ABD’nin Gazze serüveni

Prof. Dr. Deniz Ülke KAYNAK
Prof. Dr. Deniz Ülke KAYNAK Periskop denizulke.kaynak@dunya.com

İsrail hava kuvvetleri, 27 Eylül 2024’te Hizbullah karargahına toplam 84 tonluk sığınak delici bombalarla saldırdığında, Or­tadoğu’da uzun zamandır yerleşmiş ve ka­bullenilmiş olan statükonun değişmekte ol­duğu iyice netleşmişti.

Konu, İsrail açısın­dan 7 Ekim saldırısının intikamını almak, rehineleri kurtarmak ya da söyledikleri gi­bi terörle mücadele etmek değildi. Lübnan Hizbullah’ının ve İran’dan Akdeniz’e kadar uzanan Şii ağırlıklı “direniş ekseninin” sim­gesel lideri Hasan Nasrallah öldürülmüş ve “Yeni Düzen” adını verdikleri operasyon ba­şarıya ulaşmıştı.

Netanyahu rejimi aynı anda bütün düğ­melere basarak hedefi Gazze’den Lübnan’a, İran’a ve güney Suriye’ye doğru genişle­tirken esas tetikleyici gücün, İsrail’in tüm hukuksuz ve insanlık dışı müdahalelerine rağmen ona destek veren büyük ağabey ol­duğunu herkes biliyordu. Hedef “yeni bir düzenin” kurulmasıydı ve Trump’ın göre­ve gelmesiyle birlikte el altından yürütülen proje açık ve net kelimelerle ifade edilecek­ti: ABD, Gazze’ye yerleşmek istiyordu.

Eski düzenin kodları

Eğer birileri yeni bir düzen kurmaktan bah­sediyorsa, ilk yapılması gereken eski düzenin kodlarını çözmek ve neyin değişmekte oldu­ğunu öngörerek ona göre pozisyon alabilmek­tir. Peki, Ortadoğu’nun eski düzeni nasıl bir şeydir? Aktörleri kimlerdir? Çatışma ve uz­laşma yönlü ilişkilerdeki belirleyici dinamik­ler nelerdir? Değişmesi planlanan şey nedir?

Öncelikle bildiğimiz Ortadoğu’nun karak­teristik özelliği Osmanlı Devleti’nin yıkılı­şından bu yana istikrarlı bir coğrafya olama­dığı ve müzminleşmiş çatışmalarla sürekli krizlere gebe bir ekosisteme dönüştüğüdür. Savaşsız ve çatışmasız bir ortamın hasre­tinde yaklaşık 100 yıldır daimî kayıpta olan Ortadoğu halkları I. Dünya Savaşı’ndan iti­baren emperyalist sömürgecilerin petrol iş­tahını karşılama yolunda kurban haline gel­miş; rejim konsolidasyonları, savaşlar, iç çatışma ve terörün araçsallaştırılması üze­rinden üretilen taze kan ise küresel askeri endüstriyel kompleksin damarlarına pom­palanmıştır.

Uluslaşma süreçlerini tamamlayamadı­ğı halde çizilen suni sınırlar çerçevesin­de ulusmuşçasına davranan topluluklardan oluşan Ortadoğu halklarının en önemli so­runlarından birisi de etnik, dinsel, mezhep­sel fay hatlarındaki daimî gerilim olmuştur. Bir yandan küresel, bir yandan da bölgesel güçlerin müdahalesiyle derinleşen ve müz­minleşen çatışmalar, egemen güçlerin vekil­leştirdiği aktör bolluğu içerisinde çözümsüz hale gelmiştir.

Bildiğimiz Ortadoğu esasen devletlerin değil, devlet olmayan aktörlerin rol oynadığı ve şekillendirdiği bir siyasal ik­lime sahiptir. Nitekim Ortadoğu analizlerin­de İran, Suriye, Lübnan, Irak vs. kadar Ha­mas, İhvan, Hizbullah, IŞİD, El Nusra, HTŞ, PKK, Wagner, Baas vs. gibi aktörlerin adla­rının da geçmesini bu iklimin temel özelliği olarak tanımlayabiliriz.

Yeni düzenin şifreleri

Yeni Ortadoğu’nun bir yandan ortadan kaybolan ve diğer yandan yeni yükselen ak­törlerin etkisiyle tazelenmiş bir mimariyle inşasının planlandığı ortada. Bu yeni mima­rinin devletler arası bir düzen olarak şekille­neceği ve eski düzenin en popüler devlet-dı­şı aktörlerinin giderek daha da sessizleşe­ceği öngörülebilir. PKK’nın silah bırakması sürecini de bu bağlamda değerlendirebiliriz.

Bu çerçevede Filistin Devleti’nin uluslara­rası tanınma sürecinin de hızlanacağı ancak Gazze’nin durumunun ise belirsiz kalacağı düşüncesindeyim. Gazze’nin daimî belirsiz­lik sürecinde bırakılarak herhangi bir devle­te ait olmayan, ABD’nin kontrolünde ancak “no man’s land” (res nullius) bir bölge ola­rak tasarlandığı görülüyor. Herhangi bir ulu­sal hukuk sisteminin denetiminde olmadan, sınırsız bir özgürlük alanı olarak “tekno-o­ligarşinin” hizmetine sunulacak böylesi bir serbest bölgenin dillendirilmeyen bir amacı olabilir.

Petrol ve doğal gaz odaklı deniz yet­ki alanlarının bölüşülmesi bağlamından çı­karsak resim netleşiyor sanki. Her türlü ya­pay zekâ (AI) araştırmasının, tıbbi ve nükle­er deneyin etik sınırlar, yasal bağlar olmadan Gazze’de hayata geçirildiğini bir düşünelim. İnsanlığın doğum yeri olan Mezopotamya ve Doğu Akdeniz’in kutsal toprakları, yeni insanlığın yani “robo-sapiens” in doğuşuna yuva olarak seçilmiş olabilir mi? Ne de ol­sa Grönland soğuk ve bazıları da sıcak sever! Peki, bölgenin firavunu olarak uzaylı general Elon Musk atanırsa şaşırır mıyız?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Papa’lık ve siyaset 28 Nisan 2025
Talmud’un Avrupası 14 Nisan 2025
Sokakların ruhu 24 Mart 2025
Ölümcül dostluk 03 Mart 2025