ABD verileri olumsuzluklar bardağını taşırmış olabilir!
Geride bıraktığımız haftanın son işgününde açıklanan ABD tarım dışı istihdam ve işsizlik verileri, gelişen ekonomiler açısından riskten kaçınma eğiliminin yeniden belirleyici olmaya başlayabileceğini düşündürüyor. Bu durum, seçim sonuçlarını olumlu ayrışmaya dönüştürmeye odaklanmış olan finansal piyasalarımızı çok zorlayacak ve kırılganlık algısını güçlendirecek gibi görünüyor.
Sene başından bu yana, iyimserlik yaratarak olumsuz algıları kırma peşinde koşanlar hep hüsran yaşamak zorunda kaldı ve risklerini azaltmak üzere harekete geçenler son gülen oldu. Bu iki kesim arasındaki son mücadele geçtiğimiz hafta genelinde yaşanmıştı. Hayal tacirleri hızlı ve etkili bir başlangıç yaptı, bunu fırsat bilenler tepki vermeye başlayınca durum dengelendi; beklenenden çok daha iyi çıkan ABD istihdam verileri ise ilk hamle yapan grubun umutlarını söndürür ve onları korkuları ile baş başa bırakırken, risklerini azaltmaya çalışanların kararlılığını arttırdı.
Döviz kurunu seri bir şekilde geriletip sermaye piyasasını uçurmaya çalışan kesimler, devamında beklentilerin düzelmesini ve faizlerin de buna bağlı olarak gerilemesini umuyordu; Merkez Bankamız ise söylemleri ile bu süreci destekleyen bir görünüm sergiliyordu. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı veya başka bir deyişle göl maya tutamadı; bastırılan kurlar geri tepti, sermaye piyasası ilk ivmenin devamını getiremedi, beklentiler düzelmedi, bankaların yükselttiği mevduat ve kredi faizleri gerileyemedi. Tam aksine, olumsuz eğilimlerin güçlenmesi söz konusu olmaya başladı.
Küresel koşullar alarm veriyor ve öncelikle kırılgan olarak bilinen ekonomileri önüne katıp hiç istemedikleri yönlere doğru sürükleyebilecek gibi görünüyor. ABD para otoritesinin Aralık ayında faizleri yükseltmesi olasılığı yüzde 70’lerin üzerine fırlıyor ve riskten kaçınma eğilimini güçlü bir şekilde destekliyor. Euro Bölgesi ise küçülme kararlılığını uygulamaya başlayan önemli bankalar nedeniyle, yeni riskler almak konusunda isteksiz olduğunu belirginleştiriyor; Avrupa Merkez Bankasının aksi yöndeki söylemleri etkisiz kalıyor. Kaynak konusunda arzın sert bir şekilde daralması sıkıntı yaratıyor; ancak arz bolluğunda ihtiyaçlarını karşılayabilen ve kırılgan olarak bilinen bazı gelişen ekonomilerin, ihtiyaçlarını karşılayabilmesi olanaksızlaşıyor.
Hemen yukarıda özetlemeye çalıştığımız dış koşullar Türkiye ekonomisini sarsarak kırılganlaştırıyor. Döviz kurları ile mevduat ve kredi faizleri dalgalı bir şekilde yükselmeye devam edecek, beklentiler olumsuzlaştıkça kırılganlık algısı çok tehlikeli seviyelere sıçrayacak gibi görünüyor. Olumsuzlaşma yönündeki bu eğilimleri seyretmekten başka bir şey yapamayan Merkez Bankamızın benimsediği yaklaşım ise güven kaybını hızlandırıyor. Seçim sandıklarından güçlenerek çıkan siyasi iradenin, bu türden gelişmelere karşı bilinen tahammülsüzlüğü ise olumlu düşünmeyi iyice zora sokuyor.
Bu aşamada sormak gerekiyor! 2016 yılına ilişkin Orta Vadeli Plan hedefleri ve seçim vaatleri ile küresel koşullar arasındaki büyüyen olumsuzluklar nasıl dengelenecek ve sonuçları ne olacak? Anlamsızlaşan plan hedeflerine göre şekillendirilecek para ve kur politikalarına ilişkin tasarımlar, güven bunalımının derinleşmesini önleyebilecek mi? Ekonomi cephesinden gelecek tepkilerin büyümesi, siyasi irade ile sistemi oluşturan kurumsal yapı arasındaki ilişkileri ne yönde etkileyecek? Bu türden sorulara kendi çıkarlarına uygun yanıt üretemeyenler ne yapacak veya neleri yapmaktan kaçınmak durumunda kalacaklar?
Çok yönlü olumsuzluklar tarafından kuşatılanlar, zaman içinde yalnızlaşmaktan ve bedel ödeyerek yıpranmaktan kurtulamıyor. Sorunları küçük iken çözmeye çalışmamış olmanın ve gerçekçilikten ısrarla kaçınmanın birikmiş faturası kapıyı çalarken, dış koşullar ile jeopolitik konulardaki olumsuzluklar hareket yeteneğini iyice daraltıyor; geçmişte iş birliği içinde olan kesimleri diğerleri üzerinde baskı kurmaya zorluyor. Bu koşullarda, kırılganlık ve güvensizliğin yeni rekorlara yelken açması engellenemiyor; aksi yöndeki zorlamalar kaçınılmaz olarak geri tepiyor.