ABD resesyonda çıktı mı?
Her ne kadar ABD yaşanılan bu krizden sonra iktisadi gücünde ister istemez ciddi bir aşınma yaşayacaksa da, özellikle tüketim potansiyeli bakımından Dünya'nın lokomotif ülkesi olmaya devam edecek. Bu nedenle, ABD'deki toparlanmanın çok iyi şekilde analiz edilmesi gerekiyor. Açıkçası, ABD ekonomisi ile ilgili gelen son veriler de oldukça kafa karıştırıcı nitelikte. Ancak, son dönemde özellikle uluslararası finans kurumlarının ileriye dönük tahminlerinde önemli oranda yukarı yönlü düzeltmeler yapıldığına şahit olmaktayız. Öte yandan, daha bağımsız sayılabilecek olan yorumcuların yaklaşımları ise daha temkinli. Aşağıda, ABD ekonomisinin geleceğine yönelik son dönemde öne çıkarılan bazı olumlu ve olumsuz gelişmeleri özetledim.
Olumlu Gelişme ve Beklentiler:
1- "Bir kriz ne kadar derin olursa, toparlanma süreci de o kadar hızlı olur" şeklinde ifade edilen Zarnowitz kuralının bu krizde de geçerlilik kazanması beklentisi.
2- Resesyon sırasında oluşan tüketici talebindeki birikimin borsalardaki çıkışın yarattığı servet etkisi ve sürdürülmeye devam edilecek olan gevşek para politikası ile birleşerek tüketimi canlandırma beklentisi.
3- Ev fiyatlarının stabilize olmasının da tüketici güvenini artırarak harcamalara hız kazandırması.
4- Krizle birlikte aşırı düşmüş olan otomobil talebinde hurda indiriminin de etkisiyle görülen artışın 3. çeyrek milli hasılasına yapacağı olumlu etki. (Temmuz'da sektördeki üretim artışı %45, toplam sanayi üretimindeki artış ise %0.5 oldu.)
5- Daralan bankalararası piyasa spread'leri, azalan finansman bonosu faizleri, AAA ve daha düşük dereceli tahvillere olan ilgideki artış ve şimdiden birincil tahvil ihraçlarına yatırımcıların gösterdiği ilgi; kısaca finansal piyasaların normalizasyon sürecine girme emarelerinin artmış olması.
Olumsuz Gelişme ve Beklentiler:
1- Canlandırma paketinin yeteri kadar güçlü olmaması. 800 milyar dolarlık paketin sadece 200 milyar doları bu sene harcanacak. Öte yandan, eyalet yasaları gereği bütçe açığı vermesi yasak olan pek çok eyalet mecburen ya harcamalarını kısma, ya da yerel vergileri artırma yoluna gidiyor ki, bu da canlanmayı boğucu bir etki yaratmakta.
2- Ayrıca canlandırma paketinin üçte biri vergi kesintilerinden oluşuyor. Halbuki, ekonomiyi canlandırma bakımından vergi kesintileri daha zayıf bir Keynezyen politika alternatifi.
3- Orta vadede ne bankaların eski düzeylerde kredi vermesinin, ne de tüketicilerin o düzeylerde kredi talep etmesinin mümkün gözükmemesi.
4- Milli hasılanın %97'sine ulaşmış bulunan borçluluk oranı nedeniyle ABD hanehalkının tüketimi kısarak tasarruflarını artırmaya yönelmesi ekonomik canlanmaya ister istemez set çekmekte. (2008 başında %1.2 olan tasarruf oranı, bu senenin 2. çeyreğinde %5.2'ye yükselmiş bulunuyor. Tasarruf oranındaki her 1 puanlık artış, tüketimde 100 milyar dolarlık kayıp anlamına geliyor.)
5- Dünyanın tüketim lideri olan ABD'nin ihracat yoluyla kalkınması ise imkansıza yakın. Yılın ilk yarısında ihracattaki azalma %24 oranında.
6- Milli hasılanın %12'sine ulaşan bütçe açığının ve borç seviyesindeki yüksek boyutlu artışların orta ve uzun vadeli faizleri yukarı çekerek, ekonomik canlanmayı boğma ihtimali.
7- Temmuz ayından sonra Ağustos'ta da tüketici güveninin geleceğe yönelik istihdam ve ücret kaygıları nedeniyle düşmesi.
Şahsen, ABD'nin kriz öncesindeki işsizlik oranı olan %4.6'nın diğer gelişmiş ekonomilere mukayeseli olarak zaten aşırı düşük olduğunu, ABD'de bundan sonra enflasyonist olmayacak işsizlik oranının %7 civarlarda olması gerektiğini, bunun sonucunda da ABD'nin trend büyüme hızının %2'ler civarına gerilemesinin (1998-2007 yılları ortalaması %3) gayet normal olduğunu düşünüyorum. Ancak FED ve diğer politika uygulayıcılarının işsizlik ve büyüme konusunda daha agresif beklentiler içine girerek para ve maliye politikalarında aşırıya kaçmaları durumunda, işler ciddi şekilde karışabilir, ve hatta piyasalarda oluşabilecek sunî bir balon bir süre sonra yeni bir resesyonu da beraberinde getirebilir.