ABD seçimleriyle gelen yeni tehdit: Sahte haber fırtınası
Son Amerikan Başkanlık Seçimi, medyaya “sahte haber” kavramıyla yeni bir boyut “kazandırdı”!
Bu kavrama açıklık getirmeden önce bir parantez açalım: Seçim kampanyaları süresince hem Clinton, hem Trump taraftarları sosyal medyadan geniş ölçüde istifade ettiler. Özellikle Trump’ın konumu, günümüzde sosyal medyanın ne denli önemli olduğunu ve iyi kullanılırsa sonuç almada ne denli önemli olduğunu ve iyi kullanılırsa sonuç almada ne denli belirleyici rol oynayabileceğini gözler önüne serdi... Trump, ana akım medyanın hemen hemen bütünüyle kendisine karşı olmasına rağmen, Facebook ve Twitter desteğiyle mevcut düzenden memnun olmayan kitlelere ulaşarak onları yanına çekebilme imkânına kavuştu. Parantezi kapatmadan belirtmek gerekirse, bu hususun göz önünde tutulması, gerekir.
Topluma sahte haber bombaları yağdırıldı
“Sahte haber” kavramına dönersek, ABD seçiminde karşı karşıya kalınan çok düşündürücü manzara şudur: Medya “maalesef” seçimin savaş alanına, sözde “haberler” ise seçim silahlarına dönüşmüştür! Savaş meydanlarındaki kurşunların, top güllelerinin, şarapnel parçalarının yerini şişirilmiş - çarpıtılmış- uydurulmuş “ haberler” almıştır! Toplumun üzerine gökten ve her yandan sahte haber bombaları yağmıştır!
Medyanın politikaya böylesine hoyratça alet kılındığı, kamuoyunun bu türlü umursamazlıkla manipüle edildiği bir ortamın tahribatı, gerçek bir savaşınkinden pek de hafif olmasa gerek...
Şunun için: Aslı faslı olmayan “yakıştırma” haberlerle toplumun/seçmenin algısıyla oynar ve insanları bir tür “sanal gerçeklik” sarmalına alıp oy robotlarına dönüştürürsen en temelde demokrasiyi de tahrip etmiş olursun.
Her yol mübah, büyük yalan şöyle!
ABD medyasındaki durum, bizim medyamızda bilinen “asparagas” kavramının çok ötesinde bir vaka; asparagas deyimi sonuçta belli bir haberi betimler, o nedenle de işaret etmeye çalıştığımız tablo karşısında fazlasıyla hafif kalır, çünkü biz burada kum fırtınasını andıran bir yalan tufanından söz ediyoruz... Kabul edilebilir bir abartı payıyla, Nazi Almanya’sının propaganda bakanı Gobbels’in ünlü “Büyük yalanlar söyle, insanlar inanır” sözünü ister istemez akla getirmek mümkün!
Seçim kampanyalarında ağırlıklı olarak Trump’ı yıpratmak için kullanılan sahte haberler, başkan seçilmesinden sonra da devam etti. Secimi kaybeden Demokratlar, ellerindeki ana akım medya sayesinde, Trump’in her projesine ‘amaca ulaşmak için her yol mubahtır” vecizesinin sahibi Makyavel’i yaya bırakacak yöntemlerle karşı çekiyorlar... Böylece de neredeyse ülkenin ideolojik olarak kutuplaşmasına sebep oluyorlar.
Trump boş mu duruyor? Tabii ki hayır... O da soluk arası bile vermeden Amerika’nın en önemli gazeteleri The New York Times, Washington Post ile TV kanalları CNN, NBC, MSNBC ve İngiliz BBC’yi “sahte haberciler” diye tersliyor; neyin gerçek neyin hakikaten sahte olduğunu hemen hiç ayırt etmeden.
Sahte haberi eleyecek filtreler aranıyor
Kuşkusuz insanları böylesine derinden etkileyen bir yalan üretimine uluslararası toplumun surgit seyirci kalması düşünülmezdi... Nitekim sağduyulu tepkiler peş peşe gelmeye başladı.
