “Türkiye’nin avantajı” olacağı dillendiriliyor…
***
Bu sayede:
ABD pazarına daha rahat girebileceğimiz iddia ediliyor…
Ayrıca dillendirilmiyor ama diğer ülkelerden yapacağımız ithalatta da fiyat avantajı sağlama şansı doğuyor…
***
Eğitimde ciddi reformlar yapıp, övündüğümüz beşeri sermayeye üretme/ geliştirme/rekabet kültürü kazandırsaydık bu fırsatı değerlendirme olasılığımız yüksekti…
***
Ama…
Çoğunluğa kazandırılan “üretmeden tüketme” kültürü ve para politikasını tek araç yapma alışkanlığı, çarkları rasyonel eğitim/üretim kültürü ile çeviren Çin’den Vietnam’a birçok ülkenin “pazarı” olmayı zorunlu kılıyor/kılacak maalesef…