ABD'deki bankalara sermaye yeterlilik ayarlaması bizden para çıkışı
ABD'deki bankalara sermaye yeterlilik ayarlaması bizden para çıkışı anlamına geliyor
Neyi istiyorsak onu oluruz. Bu gerçek, birey için olduğu kadar ülke için de geçerlidir. İrade, nefis, dirayet, özdenetim, otokontrol; ne derseniz deyin, tercih sizin. Üretimde bir kural vardır: Sisteme ne girerseniz o çıkar. İngilizlerin "çöp girerse, çöp çıkar" sözünü akıllara getiriyor. Yıllarca aşırı riske maruz ekonomileri bekleyen kırılganlıklarda böyledir. Tıpkı hatalı beslenmeye tabii olmuş vücudun birden; kanser, diyabet, kardiyoloji ya da dolaşım sorunlarıyla yüzleşmesi gibidir. Aşçının size sunduğu enfes yemekleri oluşturan malzemeler; genetik müdahaleyle değiştirilmiş, tarımsal kalıntılarla böceklerden korunmuş, radyoaktif ışınlamalarla raf ömrü uzatılmış bir gruptan seçilerek oluşturulmuşsa vücut, kapısını bir gün gelip çalacak büyük bir sağlık sorunlarına açıktır.
ABD içinde durum 2000 dot-com krizinin sonrasında, finansal aracılık faaliyetlerinin tamamını yerine getirebilme yetkisiyle donatılmış perakende bankacılıkla, bilanço dışı yükümlülüklerin ani artışında başlamıştı. 2008 Lehman batışıyla "batamayacak kadar büyük" olgusuna dek sürdü. ABD, yapısal düzenlemelerini krizden çıkış dönemine kadar erteledi. Doğrusu ABD ölçeğinde bir tüketim ve finans merkezi ekonomide, bu durum bir tercihten öte zorunluluktur. Düşünün ki aracınızın motoru çalışıyor ve siz yağ değiştirmeye çalışıyorsunuz. Isınmış motor kapağını açtığınızda içerde sıkışmış yağ ve gaz birden yüzünüzde patlayacaktır. Sorunlar henüz çok sıcakken böyle bir ayarlama yapılamadı. FED çıkış ile ilgili tahvil alımlarını azaltma kararıyla bankaların %3 olan sermaye yeterliliğini %6 ya da %8 düzeyine çıkarma kararını, FDIC denetiminde uygulamaya alıyor. Bankalar en az %3 ek sermaye bulmak zorunda kalacaktır. Bunu karşılamanın temel iki farklı yolu olacaktır. İlki, ortaklarından ek sermaye desteğine başvurmak. İkincisi Türkiye, Brezilya, Macaristan, Rusya, Hindistan, Çin gibi gelişen ülkelerdeki portföy pozisyonlarını kapatmak.
Bunun bizim ekonomimize olan yansıması diğer gelişen ülkelerden çok daha derin boyutta olabilir. Nedenini şöyle açıklamak mümkündür:
1. Cari açığın finansmanında doğrudan yatırımların payı hızla azalırken, portföy yatırımlar aynı çeviklikte artıyor.
2. Siyasi gerginlik yükseliyor. Tıpkı Anadolu çiftçisinin çok sevdiği o, "aklına karpuz kabuğu getirildiğinde asla susmayan yük hayvanı" gibi, küresel sermayenin de aklına çıkışı getirmiş olmaktan çokça endişe ediyor olduk. Sıkça bizdeki satışların dinamiklerinin küresel mi içsel mi olduğunu sorguluyor ve doğrusu içinden çıkamıyoruz. Türkiye'nin uzun yıllar süren toplumsal uyum peyzajı bir anda bozulunca, uluslararası serbest sermaye için bu, pozisyonlarındaki karı realize etmek anlamına gelebiliyor.
3. Özel sektörün 2012 yıl kapanışına göre %22.5 kredi artış hızı, Türk bankacılık sistemindeki %12 toplam kredi büyümesinin çok üzerinde bir risk anlamına, aynı zaman kırılganlık anlamına geliyor.
Özel sektör bu süreçte 152 milyar dolar pozisyon açığı biriktiriyor. Ne olursa olsun yönetebilmek gerekiyor. Tıpkı insanın kişiliğinin olmazsa olmazı; öz denetim, nefis, irade kontrolünde dizginleri her zaman elde tutabilmek gibi.