En başta da, sosyal medyaya bir “filtre” getirebilme çabası su yüzüne çıktı.
O kadar ki, sahte haberlerin yayılmasında en büyük rolü üstlenmiş olan Facebook biletepkilerden etkilendi. Dünyada 1 milyar 800 milyon kullanıcısı olan Facebook’un bugüne kadarki politikası, “Biz sadece bir teknoloji firmasıyız, haber üreticisi değiliz” oldu.
Oysa Facebook yıllardan beri içerik üretenlerin haberlerini hiçbir bedel ödemeden kullanıp, üstüne üstlük reklam da alarak büyük paralar kazandı. Ancak “ sahte haberler “ üzerine kopan fırtına ortalığı öyle bir salladı ki, düne kadar eleştirilere kulak tıkayan Facebook şimdi kendi içinde bir denetim sistemi oluşturma arayışına girmek durumunda kaldı. Uluslarası medya kuruluşları da harekete geçti ve sahte haberlere seyirci kalınmaması için Google’ın öncülüğünde BBC, Reuters, AFP, Bloomberg, Guardian, Twitter ve NBC’nin katlılıklarıyla bir kontrol mekanizması kuruldu. Çek Cumhuriyeti’ nde devlet bu konuda aktifolmaya başladı. İspanyol basının öncüsü El Pais, özellikle Meksika’daki dijital yayınlarında, sahtehaberlerin sisteme girmesine engel olacak bir filtre sistemini devreye aldı.
Eyvah sahtecilik ya Avrupa’ya da sıçrarsa
Amerika’da kopan sahte haber fırtınasının Avrupa’yı da etkilemesinden korkuluyor.
Bu yıl Fransa’daki başkanlık seçimleri ile Hollanda ve Federal Almanya’daki parlamento seçimlerinde sahte haberlerin oynayabileceği rol. Avrupa Birliği’ni harekete geçirdi.
Kontrolsüz sosyal medya ortamında tamamen uydurma, sakıncalı haberler toplumu manipüle etmek için sisteme sokuluyor. Hatta hayali gazeteler kurulup sanki onların haberiymiş gibi servise sokuluyor. Nitekim, Amerikan seçimlerinde “Papa’nın Trump’ı desteklediği” sahte haberine, bu “Gobbelsvari” büyük yalana çok kişi inanmıştı.
Sağduyu sahibi kesimlerin ittifak ettiği nokta su ki, toplum içindeki kutuplaşmayı önlemek için medya ve Facebook’ un haberleri titizlikle gerçeklik denetiminden geçirmeleri gerekiyor. Su ortamda tüketici hangi habere inanacağı noktasında tereddüt içinde... İlk aşamada merak salikiyle medyaya getiri sağlamış gibi görünen bu durum, uzun vadede güven erozyonuyla özellikle geleneksel medyaya telafisi olanaksız kayıplar verdirebilir.
Şerden hayır doğdu, tirajlar arttı
Trump’ın bu tutumu, medyaya şöyle bir yarar sağladı: Savaş tamtamları çalan gazeteler ve TV kanalları, Trump’ın açıklarını daha etkili biçimde yakalayabilmek için, Washington bürolarını takviye ettiler. Bu arada sahte haber bombardımanından bunalan tüketiciler de gerçeği ucundan kıyısından yakalayabilmek için tüm medyanın dijital haberlerini sıkı takibe aldılar. Bu gergin ortamda New York Times, seçimlerden beri yarım milyon ek dijital abone elde ederek toplam basili ve dijital abone sayısını üç milyona yükseltti. Wall Street Journal’ın dijital aboneleri bir yıl öncesine oranla 250 bin artarak 1 milyonu geçti. Washington Post da rakam vermemekle beraber, dijital abonelerinde önemli artış olduğunu belirtiyor. Trump’a yakın olan Rupert Murdoch ‘un FOX haberler kanalında ise reytingler tavan yaptı. Sonuçta Trump faktörü veya fenomeni, böylelikle kendisine tamamen karşı olanları ve çok kızdığı gazetecilik sektörünü kurtarmış... Amerikan medyası, ikinci baharını yaşıyor.