ABD’de borsalar uçarken kaygılar neden artıyor?

Osman ULAGAY
Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

ABD’de hisse senedi borsalarında tam bir yılsonu şenliği yaşanıyor. ABD’nin 30 gözde şirketinin hisselerinden oluşan Dow Jones endeksi ile daha geniş tabanlı S&P 500 endeksi neredeyse her gün yeni rekorlar kırıyor. Nasdaq endeksi de, yüksek teknoloji şirketlerinin yarattığı “dot.com” balonunun patladığı 2000 yılından beri ilk kez 4000 puanı aştı.Geçmişten hiç ders almamış görünen bireysel yatırımcılar, furya bitmeden kervana katılmak için tırmanan borsalara para akıtmaya devam ediyor.

Öte yandan borsalardaki bu yılsonu çılgınlığını kaygıyla izleyen ve bunun ardından yeni bir çöküşün geleceğini ileri sürenler var. Bu kaygıyı taşıyanlar, ABD ekonomisinde, borsalardaki hızlı tırmanışı haklı gösterecek bir gelişme yaşanmadığını, güçlü ve kalıcı bir büyümenin inandırıcı sinyallerinin görülmediğini vurguluyorlar.

ABD Merkez Bankası(FED) Başkanlığına yeni atanan Janet Yellen de,  ABD ekonomisindeki büyüme sinyallerinin şu an için yeterince güçlü görünmediğini belirterek,  FED’in büyümeyi desteklemek için çaba göstermeye devam edeceğinin sinyalini verdi. Bu sinyalin de borsalardaki yükselişin sürmesine katkıda bulunduğu düşünülebilir.

Kısır döngü mü?

Borsalardaki hızlı yükselişi kaygıyla karşılayanların ve ekonomideki gidişatın bu yükselişi desteklemediğini ileri sürenlerin dikkate alınmasını istediği saptamaların bazıları şunlar:

• Bu yılki yükselişi %26’yı geçen Dow Jones endeksinin 2009 başlarında düştüğü dip noktadan bu yana kaydettiği artış ise %150’ye yaklaştı.

• ABD ekonomisinin bu yılın üçüncü çeyreğinde eriştiği GSYH büyüklüğü ise, kriz öncesindeki GSYH düzeyinin yalnızca %5.5 üzerinde.

• İşsizlik oranı 7 yıl önce bulunduğu düzeyin 3 puan üzerinde ve çok yavaş düşüyor.

• İşini kaybedenlerin işsiz kalma süresi krizde 41 haftaya çıktı ve şimdi ancak 36 haftaya inebildi. Son krizden önce, 1948’den beri kaydedilmiş olan en uzun süre 22 haftaydı.

• Bugün gelinen noktada ortalama hane halkının yıllık geliri, kriz öncesinde 2007’de erişilmiş olan düzeyin %8.3 altında.

• ABD şirketleri istihdamı düşürerek ve verimliliği yükselterek karlarını artırma yolunu seçti, şirketleri yönetenler kısa vadede kar artışını hedefleyerek kendi pozisyonlarını ve primlerini güvenceye almaya öncelik verdi.

• Bunların yanı sıra, OECD’nin son ‘Ekonomik Durum’ raporunda da vurgulandığı gibi, ABD’nin performansını olumsuz yönde etkiledi.

Bu önemli saptamalar borsalardaki hızlı yükselişi haklı göstermenin hiç de kolay olmadığını düşündürüyor. Bu önemli saptamalara karşılık borsalardaki hızlı yükselişi bugünün değil yarının verileriyle açıklanabileceğini, ABD ekonomisinin yarınki parlak performansının bugünden satın alındığını ileri sürenler de var.

Kalıcı durgunluk tehdidi

Bu iddialara cevap ise Clinton döneminin Hazine Bakanı Lawrence Summers’dan geldi. Summers’ın, IMF’nin düzenlediği araştırma konferansında ortaya attığı “uzun vadeli durgunluk” tezi, iyimserlerin umutlarını yerle bir etti. Summers, ancak finansal balonlar yaratarak yetersiz büyüme sağlayabilen ve sıfır faizle hatta sıfırın altında faizlerle çıkış yolu arayan ABD’nin ve diğer gelişmiş ekonomilerin, Japonya’nın daha önce yaşadığına benzer bir “kayıp on yıl” yaşayabileceğini ileri sürdü.

Ünlü ekonomistler arasında yaygın ilgi çeken Summers’ın tezine destek verenlerden biri olan HSBC Baş ekonomisti Stephen King, dünkü F.Times gazetesinde yer alan yazısında, gelişmiş ülkeleri kalıcı durgunluktan kurtaracak “sihirli bir faiz” oranı bulunmadığını, Keynes’in deyimiyle “melankoli aşamasına” gelmiş olan gelişmiş ülkelerin çok boyutlu sorunlarını aşmak için yeni gerçeklerle yüzleşmek zorunda olduğunu belirtiyor.

Salt borsa verilerine bakarak bayram yapmanın zamanı değil galiba.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar