ABD riski düşük, Ukrayna riski yüksek
Önce ABD piyasalarında satışlar yaşandı. Ardından Ukrayna krizi başladı. Bunlara rağmen küresel piyasalar rahat gözüküyor. Tabii bu durum, risklerin olmadığı anlamına gelmiyor.
2014’e kötü başlayan Amerikan ekonomisi, ilk çeyreğin sonuna doğru toparlandı. Ekonomik veriler beklentilerin üzerinde geliyor. Mevcut durumun sürmesi, ikinci ve üçüncü çeyreklerde yüzde 2’nin üzerinde bir büyüme anlamına gelebilir. Amerikan hisseleri için oluşan soru işaretinin nedeni, ilk çeyrek bilanço rakamlarının hayal kırıklığı yaratmasıdır. Kriz döneminde ekonomiyi destekleyen bütçe açığı, son bir yılda yüzde 30 düştü. Ekonomide ücretler artmıyor. Bu nedenle şirket kazançlarındaki düşüş sürpriz değildir. Amerikan endekslerindeki çöküşler, resesyon(durgunluk) dönemlerinde görülür. Makro resme bakarak, Amerikan ekonomisinde bir durgunluk olasılığının oldukça düşük olduğu söylenebilir. 2008’de olduğu gibi, sistemik riskler nedeniyle de hisse senetlerinde satışlar yaşanabilir. Ancak bu tip olaylar, dengesiz piyasa ortamlarında yaşanır. Bugün ne resesyon ne de dengesiz bir piyasa ortamı var.
ABD haftalık işsizlik maaşı başvuruları, gerçek zamanlı bir ekonomik gösterge olması açısından iyi bir veridir. Yayımlanan son rakam, başvuruların yedi ayın en düşüğünde olduğunu gösteriyor. Bu durum, iş gücü piyasasında ve ekonomide oluşan dengeyi gösterme açısından önemlidir. ABD’deki resesyon dönemlerinden önce, haftalık işsizlik maaşı başvuruları her zaman artar. Sadece bu göstergeye göre, ABD’de bir durgunluk tehlikesinin olmadığı öne sürülebilir. Amerikan endekslerindeki düzeltme hareketi devam edebilir. Fakat aşırı derecede negatif olmak için majör bir sebep gözükmüyor.
Ukrayna krizi Avrupa’da resesyon ihtimalini artırır
Piyasalar, Ukrayna-Rusya gerginliğinin riskleri artırmasına kayıtsız kalıyor. Riskler pek fiyatlanmıyor. Oysa durumun kötüleşmesi, Avrupa ekonomisi ve küresel ekonomi açısından oldukça negatif sonuçlar doğurabilir. Doğu Ukrayna’da yaşananlar karşısında, Ukrayna hükümetinin vereceği reaksiyon kritiktir. ABD’nin, NATO’nun, AB’nin ne yapacağı ikincil öneme sahiptir. Ukrayna hükümeti, devlet binalarını işgal eden isyancıları uyarıyor. Askeri bir operasyon yapmakla tehdit ediyor. Diğer taraftan, Rusya BM’ye acil bir toplantı yapma çağrısında bulunuyor. Yaşananlardan sonra, yapılacak bir toplantıdan çıkacak sonuç belirsizdir. Çünkü taraflar arasındaki güvensizlik büyüktür. AB, Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımların artabileceğini söylüyor. Olası senaryoların ucu, Rusya ile olan ticari ilişkisi nedeniyle Avrupa ekonomisine dokunuyor. Dört yıl aradan sonra geçen hafta tahvil ihraç eden Yunanistan, son dönemde durumunu toparlayan İrlanda bile yaşananlardan olumsuz biçimde etkilenebilir. Çevre ülkelerdeki kamu borçları büyük sorunlar yaratma potansiyeline sahiptir. Ukrayna krizinin boyut kazanması, Avrupa’yı vurur. Devlet tahvillerinin faizleri artar. Artan faizler, sermaye ihtiyaçları halen yüksek olan Avrupa bankalarını olumsuz etkiler. Çukurdan yavaş yavaş çıkan Avrupa ekonomisinde yeni bir resesyonun olasılığı artar. Yeni bir durgunluk, sorunlu ülkelerin tahvillerine yatırım yapanları büyük kayıplara uğratır.
Avrupa Merkez Bankası (AMB) durumun ciddiyetini görüyor. Geçtiğimiz hafta sonu yapılan IMF’nin bahar toplantısından sonra Draghi’nin yaptığı şahin açıklamalar tesadüf olmayabilir. Yaşananların bir bumerang gibi dönüp Avrupa ekonomisini vurma olasılığı, AMB’yi önlem almaya itebilir. AMB, ülke tahvillerini almaya başlayabilir. Ukrayna krizi iyi yönetilmezse, sadece Avrupa’da değil, küresel ekonomide de şoklar yaşanabilir.