AB’den AKP’nin ‘Yeni Türkiye’sine kırmızı kart

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI [email protected]

Seçim arifesinde kamuoyuna açıklanması istenmeyen Avrupa Birliği’nin (AB) “İlerleme Raporu” nihayet açıklandı. Raporun tümünü okuduktan sonra adına “İlerleme Raporu” değil, “Gerileme Raporu” demenin daha uygun olacağı görülüyor. 

Rapor, ele aldığı hemen hemen bütün başlıklarda değerlendirmesine şöyle başlıyor: “Bu alanda geçmiş yıllarda bazı önemli düzenlemeler yapıldı, yasalar çıkartıldı. Uygulamada da bazı iyileşmeler görüldü. Ama…”

İşte bu “ama”dan sonra değerlendirmenin rengi birden değişiyor. Ya 2013’ten sonra bu alanda çıkartılan yasalarla hem mevzuat açısından, hem de uygulamada Türkiye’de durumun kötüye gittiği anlatılıyor. Ya yasalar değişmese bile uygulamanın daha önce yasalarda sağlanan ilerlemenin tersine kötüye gittiği ifade ediliyor. Ya da en iyimser ifadeyle “Bu konuda hiçbir ilerleme kaydedilmedi” deniyor.  Yani son yıllarda Türkiye bir konuda ilerlemeyip yerinde saymışsa, hiç olmazsa kötüye gitmedi diye sevinilecek bir durum var.

92 sayfalık raporda en geniş yeri, hukuk devleti, yargı sistemi, kuvvetler ayrılığı, yolsuzluk, insan hakları, örgütlenme ve gösteri hakkı, ifade ve basın özgürlüğü konuları alıyor. Tüm bu alanlarda özellikle 2013’ten sonra Erdoğan-AKP iktidarı uygulamalarının, AB normları açısından nasıl bir tersine gidiş olduğu ayrıntılı örneklerle aktarılıyor.

Raporda eleştiriler ifade edilirken, diplomasinin elverdiği ölçüde sert bir dil kullanılıyor. Diplomasi gereği doğrudan isim verilmese de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birçok tutum ve politikası da açıkça eleştiriliyor, yaptıklarının Anayasa ve yasalarla çelişkileri sorgulanıyor.

AB raporunda gerileme olarak ifade edilen politika ve uygulamalar, ağırlıklı olarak Erdoğan-AKP iktidarının “Yeni Türkiye” diye tarif ettiği değişime tekabül ediyor.

Raporda eleştirilen ve gerileme olarak gösterilen önemli noktalar şöyle sıralanabilir:

- Yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı ilkelerinin altının oyulduğu eleştirisi yapılırken hakim ve savcıların şiddetli politik baskı altında olduklarının altı çiziliyor. Yetkileri ve yapısı ile HSYK’nın kuvvetler ayrılığı ilkesine ve yargı bağımsızlığına ters olduğu belirtiliyor. HSYK aracılığıyla önemli soruşturmaların hakim ve savcılarına yönelik görev değişiklikleri bunun örneği olarak gösteriliyor. Bu çerçevede özellikle “üst düzey” yolsuzluk davalarının kovuşturma ve soruşturmasının engellenmiş olmasına dikkat çekiliyor. Rapor yargı bağımsızlığının yeniden tesisi ve güvence altına alınması için çok ciddi çaba gerektiğini söylüyor.

- Yolsuzluğun yaygın olduğunu belirten rapor, buna rağmen “üst düzey” yolsuzluk davaları başta olmak üzere yolsuzluk soruşturmalarının engellendiğini, bu alanda yasal düzenlemelerin de yetersiz olduğunu vurguluyor.

- İç güvenlik yasası, başta polise verilen yetkiler olmak üzere, demokrasi ve insan hakları alanında ciddi bir geriye gidiş olarak tanımlanıyor.

- Toplantı ve gösteri özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar ve polisin sert uygulamaları, ciddi bir kaygı nedeni olarak değerlendiriliyor.

- Devlet büyüklerinin basını hedef göstermesi, gazetecilere ve basın kuruluşlarına yapılan fiili saldırılar, gazeteciler hakkında açılan davaların basın ve ifade özgürlüğünü tehdit ettiği, bu baskılar ile işten çıkarmaların otosansüre yol açtığı vurgulanıyor. Önemli davalarda yayın yasaklarının sıklıkla kullanılması da haber alma özgürlüğü açısından eleştiriliyor.

- TRT’nin iktidar ve parti yayını gibi çalıştığını anlatan rapor, üyeleri partiler tarafından seçilen RTÜK’ün de tarafsız ve şeffaf olmadığını vurguluyor.

- İnternet yasası, sitelere erişim yasakları, sosyal medyaya getirilen kısıtlamalar, sosyal medyada yer alan ifadeler yüzünden açılan hakaret davaları da ifade özgürlüğüne aykırı uygulamalar olarak değerlendiriliyor.

- Bürokrasideki politik amaçlı görev değişiklikleri ve işten çıkarmalar eleştiriliyor. “Paralel yapı” gerekçesiyle yapılan operasyonlar da bu kapsamda değerlendiriliyor.

- AB raporu barış sürecinin sonlandırılmış olmasını yanlış buluyor ve Güneydoğu’daki sokağa çıkma yasağı ve askeri operasyonlar konusunda da soru işaretleri ortaya koyuyor.

- Rapor Meclis’in yürütmeyi denetim fonksiyonunun olması gerektiği gibi işletilmediğini vurguluyor. Ayrıca yasaların sivil toplumun katkısı olmadan, yeterince tartışılmadan oldu bittiye getirilerek çıkartılmasını da eleştiriyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar