ABD ne zaman resesyona girecek?
Her ne kadar son günlerde Brexit, Trump’ın azli, Çin-ABD ticaret anlaşmasındaki gelişmeler ve Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi gibi konular gündemin ilk sıralarına taşınmış olsa da, ABD ekonomisinin durumu ve bunun karşısında Fed’in izleyeceği para politikası önemini korumakta.
Geçen hafta sonu, önemli bir resesyon göstergesi olan ABD 3 ay – 10 yıl tahvil getirisi farkı (spread) yeniden pozitife geçti (Yani, normal şartlarda olması gerektiği gibi, uzun vadeli faizler kısa vadenin üzerine çıktı.) Yaklaşık 4 aydan beri bu fark eksideydi, ve bu da ABD ekonomisinde bir resesyonun gelmekte olduğu söylemlerine güç vermekteydi.
Farkın eksi olmasının resesyon beklentilerini artırmasının ana nedeni uzun vadeli faizlerin kısa vadelilerin üzerinde olmasının yatırımcıların geleceğe ilişkin kaygılarını ortaya koyan bir durum olması. Düşük faizlere rağmen yatırım harcaması yapmak yerine atıl paraları devlet tahvilinde tutmayı tercih ediyorlar. Bu durumun oluşmasında Çin-ABD ticaret savaşının etkisi mutlaka ki var. Zaten, geçen Cuma günü verim eğrisinin yeniden yönünü yukarı çevirmesinde, ticaret anlaşması ile ilgili olumlu haberlerin önemli bir etkisi vardı. (Her ne kadar, o günden beri Çin’in konuyu ağırdan alması bu umutları biraz azaltmış olsa da.)
İlginç olan ise, 3 ay – 10 yıl farkı tekrar pozitife dönmüş olsa bile, bu artık bir resesyon olmayacağı anlamına gelmiyor. Tarihsel veriler, sonradan pozitife dönse bile, fark bir kere negatife dönmüş ise resesyonun kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Şöyle ki son 50 senede ABD’de yaşanan resesyonların tamamının öncesinde negatif spread görülmüş. Resesyonların başlama süresi ise faiz eğrisinin negatife dönmesinden 140 ila 487 gün arasında gerçekleşmiş. (23 Mayıs’ta başlayan negatif spread durumunun üzerinden de yaklaşık 140 gün geçti.)
Diğer bir dikkat çekici durum ise ABD repo piyasasında yaşanan sıkışıklığı da bahane ederek, Fed’in geçen aydan beri yeniden bilanço büyütücü bir politikaya geçmiş olması. Büyük kriz öncesi 900 milyon dolar olan bilançosunu QE programlarıyla 4.5 trilyon dolara kadar yükselten Fed 2018 başında daraltma sürecini başlatarak Eylül başında bilançoyu 3.8 trilyona geriletmişti. Ancak bilançosunu esasen piyasadan uzun vadeli tahvil alıp piyasaya para vererek büyüten Fed son dönem sıkışıklığını ise piyasaya kısa vadeli borç vererek aşmaya çalışıyor. Bu nedenle, 3-aylıkların getirileri (Fed’in faiz düşüreceği beklentisinin de artması ile) düşmekte. 10 yıllık faizlerindeki çıkış ise Fed’in para piyasalarında tekrar kontrolü sağlamaya yönelik son hareketleri sayesinde piyasanın uzun vadeye ilişkin güven kazanmasıyla açıklanılmaya çalışılıyor.
Reel verilere baktığımızda ise yavaşlama görülse bile (4. Çeyrek büyüme beklentisi %1.7’e kadar düşmüş durumda), hâlâ ABD ekonomisinde net bir resesyon işareti yok. Bu nedenle, Fed’in Ekim sonu toplantısında faiz indirmesi yüzde yüz kesin de değil. Ancak, özellikle Çin-ABD ticaret savaşında daha net bir çözüm oluşmaz ise, artık faiz indirimini fiyatlara iyice yansıtmış olan (indirim beklentisi yüzde 88) piyasalarda indirim olmaması durumunda ciddi bir satış dalgası görülebilir.