ABD borç krizinden çıkan anayasa dersleri

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI ismetozkul@gmail.com

Uzun bayram tatili sırasında ABD’de borçlanma tavanı krizi tüm dünyanın en önemli gündem maddesi haline geldi. Beyaz Saray, Kongre, Cumhuriyetçi Parti ve Demokrat Parti arasındaki politik gerilim, neredeyse bir sistem krizi haline dönüşüyordu. Sorun temelde çözülemedi ama geçici olarak askıya alındı.

Bayram tatili sonrasındada bizde Anayasa değişikliği ve 2014 yılı bütçe hazırlıkları politika gündeminin ilk sırasına oturdu. ABD’de yaşanan krizden Türkiye gündemindeki her iki konu için de çıkartılacak önemli dersler var. Sıcağı sıcağına bu konuya değinmekte yarar var.

Önce bütçe tarafından başlayalım. ABD’deki tartışmadan bizim için çıkacak birinci ders “bütçe hakkı”nın önemi. Siyasi tarih, bütçe hakkı kavramıyla ilk olarak 1215 yılında İngiltere’de Magna Carta’da tanıştı. Bütçe hakkı kavramının temel mantığı, “Vergi koymak ve bu vergilerin nasıl harcanacağına karar vermek halkın temsilcilerina aittir” şeklinde özetlenebilir.Bütçe hakkı, demokrasinin temel direklerinden birisi kabul ediliyor.

ABD sisteminde vergi koymak, bütçeyi kabul etmenin yanısıra Hazine’nin borçlanma tavanını belirlemek de Kongre’nin yetkisinde. Yürütme, yani Beyaz Saray, Kongre’nin belirlediği sınırın üzerinde borçlanamıyor.

Vergi koyma ve bütçe yapma hakkı TBMM’de

Türkiye’deki sistemde de vergi koyma ve bütçe yapma hakkı Meclis’te. Yürütmenin bütçeyi nasıl harcadığının denetimi de Meclis’in yetkisinde ve aynı zamanda görevi. Meclis bu denetimi, Sayıştay aracılığı ile gerçekleştiriyor.

Ancak bu uygulama son iki yılda çok tartışmalı hale geldi. Yapılan son yasa değişiklikleri ve düzenlemelerle Sayıştay adeta iğdiş edilmiş durumda. Bu sorun Avrupa Birliği’nin son ilerleme raporunda da geniş bir şekilde yer alıyor.

Sayıştay’ın tüm kamu kurumlarının kendilerine tahsis edilen bütçeleri nasıl harcadıklarına ilişkin denetim raporları, bütçe görüşmelerinin temel metinlerinden birisi olmak durumunda. 2014 bütçe hazırlıkları çerçevesinde Meclis’e sunulan Sayıştay raporlarının çoğu, “yeterli bilgi edinemediğimiz için bir değerlendirme yapamıyoruz” mealinde bir cümleyle sona eriyor. Yani fiilen ortada bir Sayıştay raporu yok. Bu durum Meclis’in “bütçe hakkı”nı kullanabilmesinin önünde ciddi bir engel oluşturuyor.

Anayasa tartışmalarına ilişkin olarak çıkartılabilecek derslere gelince şu sonuçlar çıkartılabilir.

Anayasa tartışmalarının önemli noktalarından birisi başkanlık sistemi. Başkanlık sistemi konusunda gösterilen birinci örnek ise ABD modeli. Halk oyu ile seçilen cumhurbaşkanı, yürütmenin ve hükümetin de başı durumunda. Meclis ile cumhurbaşkanı arasında bir kontrol ve dengeleme mekanizması var.

Dar bölge sisteminin sakıncaları

ABD’de son borç krizi sırasında yaşananlar bu sistemin ABD’de bile tıkandığını ortaya koydu. Sınırlı sayıdaki Çay Partisi mensubu parlamenter uzlaşmaz bir tutum alınca, kontrol ve dengeleme üzerine kurulu sistem tıkandı. Tıkanan sistem bir çözüm üretemedi ve çareyi borçlanma sınırını geçici olarak askıya almakta buldu. Yani “bütçe hakkı”na sahip çıkmaya çalışan Kongre, fiilen “bütçe hakkı”ndan geçici süre de olsa vazgeçmek durumanda kaldı.

Politik alanda uzlaşmazlığın esas olduğu Türkiye geleneğine böyle bir başkanlık sisteminin uymayacağı açık. Başkanlık sistemine geçilmesi halinde Türkiye’de her sorunda tıkanan bir sistem ile yüzyüze kalırız.

ABD’de yaşanan olaylar dar bölge seçim sisteminin de ne kadar sorunlu olduğunu bize gösteriyor. Dar bölge sisteminde her bölgeden bir parlamenter seçiliyor. Bu sistemin bir sakıncası, daha çok oy alan partinin mecliste azınlıkta kalmasına yol açabilmesi. Nitekim ABD’de son Temsilciler Meclisi seçimlerinde Demokratlar, Cumhuriyetçiler’den 1.17 milyon daha fazla oy aldı ama mecliste 33 sandalye farkla azınlıkta kaldılar.

Dar bölge sisteminin ikinci önemli sakıncası, güçlü sermaye gruplarının seçimleri ve milletvekillerini etkileme imkanının iyice artması. ABD’de her seçimde kampanya harcamalarının hızla artması, sistemi daha hastalıklı hale getiriyor. Nitekim son krizin baş aktörü olan Çay Partisi üyelerini meclise sokan gücün, milyarder David ve Charles Koch kardeşlerin seçimde döktüğü paralar olduğunu herkes kabul ediyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar